Yalıtımın Toplam Kalite Yönetimi ile Olan Anlamlı İlişkisi - IV
Yalıtım ve Sürekli İyileştirme (Kaizen) İlişkisi “Yalıtım” ve “sürekli iyileştirme” ilişkisi, kalitenin bu iki kavramın odağında bulunmasıyla anlam kazanmaktadır. Zararlıların geçişinden korunma olan “yalıtım” ve her bir süreci bir öncekinden daha verimli yapma isteği olan “Toplam Kalite Yönetimi (TKY)”nin vazgeçilmez ilkesi sürekli iyileştirme, aslında istek ve ihtiyaçların tatminini oluşturma çabası olarak karşımıza çıkmaktadır. Yani “kaliteyi elde etme çabasıdır” diyebiliriz. Konuyu açıklamaya geçmeden önce her zaman yaptığımız gibi kavramların ne olduğunu açıklamaya çalışalım... Sürekli İyileştirme (Kaizen) Nedir? TKY felsefesi içerisinde adını çokça kullandığımız ve artık birçoğumuzun da az çok fikir sahibi olduğu kavram, yapılan herhangi bir işin bir sonraki aşamasına ya da başka bir işe girdi olarak kullanılıp, sonraki sürecin daha verimli olmasını sağlayan vazgeçilmez bir istatistiksel yöntemdir. Japonların “Kaizen” olarak adlandırdığı bu yöntemde, “kai” değişim, “zen” ise daha iyi anlamlarına gelmektedir. Özellikle üretim süreçlerinin vazgeçilmezi olan Kaizen felsefesi, günlük yaşamda da dikkate alınıp, bir sonraki günün bir önceki günden daha iyi olması gerektiği anlamına gelir. Yani yaptığımız herhangi bir işin getirdiği sonuçlara bakarak o işte yapılan, varsa hataların, yoksa daha verimli sonuçlar almamızı sağlayabilecek çıktıların değerlendirilip, yapacağımız sonraki işler için kaliteli girdi olarak kullanmamızı sağlayan bir felsefedir. Rekabetin, teknolojik gelişmelerin, dolayısıyla da arzın (üretim miktarının) hızla arttığı bir dönemde yaşıyoruz. Bunlara paralel anlamda hepimiz birer tüketici olarak, ürün seçiminde daha fazla kritere odaklanıyoruz ve ihtiyaçlarımızı gidermek için yapacağımız alışverişler artık daha uzun süreçler alıyor. Almak istediğimiz herhangi bir üründen, çok fazla marka, çeşit, ikame ürün vs. olması, tüketicilerin taleplerini de kararsız kılmaya zorluyor. Dolayısıyla istek ve ihtiyaçlarımızı daha iyi karşılayan ürünlere yöneliyoruz. Bu da üretici firmaları her geçen gün daha kaliteli ürünler üretmeye yöneltiyor. Tüm bu gerçekler dâhilinde işletmeler, sürekli iyileştirmenin önemini daha iyi kavrıyor ve sürekli olarak daha iyi bir kalite için çalışmalar yapıyorlar. Sürekli iyileştirme felsefesinin belli başlı çalışma prensipleri vardır. Bunlar, - Öncelikle problem/problemlerin varlığını kabul etmek: İlerlemek isteniyorsa sorunlar görmezden gelinemez. Gerçekten emek sarf edilmeyen süreçlerde problemlerin varlığı hissedilmez. Ayrıca, onlar problem değil, başarının anahtarı olarak görülmelidir. - Doğru çözüm yollarını kullanmak: Amaç, öncelikli olarak kalite olduğu için pazarlamanın 7p’si (ürün, fiyat, dağıtım, tutundurma, süreç, insan faktörü ve fiziksel kanıt) akılcı bir biçimde analiz edilmelidir. - Süreçteki gerçek önceliği belirleyebilmek: Yapılacak ilgili iş için hedef nedir ve ne elde edilmek isteniyorsa (daha az stok tutmak, daha düşük maliyet, yüksek performans, yüksek güvenlik vs.) sadece o doğrultuda çalışmalar yapmak. - Tek kriter kâr olmamalıdır: Bütün işletmeler iktisadi mal ve hizmet üretirler. Bunlarla beraber elbette kâr amacı güderler. Fakat sadece kâr amaçlanırsa istenilen kalite elde edilemez. - PUKÖ çevrimini yaşatmak: Planla, Uygula, Kontrol Et, Önlem Al. Bir işte önce doğru planlama, daha sonra doğru uygulama, akılcı bir kontrol ve sonraki iş için istatistiksel analizle sonraki süreç için önlemler almaktır. PUKÖ çevrimi, başlı başına bir konu olup, temelinde Japon kolektivist bir iş tarzını yansıtır. İnsan, araç-gereç, zaman vb. kaybetmek yerine kazanmayı