BOSTİK
İKLİMLENDİRME ZİRVESİ 2025

Selçuklu Dönemi Mimari Eserlerinin Çatı ve Cephelerinde Su-Nem Sorunlarının Araştırılması (Konya ve Çevresi Örneği)

7 Ağustos 2015 | TEKNİK MAKALE
137. Sayı (AÄŸustos 2015)

Yrd. Doç. Dr. Nazım Koçu KTO. Karatay Üniversitesi, Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Mimarlık Bölümü, Karatay / KONYA nazim.kocu@karatay.edu.tr

Yapılan çalışmada, Selçuklu dönemi mimari eserlerinin çatı ve cephelerindeki bozulma nedenlerinden su-nem sorunlarının araştırılması hedeflenmiştir. Tarihi özelliği olan Selçuklu dönemi yapılarında, atmosferden yağış yoluyla gelen sular, zeminden kapilarite yoluyla yükselen sular, çatı, saçak ve oluklarda su-nem ile ilgili gerekli detayların çözülemeyişi, ıslanmaya karşı yeterli önlemlerin alınmaması, donma-çözülme etkileri, yağmur suyu ve hava kirliliği etkileşimi, bakımsızlık, ilgisizlik, kötü kullanım nedeniyle oluşan hasarlar araştırılmıştır.
Yapının mimarisi ile ilgili literatür bilgilerinden yararlanılmış, tarihi yapıların çatı ve cepheleriyle ilgili incelemeler yerinde yapılmış, gözlemlerde bulunulmuş ve resimlerle sorunlar aktarılmıştır. Sonuç ve öneriler bölümünde ise Selçuklu Dönemi’nin önemli kültürel mirasına sahip olan Konya  ve çevresindeki mimari eserlerin korunması için gerekli hususların yerine getirilmediği, tarihi yapılarda su ve nemin bozucu etkilerine karşı yeterli önlemlerin alınmadığı sonucuna varılmış, mimari mirasımızın su-nemden korunması, sorunlarının giderilmesi gerektiği belirtilerek önerilerde bulunulmuştur.

1. GİRİŞ
Konya, Selçuklular zamanında bir başkente yakışan, Selçuklu’nun sanat, estetik ve mimari anlayışını yansıtan en güzel eserlerle donatılmıştır. Selçuklu dönemi mimari eserlerinin duvarlarında taş, tuğla, kerpiç, ahşap gibi malzemeler kullanılmıştır. Çatılarında ise bakım ve onarımlar yapılarak kırma, beşik çatı, kubbe vb. yapılmış, bazıları ise yıkılmış ve yok olmak üzere kendi kaderine terk edilmiştir.

Selçuklu dönemi mimari eserlerdeki cephelerin bozulmasında en büyük etkenin su ve nem sorunları olduğu görülmüştür. Su ve nem etkisiyle yapı malzemeleri üzerinde çiçeklenmeler, aşınmalar, parça kopmaları ve detay kayıpları tespit edilmiştir.

Mimari eserlerin inşasındaki yapım hataları, dış ve iç etkenler, cephelerde kullanılan yapı malzemelerinin bozulmasına neden olurlar. Eskimeleri süreç içinde yapının mimari özgünlüğünü zedeler. Tarihi yapılarda, günümüzde inşa edilen binalarda olduğu gibi inşaat tamamlanmadan, kötü uygulama ve uygun olmayan malzeme seçiminden dolayı önemli hatalar ortaya çıkar. Ayrıca malzemelerin, fiziksel, kimyasal ve atmosfer etkilerine karşı da uyumlu olması gerekmektedir. Bu yüzden mimari eserlerin cephelerinde kullanılan malzemelerin ısı genleşmeleri, su-nem problemleri, donma-çözülme, mikro organizmalar ve güneş etkilerine dayanımlı olmaları da gerekir.

