Yalıtım ve Eğitimde Süreklilik / Yalıtımın Toplam Kalite Yönetimi ile Olan Anlamlı İlişkisi - VI
Toplam Kalite Yönetimi’nin olmazsa olmazı olan “eğitim”in, yer almadığı veya yetersiz olduğu hiçbir mecrada anlamlı ve işe yarar ürünler oluşmayacaktır. “Ürün”den kastımız elbette somut ya da soyut ürünlerdir. “Bir işi bilerek yap” sözü, çok sevdiğim ve ailemin de bana devamlı olarak öğütlediği bir sözdür. Gerçekten de herhangi bir işi tam olarak bilmeden, ehil olmadan yaparsak genellikle istenilmeyen sonuçlar doğacaktır. Kimi zaman yanlış üretimlere, kimi zaman da yanlış iletişim, yanlış gelişim süreçleri gibi sonuçlara sebebiyet verecektir. Hiç şüphe yok ki yalıtım sektöründeki somut/soyut ürünlerin kalitesi de doğru eğitim süreçlerine muhtaçtır. Konu başlığımızın özüne girmeden önce eğitim ve eğitimde sürekliliğe göz atalım. Sürekli Eğitim Eğitimin sözlük anlamına ya da salt faydasına girmeye gerek duymuyorum. Çünkü artık hemen hemen herkes, en azından bu makaleyi istekli bir şekilde okuma zahmetine giren herkes, eğitim ve kendini yenilemenin ne denli önemli olduğunun farkındadır. Benim bu noktada anlatmaya çalışacağım konu, işletmelerin üründe, insan kaynağında ve süreçlerde kaliteyi artırmaları, büyümeleri ve sonucunda da kârlılıklarını artırmalarının en önemli sırrının “sürekli eğitim” uygulamaları olduğudur. Şu ana kadarki tecrübelerim ve eğitim disiplinlerim dahilinde öğrendiğim, hiçbir firmanın eğitimi önemsemeden kurumsal olamayacağıdır. Sadece kurumsallığın yetmeyeceği, aynı zamanda her seferinde doğru ve kaliteli ürün sunmanın da zorunlu olduğu gerçeği söz konusudur. Kurumsallık özetle, özellikle firma sahibi olmayan yöneticilerin de tam sorumluluk alarak işi yönetmeleri ve sağlıklı hiyerarşik düzeni sağlamalarıdır. Şunu belirtmekte fayda var ki, kurumsal olan firmalar genellikle eğitime ve kaliteye önem veren firmalardır. “Kalite”, her zaman vurguladığım gibi istek ve ihtiyaçların karşılanma kabiliyetidir. Eğer bir firma üretim reçetesini bilerek hazırlar, üretim sürecini doğru kurallar çerçevesinde yönetir, pazarlama kurgusunu da doğru konumlandırırsa, ürünler de doğru hedef pazara, doğru kalite ve fiyatta ulaşacaktır. İşte bu toplam kalitenin bir göstergesidir. Sonuçta, tüketicide yüksek bir kaliteli marka algısı oluşacaktır. Çok kabaca anlatmaya çalıştığım bu süreçte asıl amaç, marka sadakati oluşturmak olmalıdır. İşte firmalar açışından bir işi bilerek yapmak, buna benzer bir şeydir. Eğitim, işletmelerin hemen her sürecinde mutlaka olması ve sürekli uygulanması gereken bir ihtiyaçtır. Nasıl ki bir ürünün üretilmesi için hammadde gerekiyor ya da satışını gerçekleştirmek için bir fiyat konulması gerekiyorsa, eğitim de tüm süreçleri doğru yapabilmek adına zaruri bir gereksinimdir. Gerek üretim departmanı, gerek lojistik, gerek bilgi işlem, gerekse satış-pazarlama departmanı olsun tüm bölümlerde personelin yaptığı işe yönelik eğitim olmalıdır. Günümüzde firmalar, özellikle satış ve pazarlama personeline eğitimi belirli süreçler dahilinde verirler. Bir satış temsilcisinin asıl işi, kendi uhdesi dahilindeki ürünlerini satabilmesidir. Bunu yapabilmesi için de ürünlerini ve satış yönetimini çok iyi bilmesi gerekmektedir. Artık bunun farkında olmayan firma neredeyse yok gibidir. Şahsımın da çok önem verdiği eğitim süreci, özellikle satış-pazarlama personeline sürekli olarak uygulanması gereken bir süreçtir. Firmaları büyüten pazarlama, dolayısıyla da satış departmanlarıdır. Teknolojinin ve rekabetin sürekli geliştiği bir dönemde yaşıyoruz. Gün geçmiyor ki, özellikle dijital sektörde bir yenilik karşımıza çıkmasın. Daha 10 sene öncesine kadar HD çözünürlüklü televizyonları konuşuyorken, şimdi 32 katı fazla çözünürlüğe sahip 8K televizyonları konuşmaya başladık. 