esas alır. Kaizen felsefesinde boşa çıkan maliyet, zaman kaybı, işgücü, üretim araçları ve verimsizlik olmamaktadır. Çünkü her bir süreçteki eksiklikler fark edilip, bir sonraki süreçte düzeltilip, düşük maliyetle yüksek kalite oluşturulmaya çalışılır. Özetle amaç, yüksek kalite elde etmektir. Yüksek kalite beklentisinde her bir girdinin kaliteli kullanılması ilk başta maliyeti yükseltse de orta ve uzun vadede elde edilen yüksek pazar payı, müşteri memnuniyeti ve oluşturulan markanın değeri ile toplam maliyet düşecek ve asıl o zaman Kaizen amacına ulaşacaktır. Yalıtım ve Kaizen Yalıtımda her zaman dediğimiz gibi, istenmeyen ve zararlı olanlar dış ortamda bırakılır. İstenen ve gerçekten ihtiyaç olanlar, yalıtım süreçlerinde zaten girdi olarak kullanılırlar. Isı, su, ses ve yangın yalıtımlarının tümünde de istenen tasarruf, konfor, sağlık, ergonomi ve hatta sürdürülebilirliktir. Yani herhangi bir yapıya ya da bir detaya yalıtım yaptığımızda ilgili yapıdan her zaman, sonraki süreçlerde daha düşük maliyet, daha fazla konfor, daha sağlıklı mekanlar, daha iyi bir ergonomi bekler ve aynı zamanda tüm bunların sürdürülebilir olmasını isteriz. Gerçekten de doğru detayda, doğru ürün ve uygulama ile yapılan herhangi bir yalıtım süreci, bize saydığımız bu ihtiyaçları karşılamalıdır. İnsan, ihtiyaçlarının karşılanmasını sürekli olarak beklediği için de yalıtım aslında sürdürülebilir olmalıdır. Yalıtım, istek ve ihtiyaçlarımızı karşılayacaksa aynı zamanda kaliteli de olmalıdır. Dolayısıyla sonuç yine kaliteye gelmektedir. Bizler doğru yalıtım yapmak istiyorsak öncelikle yalıtım yapılacak detay doğru belirlenmeli, ihtiyaç olan ürün doğru şekilde seçilip, amaca uygun bir uygulama ile tamamlanmalıdır. Isı yalıtımı için, detaya uygun olarak mineral yün mü, polistiren mi; su yalıtımında likit, sentetik membranlar mı, yoksa çimeto esaslı mı; ses yalıtımında ses yutumu, ses geçişini engelleme ya da akustik düzenlemeye göre mineral yünler ve/veya alçı plakalar mı; yangın yalıtımında yine mineral yünler mi ya da yangın bariyerleri mi gibi soruların cevapları çok önemlidir. Aynı zamanda ilgili malzemelerin gerekli kalınlığı miktarı vs. ve belki de daha önemlisi tüm bunların uygulama süreçlerinin doğruluğudur. Kaizen felsefesindeki saydığımız prensipleri hatırlarsak, aslında herhangi bir yalıtımı yapmadan önce problemi belirler, ilgili probleme uygun yalıtım yöntemini seçer, yalıtımdan tam olarak ne elde etmek istediğimize bakar, yalıtımın sadece maliyetini değil, tüm getirilerini hesaplar ve tüm bunları bir süreç içerisinde değerlendirip işe başlamayı hedefleriz. Ya da en azından böyle yapmamız gerekmektedir. Üretici firmaların üretim süreçlerinde daha kaliteli ürünleri ortaya çıkarmaları ve özellikle uygulamacı firmaların yaptıkları uygulamalar açısından bu saydığımız Kaizen prensipleri büyük önem taşımaktadır. Bir uygulamacı, örneğin bir mantolama uygulamasında bu prensipleri dikkate alırsa, bir başka binanın mantolamasında kesinlikle daha düşük maliyet ve daha yüksek bir kalite ile işi tamamlayacaktır. Ya da bir üretici firma üretim maliyetini düşürüp, kaliteyi artırabilecektir. Tüm bunlar da gerek uygulamacı gerek üretici firmalar için daha yüksek kârlılık, daha az maliyet, daha hızlı süreçler ve dolayısıyla da daha fazla pazar payı anlamına gelmektedir. Makalenin ana fikrine geldiğimizde, doğru yalıtım yapmanın yolu, sürekli iyileştirmeyi uygulamaktan geçmektedir. Bu fikrin mantığında kalitenin hem yalıtım hem de sürekli iyileştirme için ortak bir hedef olduğu ve her iki konunun çözümünde de kalitenin temel alınması gerektiği açıktır. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.