Yapılan çalışmada Selçuklu dönemi mimari eserlerin çatı ve cephelerinde su-nem sorunlarının nedenleri açıklanarak Konya çevresinden örnekler seçilmiştir. Tarihi özellikli yapıların çatılarındaki saçaklar ve yağış sularının uzaklaştırılmasında kullanılan olukların fonksiyonunu yerine getirememesi nedeniyle suyun cephe malzemelerini bozduğu görülmüştür. Toprakla temas eden tarihi yapıların duvarlarında su ve nem yalıtımı tedbirleri için gerekli önlemlerin alınmadığı, toprakla temas eden duvarların yakın çevresinde bulunan suların tarihi yapılardan uzaklaştırılması için olması gereken drenaj sistemlerinin yapılmadığı, ıslanan zemindeki suların kapilarite yoluyla yapı cephelerine yükseldiği ve eserlere zarar verdiği görülmüştür.

2. SELÇUKLU DÖNEMİ MİMARİ ESERLERİN ÇATI ve CEPHELERİNDE SU-NEM SORUNLARININ NEDENLERİ
Selçuklu dönemi mimari eserlerin çatı ve cephelerinde su-nem sorunlarının nedenleri olarak atmosferden yağış yoluyla gelen sular, zeminden kapilarite yoluyla yükselen sular, çatı, saçak ve oluklarda su-nem ile ilgili gerekli detayların çözülemeyişi, ıslanmaya karşı yeterli önlemlerin alınmaması, donma-çözülme etkileri yağmur suyu ve hava kirliliği etkileşimi, bakımsızlık, ilgisizlik ve kötü kullanım nedeniyle oluşan problemler olarak sınıflandırılabilir.

2.1. Atmosferden Yağış Yoluyla Gelen Sular
Cephelere rüzgar etkisiyle düşen yağış suları yapı malzemeleri üzerindeki çatlaklardan veya boşluklardan içeri girmekte, nemlenmeler görülmektedir. Su emilmesi, rüzgar basıncı, yağmur damlalarının kinetik enerjisi ve hava akımı sayesinde gerçekleşir. Duvar yüzeyine gelen su, cephelerin ıslanmasına neden olur.

2.2. Zeminden Kapilarite Yoluyla Yükselen Sular
Tarihi yapılarda basınçlı su ve kapilarite olayları temellerde, bodrum duvarlarında ve döşemelerde görülmektedir. Su, yapı elemanlarına yatay veya düşey yönde kılcal boşluklardan girmekte, yer çekimine ters istikamette yukarıya doğru ilerleyebilmektedir. Su, kapilarite ile cephelerde kullanılan malzemelerde hasara neden olmaktadır. Zeminden yükselen su, içinde taşıdığı tuzların cephe yüzeyinde buharlaşması sonucunda çiçeklenmelere, duvarların fiziksel ve kimyasal yapısının bozulmasına neden olur.

2.3. Çatı, Saçak ve Oluklarda Su-Nem ile İlgili Gerekli Detayların Çözülemeyişi
Çatıdaki yağış sularını yapıdan uzaklaştıran detayların günümüzde değiştirilmesi nedeniyle sorunlar yaşanmaktadır. Selçuklu dönemi yapılarında suların alınışı düşünülmüş fakat günümüzde onarım bahanesiyle yapılan çalışmalarda sular yapıdan uzaklaştırılmamış, üstelik yapının zemin duvarlarına verilerek cephelerin bozulmasına neden olunmuştur. Yapıların onarımı sırasında çatılarda, cephelerde saçak ve oluklarda su ile ilgili detaylar doğru olarak çözülmelidir.

2.4. Islanmaya Karşı Yeterli Önlemlerin Alınmaması, Donma-Çözülme Etkileri
Su, duvar malzemesi ile temas halinde olduğu zaman malzemenin iç kısmına taşınır. Emilen su, eğer buharlaşma gibi mekanizmalarla dengelenemiyorsa, yerçekimine rağmen gözenekli duvar içinde yükselmeye devam eder. Suyun içinde eriyebilen tuzlar cephelerde lekeler ve çiçeklenmelere neden olur. Su atmosferdeki kirleticilerle birlikte taş malzemelerdeki çözülmeyi oksidasyon, karbonasyon, solüsyon, hidrasyon, hidroliz yoluyla gerçekleştirir [1]. Yapılar uzun yıllar doğanın değişik etkileri altında yıpranır ve sürekli bakım sağlanmazsa bozulmalar görülür. Isı farkları, donma-çözülme nedeniyle malzemeler yorulur, yıpranır. Su, yapı malzemelerini bozar. Çatlaklara giren su, donduğunda genleşme etkisi yaparak çatlakların büyümesine ve parça kopmalarına neden olur [2].