2006’dan önceki yaklaşık 40 sene boyunca tüplü televizyonları kullandık. Sadece bunu düşünmek bile teknoloji ve rekabetin son yıllarda ne kadar arttığını görmemize yetecektir. Dolayısıyla da eğitimi sürekli olarak uygulamayan, güncellemeyen firmaların da bu rekabete uzaktan baktığını görmemiz tamamen gerçekçi bir durum olarak karşımıza çıkar. Yalıtım ve Eğitimde Süreklilik Yalıtım, daha önceki makalelerde de değindiğimiz üzere insanoğlunun medeniyetleşme süreçleri ile başlayan ihtiyaçlar silsilesinden doğmuştur. İklim şartları ve tasarruf ihtiyacı için ısı yalıtımı, su ve nemden korunma için su yalıtımı, gürültü ve akustik düzenleme için ses yalıtımı ve yangından korunmak için de yangın yalıtımı kendiliğinden oluşan doğal ihtiyaçların sonucunda ortaya çıkmış ve günümüzde birer endüstri kolları haline gelmişlerdir. Bu gerçekler dahilinde yalıtımların nasıl yapılması gerektiği de ortam ve bilgi düzeyleri çerçevesinde denemeler yapılarak (çoğu endüstri kollarının gelişiminde olduğu gibi) öğrenilmiştir. Tüm bu tecrübeler belirli istatistiksel veriler yardımıyla metotlaştırılarak, hangi yalıtım ihtiyacına göre hangi ürün ve uygulamanın yapılması gerektiğine karar verilmiştir. İşte bu süreçlerin birer sonucu olarak, örneğin mantolama ve çatı yalıtımlarında ortam şartlarına bağlı olarak mineral yün mü, polistiren levha mı, kaç cm kalınlık gibi sorulara; ya da temel su yalıtımında, yine ortam şartlarına bağlı olarak PVC/bitüm mü, poliolefin mi ya da likit membran mı, kaç kat ve kaç mm gibi sorulara cevaplar bulmaya başladık. Şahsi bakış açıma göre, bunlar bizlere yalıtım sektörünün oluşumu, gelişimi ve devamlılığının ancak doğru istatistiksel veri analizleriyle oluşturulmuş eğitim süreçlerinden geçtiğini göstermektedir. Sonuçta tüm bunların bize öğrettiği en önemli çıktı, bunların aslında birer eğitim süreci olduğu ve bu süreçlerin yaşadığımız çağa ve ortamlara göre kendini sürekli olarak güncellemesi gerektiğidir. Sektörümüzde de özellikle satış-pazarlama departmanlarının eğitimleri çok önem arz etmektedir. Sadece ürünü değil, ürünün uygulamasında da eğitim çok önemlidir. Daha önce de hep bahsettiğimiz gibi, yalıtım ürünleri başlı başına tam bir ürün değildir, ancak uygulama ile beraber nihai halini almaktadır. Bu sebeple özellikle yalıtım sektöründe doğru ürün ve doğru uygulama şarttır. Bunun için de doğal olarak doğru ve kaliteli ürün ve uygulama eğitimleri zorunlu olmalıdır. Gerçekten de ister üretim ister satış personeli olsun, hangi yalıtım ürünü ile ilgilenirse ilgilensin, yukardaki bahsi geçen sürecin ve ürününün farkında olursa hem o ürünü doğru üretir/satar, hem de doğru bir iş yaptığından olumlu geri dönüşler elde eder. Bu da bizlerin asıl olarak elde etmek istediği “marka” oluşumunu sağlar. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.