2.5. Yağmur Suyu ve Hava Kirliliği Etkileşimi
Yağmur suyu ve hava kirliliği etkileşimi sonucu ortaya çıkan kimyasal oluşumlar, malzemenin yüzeyinde veya iç yapısında çeşitli hasarlara ve bozulmalara neden olur.

2.6. Bakımsızlık, İlgisizlik, Kötü Kullanım Nedeniyle Oluşan Hasarlar
Tarihi yapıların belirli aralıklarla bakımı yapılmalıdır. Bakımsızlık ve ilgisizlik devam ettiği sürece bozulmaya neden olan etkenlerin zararlı etkileri de devam eder [3]. Tarihi yapıların yakınındaki yollardan geçen araçlar yapılarda titreşimlere ve temellere yapılan baskılar sonucu hasarlara neden olurlar. Yapıların cephelerinde bozulmaya neden olan fiziksel çevre etkilerinden en önemlisi olan su, bina bünyesine alınmadan yapıdan uzaklaştırılmalıdır. Ancak, duvarlar düşey konumda olmaları nedeniyle yağışlardan çok az etkilenirken, binaların çatıları yeterli eğim verilse de duvarlardan çok daha fazla yağışa açıktır. Bu nedenle, dış duvarların suya karşı korunması sorununun çözümünde ağırlık çatılar ve saçaklardır [4]. Zeminden yükselen sular için çözümler üretilmeli ve tarihi yapıların bozulması önlenmelidir.

3. SELÇUKLU DÖNEMİ MİMARİ ESERLERİN ÇATI ve CEPHELERİNDE SU-NEM SORUNLARI ÖRNEĞİ (Konya ve Çevresi)
Konya çevresindeki Selçuklu dönemi tarihi eserlerinden örnek olarak yedi adet yapı incelenmiştir. Alaeddin Camii (1220), kerpiç yapı malzemesinin kullanıldığı Alaeddin Köşkü (1173) kalıntısı, Sırçalı Medrese (1243), Karatay Medresesi (1251), İnce Minareli Medrese (1264)’nin, cephelerinde su ve nem etkileriyle oluşan hasarlar, yerinde yapılan gözlemler ile araştırılmıştır. Konya’nın Beyşehir ilçesinde bulunan, arkeolojik kazı ve araştırmaları 35-40 yıldır devam eden Kubad Abad Sarayı (1235), Malanda Köşkü, Kız Kalesi kalıntılarının çatı ve cepheleri tahrip edilmiş, tarihi yapı yok olmak üzere çevrenin bozucu etkilerine karşı kendi kaderlerine terk edildiği görülmüştür.

3.1. Alaeddin Cami
Alaeddin Camii, Sultan I. Rükneddin Mesud (1116-1155)’un son zamanlarında yaptırılmaya başlanmış, II. Kılıç Arslan (1155-1192), I. İzzeddin Keykavus (1211-1220) ve I.Alaeddin Keykubat (1220-1237) devirlerinde de yapımına devam edilmiştir. Kapının önünde dört ince ahşap sütunun tuttuğu bir saçak vardır. Burası giriş kapısıdır. Yapının bu kısmında, çoğu başlıkları ile birlikte Bizans ve daha önceki devirlere ait olan 41 tane taş ve mermer sütun bulunur. Bu sütunların biri diğerine kemerle bağlanmış, üzeri ağaç ve toprakla örtülmüştür. Günümüzde çatısı yeniden onarılmıştır. Alaeddin Camii’ni kuzeyden doğuya ve batıya, bir kale görünüşünde duvarlar çevirir. Bu duvarlar muntazam kesme taşlardan yapılmıştır. Caminin geriden dikkati çeken önemli bir elemanı da kuzey cephedeki taç kapısıdır. Dikdörtgen biçimindeki caminin taç kapısında mor ve beyaz mermerler birbirlerine yarım daire şeklinde geçirilmesiyle meydana getirilmiştir [5].

Alaeddin Camii, Sultan III. Murad zamanında tamir edilmiştir. 1593’te yapının tamirine başlanması istenmiştir. Toprak damlı olan caminin karlarının temizlenmesi için Sille’den bazı insanlar görevlendirilmiştir. 1672 yılında caminin güney cephesi, büyük kubbe önünde ve altındaki duvarların tamir edilmesi gerektiği belirtilmiş, kireç harcı kullanarak duvarları onarılmıştır. Alaeddin Camii I. Dünya, İstiklal ve II. Dünya savaşları sırasında ordunun elinde ve emrinde bulunmuş, daha sonra onarılarak ibadete açılmıştır. 1958 yılında kuzey duvarlarında derin çatlaklar ortaya çıkmış, 1959 yılında bu duvarların batı kısmı tamamen yıktırılarak Vakıflar İdaresi’nce restoresine başlanmış ve tamiratı uzun yıllar sürmüştür. Nihayet büyük bir tamirden sonra 1995’te ibadete açılmıştır [5]. Zemin sorunları ve ıslanmaya karşı yeterli önlemlerin alınmaması sonucunda taş malzemeler üzerinde bozulmalar vardır (Şekil 1).            


Şekil 1. Konya Alaeddin Camii’nin cephelerinde su ve nem sorunlarının olduğu görülmüştür.

3.2. Konya Alaeddin Köşkü (II. Kılıçarslan Köşkü)
Konya’da İç Kale’nin sur kulelerinden olan Sultan II. Kılıçarslan (1156-1192) tarafından yaptırılan Köşk’ün yalnız doğu duvarı kalmıştır. Sonraları yapıyı tamir ettirdiği için Alaeddin Keykubad’ın adını alan köşk aslında etrafı balkonlarla çevrili, dışarı taşan, büyük tuğla konsollar üzerine oturan kare bir mekandan oluşmaktaydı. Köşk içten ve dıştan zengin çeşitli çinilerle kaplanmıştı. Günümüzde çinileri alınmış, duvarları yıkılmıştır [6]. Kerpiç malzemenin kullanıldığı son köşk kalıntısının duvarları bakımsızlık, ilgisizlik, su-nem etkileriyle yıkılmak üzeredir (Şekil 2).


Şekil 2. Konya Alaeddin Köşkü’nün kerpiç malzeme ve üzerindeki betonarme kabuk bakımsızlık, ilgisizlik, su-nem etkileri nedeniyle bozulmuştur.

3.3. Sırçalı Medrese

Konya’da iki katlı, eyvanlı medreselerden olan Sırçalı Medrese’nin (1242) yapı malzemelerinde bozulmalar vardır. Tamamıyla simetrik, dengeli planı ile klasik Selçuklu medreselerinin ilk örnekleri arasında yer alır. Anadolu’nun en önemli medreselerinden biri olan yapının adı çini süslemelerinden gelmektedir. Eyvanı kaplayan dört renkli zengin çini süslemelerin ve mihrap çinilerinin çoğu su etkileri, bakımsızlık, ilgisizlik nedeniyle dökülmüştür. Eyvanın iki tarafında, kubbeli dershaneler vardır. İkinci kat yıkılmıştır. Bugün bozulmuş ve dökülmüş olan kitabede, yapılan eserin dünyada eşi olmadığına dair bilgiler bulunmaktadır [6].
Bu medrese çinileriyle meşhurdur. Bundan dolayı medrese de “Sırçalı Medrese” olarak tanınmıştır. Sırçalı Medrese, üzerinde kubbesi olmayan açık avlulu plan tipinde yapılmıştır. Medresenin en dikkat çekici yönü, ziyaretçilerde hayranlık uyandıran taç kapısıdır. Burada kullanılan taşların işçiliği ve süslemeleri dikkat çekicidir. Taç Kapısı’nın eni 7.10, derinliği ise 2 metredir [5]. Eyvanın batı tarafındaki çinileri çerçeveleyen kısımda mavi çiçekli bir zemin üzerine mor çini ile süslenen güzel yazılar bulunmaktadır. İç avludaki duvarlarında kullanılmış olan çinilerin bir kısmı bugün su ve nem etkileri nedeniyle dökülmüştür (Şekil 3). 
      

Şekil 3. Konya Sırçalı Medrese’nin duvarlarındaki çiniler su ve nem etkileri nedeniyle dökülmüştür.     
     
3.4. Karatay Medresesi
Selçuklular’ın zengin mekanlı yapısına bir örnektir. Ortasında bulunan büyük kubbenin altına havuz yerleştirilmiştir. Kubbeyi ve duvarları kaplayan çini mozaik süslemeleri vardır. Taç kapıda renkli taş kakma düğümlü geçmeler yanında geometrik panolar, kabartma yazılar, ince detaylı mukarnaslar, sarma kemer motifleri, taş işlemelerden oluşur [6]. Odalardan bir kısmı yıkılmıştır. Tahmini olarak tamamlanmış planı verilmiştir (Şekil 4). Yapının ortadan fenerli kubbesi kurşun malzemeyle kaplanmış fakat kubbenin suları cephe duvarlarının üzerine akıtılmakta ve malzemelerin bozulmasına neden olmaktadır. Taç kapı cephesindeki yapı malzemelerinde bozulmalar görülmüştür.


Şekil 4. Konya Karatay Medresesi giriş kapısı cephesinde su-nem nedeniyle bozulmalar vardır.

3.5. İnce Minareli Medrese
Konya’da Alaeddin Tepesi’nin batısındadır. Mimarı Kelük Bin Abdullah’tır. 1264 yılında yapılmıştır. 
Yapıda 1900 yıllarında onarım yapılmış, eyvanın iki tarafında yıkık vaziyette bulunan kubbeli odalar
onarılmış, ayrıca eyvanın arka duvarının açılmasını önlemek için batısına iki kalın payanda duvarı yapılmıştır. 55 metre minarenin üst kısmı ve ikinci şerefesi 1901 yılında üst üste iki yıldırım düşmesi sonucu yıkılmış, mescidin de kubbesi çökmüştür [7]. Yıkılan minarenin kitabeli çinileri Alman Konsolosluğu’na taşınmıştır. Medresenin talebe hücreleri tamamen ortadan kaldırılmıştır. 1956’da Taş ve Ahşap Eserler Müzesi olarak hizmete giren eserin etrafında temizlik çalışması yapılmış, etrafı duvarla çevrilmiş, açık müze haline getirilmiş, kubbeleri kurşunla kapatılmıştır. Duvarlara dıştan destekler yapılarak sağlamlaştırılmıştır. Medreseyle ilgili 2002 yılından sonra yapılan restorasyon çalışmalarında yapının dış ve iç kısmın tamamı elden geçirilmiştir.
İlk bakımı yapılan bölümlerden birisi taç kapısıdır. Üst taraf yağmur ve kar sularıyla tahrip olmuştur. Zeminden kapilarite yoluyla yükselen sular portalin alt bölümünü bozmuştur. Giderek bu bozulmanın kademe kademe yukarıya doğru yükseldiği görülmektedir. Mescidde yapılan çalışmalarda kubbe orjinal haline uygun kesme taşlarla örülerek yapının üzeri kapatılmıştır. Mescidin duvarlarıyla ana yola bakan ön cephe revakı eski haline getirilmiş ve restore edilmiştir. Bugün içerisinde Selçuklu, Beylik ve Osmanlı dönemlerine ait Orta Çağ’a ışık tutan pek çok sanat eserinin sergilendiği istisna bir müzedir [7], [8]. Yapı malzemesi olarak kullanılan taşların gözenekli olması, çatıdan gelen suların alınışı, drenaj ve yalıtım sorunlarının tam olarak çözülememesi nedeniyle portal cephesi zeminden su almaktadır. Zeminden yükselen suyun seviyesi 3 m’yi bulmaktadır (Şekil 5).         


Şekil 5. İnce Minareli Medrese’de donma-çözülme etkileri sonucu detay kayıpları ve cephelerdeki su-nem sorunları görülmektedir.

3.6. Kubad Abad Sarayı ve Kız Kalesi
Kubad Abad Sarayı, Konya’nın Beyşehir Gölü çevresinde yapılmıştır. 1952 yılında Zeki Oral tarafından tespit edilmiş ve 1965 yılında K.Otto-Dorn’un yönettiği kazılarla çalışmalar başlatılmıştır [6].  Sur duvarları, hayvan parkı, tersane ve 16 kadar yapı kalıntısı meydana çıkarılmıştır. Daha sonra kazı çalışmalarına Prof. Dr. R.Arık devam etmiştir [7].

Kubad Abad Saray Külliyesi zamanımıza kadar kalıntıları kalabilmiş, planı, mimarisi bilinen tek Selçuklu sarayı olması yönünden önemli bir eserdir. Anadolu Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubat tarafından 1235 yılında yapımına başlanmıştır. Uzun süre yağma edilen neredeyse yok olma durumuna gelen Kubad Abad Sarayı’nda iskele yapıları, köşk hamamı, fırınlar, büyük saray ve küçük saray kalıntıları bulunmaktadır [10].  Yapılarda kullanılan taşların çoğu çevredeki inşaatlarda kullanılmak üzere götürülmüştür. Selçuklular’dan günümüze kalan eserler bilgisizlik, umursamazlık yüzünden yok olmakta; kalanlar da çarpık, bilinçsiz yapılaşma arasında özelliklerini kaybetmekte, çevrenin (güneş, rüzgar, yağışlar vb.) bozucu etkileri karşısında tahrip olmakta, tarihi kimliğimiz silinmektedir. Tarihi yapıların üzerine basit tenekeler, metal malzemeler, plastik örtüler serilmiş, yapılar su ve nemden yeterince korunamamıştır (Şekil 6).


Şekil 6. Beyşehir Kubad Abad Sarayı’nda, ıslanmaya karşı yeterli önlemler alınmamış, su-nem sorunları çözümlenememiş, bakımsızlık, ilgisizlik ve atmosfer etkileri sonucu bozulmalar oluşmuştur.

Kız kalesi, Kubad Abad Sarayı’nın yakınında Beyşehir Gölü içerisinde, harabe halinde büyük tonozlu bir binadır. Bu yapının dışında, kuzeydoğu uçta yamuk planlı, tonozlu bir mekan bulunmakta, adanın güney ve doğu kenarlarını sınırlayan sur kalıntıları boyunca bir dizi mekanlar bulunmaktadır. Kız kalesi içerisinde küçük bir hamam mevcuttur. Temiz su, atıksu tesisatları ile ilgili künkler vardır. Burada, Selçuklu mimari eserler ile birlikte Bizans dönemine ait mimari bezemeler ve mozaik döşemeler görülmüştür. Yapı atmosferin bozucu etkilerine terk edilmiştir (Şekil 7). Balıkçıların uğradığı, taş, tuğla gibi malzemelerin alındığı, hiçbir koruma önleminin alınmadığı, yok olmak üzere bir yapı durumundadır.


Şekil 7. Beyşehir Gölü içerisinde Kız Kalesi / Atmosferin bozucu etkileri, bakımsızlık, ilgisizlik, donma-çözülme etkileri nedeniyle mimari eserler yok olmak üzeredir.

Taş malzemelerde zamanla atmosferdeki sıcaklık değişimlerine bağlı olarak çatlama, parçalanma ve döküntüler görülmektedir[11]. Yapı taşları üzerinde kapiler su emme ve buharlaşma sonucu çiçeklenmelere rastlanmaktadır. Yağmur suları da taş malzemeler üzerinde aşınmalara ve detay kayıplarına neden olmaktadır.

Selçuklu yapılarıyla ilgili Osmanlı döneminde onarımlar konusunda arşiv belgeleri ve tamir kitabelerindeki bilgilerden, Selçuklu yapılarının genellikle vakıfları tarafından tamir ettirildiği ancak vakıf olup da her ne sebeple olursa olsun yapıların onarımına katkıda bulunamayan veya vakfı olmayan eserlerin ise devletin ve halkın katkılarıyla restore edildikleri anlaşılmaktadır [12]. Tamiri mümkün olmayan yapıların yerlerine ise yenilerinin yapılması yoluna gidilmiştir. Günümüzde ise Selçuklu dönemi tarihi eserlerin çatı ve cephelerine gereken önemin verilmediği, su-nem sorunların yeterince çözülemediği, yapılan onarımların ise işin uzmanları tarafından yapılmadığı, malzeme, işçilik ve uygulama hatalarının olduğu bu araştırmada görülmüştür.

4. SONUÇ ve ÖNERİLER
Konya çevresindeki Selçuklu dönemi mimari eserlerin çatı ve cephelerinde su-nem etkilerinin nedenleri olarak atmosferden yağış yoluyla gelen sular, zeminden kapilarite yoluyla yükselen sular, çatı, saçak ve oluklarda su-nem ile ilgili gerekli detayların çözülemeyişi, ıslanmaya karşı yeterli önlemlerin alınmaması, donma-çözülme etkileri, yağmur suyu ve hava kirliliği etkileşimi, bakımsızlık, ilgisizlik ve kötü kullanım nedeniyle bozulmaların oluştuğu bu çalışmada tespit edilmiştir. Mevcut tarihi eserlerin doğal çevre şartlarından korunması için çatı ve cephe sistemlerinin doğru olarak uzmanları tarafından yapılması gerekir.

Örnek olarak seçilen Konya çevresindeki Selçuklu dönemi mimari eserlerlerinden Alaeddin Camii, kerpiç yapı malzemesinin kullanıldığı Alaeddin Köşkü kalıntısı, Sırçalı Medrese, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese’nin, Konya’nın Beyşehir ilçesinde bulunan, arkeolojik kazı ve araştırmaları yaklaşık 35-40 yıldır devam eden Selçuklu dönemine ait Kubad Abad Sarayı, Malanda Köşkü, Kız Kalesi kalıntılarının çatı ve cephelerinde su-nem sorunlarının çözülemediği, yapılan bu araştırmayla yerinde görülmüştür. Beyşehir yöresindeki tarihi yapıların bir kısmı yok olmak üzere kendi kaderlerine terk edilmiştir. Yapılarda bazı onarımların yapıldığı fakat en önemli sorun olan su-nem etkilerinin gözardı edildiği tespit edilmiştir. Tarihi eserlerimizin geleceğe güvenli bir şekilde aktarılabilmesi için yapıların yağış sularından, su ve nem etkilerinden korunması gerekir. Bu nedenle yapılan onarımların tarihi yapının estetik ve güzelliklerini bozmayacak şekilde çatı ve suların alınışı ile ilgili detaylar uzmanları tarafından kusursuz olarak çözümlenmelidir. Tarihi yapılardan su ve nemin uzaklaştırılması için yetersiz kalındığı, yalıtım konusuna gereken önemin verilmediği, işin uzmanları ve üniversiteler ile birlikte gerekli çözümlerin üretilmesi gerektiği ortaya çıkmıştır.

Selçuklu döneminin önemli kültürel mirasına sahip olan Konya ve çevresindeki mimari eserlerin korunması için gerekli hususların yerine getirilmediği, tarihi yapılarda su ve nemin bozucu etkilerine karşı yeterli önlemlerin alınmadığı, yalıtımın önemsenmediği sonucuna varılmıştır. Selçuklu dönemine başkentlik yapmış olan Konya çevresindeki kültürel mirasımızın su ve nemden korunması için gerekli önlemlerin alınması ve tarihi yapıların korunması konusunda çalışmalara hız verilmelidir. Konya çevresindeki Selçuklu dönemi tarihi mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılabilmesi için çalışılması gerektiği, çatı, cephelerindeki su-nem, yalıtım sorunların giderilmesi ve bu eserlerin korunarak ülke turizmine kazandırılması konusunda çalışmalarda bulunulmalıdır.

KAYNAKLAR
[1].    Gürdal, E., (1982), Anıtlarda ve Yapılarda Kullanılmış Doğal Taşların Bozulma ve Korunmaları, Rölöve ve Restorasyon Dergisi, Özel Sayı, s.27-29.
[2].     Koçu, N., (2006), Konya’da Selçuklu Dönemi Yapıların Duvar Malzemelerinde Su ve Nem Etkisiyle Oluşan Hasarların Araştırılması, 3.Ulusal Yapı Malzemesi Kongresi, TMMOB, 15-17 Kasım, s.372-383, İstanbul.
[3].     Esin, T., (1990), Konya ve Çevresindeki Tarihi Esrlerde Doğal Taş Malzemelerin Bozulma Nedenleri ve Onarımlarında Kullanılacak Uygun Taş Seçimi İçin Bir Çalışma, D. T., Yayınlanmamış, S.Ü.F.B.E., Konya.
[4].     Toydemir, N., Gürdal, E., Tanaçan, L., (2000), Yapı Elemanı Tasarımında Malzeme, Literatür Yayınları, s.394, Temmuz, İstanbul.
[5].     Atçeken, Z., (1998), Konya’daki Selçuklu Yapılarının Osmanlı Devrinde Bakımı ve Kullanılması, Türk Tarih Kurumu Basımevi, VI.Dizi, Sayı: 46, s.365, Ankara.
[6].     Karpuz, H., (2004), Anadolu Selçuklu Mimarisi, S.Ü. Basımevi, Konya.
[7].     Aslanapa, O., (1991), Anadolu’da İlk Türk Mimarisi, Atatürk Kültür Merkezi Yayını, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Sayı: 43,s.163, Ankara.
[8].     Erdemir, Y., (2007), İnce Minareli Medrese, T.C. Konya Valiliği, Kültür ve Turizm Müdürlüğü, Yayın No: 130, Altunarı Ofset, Haziran, s.176, Konya.
[9].    Eyice, S., (1986), Anadolu Selçuklu Mimarisi, İ.Ü. Edebiyat Fak. s.122, Ağustos, Ankara.
[10].    Arık, R., (2001), Kubad Abad Sarayı ve Malanda Köşkü, I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, Bildiri, S.Ü. 1.Cilt, 11-13 Ekim, s.25-32, Konya.
[11].    Dülgerler, O.N., Karadayı Yenice, T., (2006), Gaziantep Zincirli Bedesten’in Yapım Tekniği ve Malzeme Kullanımı Açısından Analizi, 3. Ulusal Yapı M. K., TMMOB., s.690-699, 15-17 Kasım, İstanbul.
[12].    Dündar, A. (2001), Osmanlılarda Tamir Süreci, Çeşitleri ve Bazı Selçuklu Yapılarındaki Uygulamalar,
    I. Uluslararası Selçuklu Kültür ve Medeniyeti Kongresi, Bildiri, S.Ü. 1.Cilt, 11-13 Ekim, s.269-280, Konya.

 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Pratik ve Çözüm Üreten Bitümlü Örtülerde Çeşitlilik Artıyor

Gelişen teknoloji ve değişen ihtiyaçlar doğrultusunda dünya genelinde yapıların ve inşaat tekniklerinin değiştiğini gözlemliyoruz. Bu değişimlere bağl...
21 Kasım 2024

Üzeri Kumlu Her Membran, Proof Membran Değildir

Piyasada ticari adı proof olan çift yüzü polietilen kaplı bazı membranlar ve bir yüzü kumlu diğer yüzü polietilen film kaplı viyadük membranları,proof...
22 AÄŸustos 2024

Su Yalıtımsız Bina Sismik Performansını Sürdüremez

Binanızın statik hesapları ve zemin etüdleri mükemmel bir şekilde yapılmış, uygulaması en kaliteli malzemelerle ve üst düzey işçilikle yapılmış olabil...
20 Mayıs 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Enerji & DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.