Yalıtım ve İnşaat Sektörünün Geleceği Üzerine
Yalıtım sektörü önümüzdeki yıllarda da büyümeye ve hacimsel olarak artmaya devam edecektir; ama karlılık açısından aynı şeyleri söylemek pek mümkün değil. Son yıllarda düşük enflasyon, düşük kredi maliyetleri ile birlikte inşaat sektöründe bir büyüme yaşanıyor, bunun olumlu etkileri doğal olarak kendisini yalıtım sektöründe de hissettiriyor. Aslında baktığınızda uygulanan ekonomik politikalarla hemen hemen her sektörün son 5-6 yıllık periyot içinde büyüme içinde olduğunu ama 2007 yılının ikinci yarısıyla birlikte başlayan durgunluk döneminde de problemler yaşamaya başladığını gözlemliyoruz. Yalıtım sektörü, diğer sektörlere göre bir avantaj olarak sadece yeni yapılan binaların değil, eski binaların yenilenmesinde de pay sahibi olduğundan, bir şekilde artan bilinçle birlikte sürekli büyümeyi sağlayabiliyor. Yani hacimsel anlamda büyüme, neredeyse başlangıçtan bu yana kesintisiz devam ediyor. İşte bu sürekli büyüme avantajı, sektör içi ve dışından bir çok firmanın ilgisini çekmiş, bugün için ana iş kolu yalıtım olmadığı halde değişik alanlardan bir çok firma yalıtım alanında yatırım veya iş ortaklıkları yapmıştır. Bu yeni yatırımlar başlangıçta sektöre ivme getirmiş, bilinirlilik ve tanınırlılık anlamında pazarın büyümesine doğal olarak katkıda bulunmuştur. Çünkü eskisine oranla hem daha fazla adette firma bu alanda faaliyet gösterir olmuş hem de buraya ayrılan tanıtım kaynakları arttırılmıştır. Bir çok firmanın ana iş kolu olmadığı halde yalıtımla ilgilenir olması ve buraya yatırım yapması bugün geldiğimiz noktada arzın talebin önünde yer almasını sağlamıştır. Yani üretim tüketiminin çok çok üstüne çıkmış durumdadır. Buna rağmen yeni yatırımlar ve yeni oyuncular sektöre girmeye devam etmekte, bu da mevcut fiyatların iyice düşmesine veya yukarı çıkmamasına, karlılığın azalmasına sebep olmaktadır. Sonradan girenlerin daha düşük maliyetli makine, teçhizat ve pazarlama yatırımları ile oluşan pazardan pay kapma istekleri fiyatın erimesini kaçınılmaz hale getirmektedir. Üstelik bugünkü üretim ve satış rakamlarına bakıldığında bu durumun en az 2-3 sene daha sürmesinin de kaçınılmaz olduğu görülmektedir. Bu üretici artışı ve enflasyonu aynı zamanda satıcılar ve uygulayıcılar bazında da yaşanmaktadır. Bu segmentte de üreticilerde olduğu gibi benzer problemlerden dolayı kar marjı her geçen gün azalmaktadır. Yakın Geçmiş İnşaat Sektörü Datalarına Bakış1998 yılından itibaren inşaat sektörü ve gayri safi milli hasıla büyümelerini incelersek; 1998?den 2001 yılına kadar inşaat sektörünün milli gelir ile oranlı veya aynı şekilde büyüyüp küçüldüğünü görürüz. 2001 yılındaki krizden sonra ise milli gelir artmakta fakat inşaat sektörü 2004 yılına kadar büyümemektedir. 2005 yılı ile birlikte ise hızla ve ivmeli olarak büyümektedir. Gene aynı şekilde inşaat sektörünün milli gelirden aldığı paya baktığımızda, 2004 yılına kadar hep düşüş içinde olduğu, en son 2005 ve 2006 yıllarındaki yükselişe rağmen hala yüzde olarak 1998 yılının altında olduğunu görmekteyiz. 2006 yılını 1998 yılı ile karşılaştırdığımızda 1987 fiyatları ile bakıldığında 6559 olan inşaat sektörünün 7,389?a büyüdüğü, fakat 119,303 olan milli gelirin ise 154,342 olduğunu görmekteyiz. Sonuçta 2006 yılı 1998 karşılaştırmasında inşaat sektörü rakamsal olarak büyümüş olsa bile milli gelirden aldığı pay bakımından 2006 yılı 1998 yılından daha kötüdür. Bütün bu rakamlardan çıkan sonuç ise inşaat sektörünün bir süre daha büyüyeceğidir. 1990?lı yıllardan beri datalar incelendiğinde inşaatın milli gelir içindeki payının hep yüzde 5 ve üstünde olduğu görülmektedir. 2006 yılı itibariyle inşaat sektörünün milli gelirden yüzde 4.8 pay alıyor olması, bu bakımdan hala potansiyelinin olduğu anlamına gelmektedir. Türkiye?nin Dış Ticaret Dengesi ve Yakın Gelecek Aşağıdaki tabloda kolayca görülebileceği gibi yıllar içinde Türkiye?nin ihracaatı artmış fakat buna mukabil ithalatı da dramatik bir şekilde yükselmiştir. 2007 itibariyle mal dengesi açısından ithalat ve ihracaat arasındaki fark 62 milyar dolar seviyelerindedir. Bu şu anlama gelmektedir; teknik olarak her sene 62 milyar dolarlık bir yabancı paranın Türkiye?ye gelmesi gerekmektedir. Bunun yöntemleri ise turizm, doğrudan yatırım, bavul ticareti ve sıcak para şeklindedir. Sıcak paranın gelmesi için ise maalesef yüksek faiz vermek gerekmektedir. Bu durumda yabancı para ancak gelmekte, TL mevduata dönerek faiz kazanmakta, yeterince gelir elde ettiği zaman ise tekrar ülkeyi terk etmektedir. Sıcak paranın yarattığı bu kısırdöngü kırılamadığı sürece her ne yaparsak yapalım kriz kaçınılmazdır. Eninde sonunda Türkiye ya bu ticaret açığını kapatmalı ya da bu finansmanı bulmak veya Türkiye?den çıkan bu parayı yerine koymak zorundadır. Şu an için yüksek faiz verilerek olası bir kriz ihtimali sürekli ertelenmektedir. Ama nereye kadar? Sonuçİnşaat sektörü ve yalıtım sektörü önümüzdeki dönemlerde hacimsel olarak büyümeye devam edecektir. Fakat, fiyatlar ve karlılıklar diye bakıldığında aynı şeyi söylemek pek mümkün olmayacaktır. Fiyat, önümüzdeki dönemde maliyet baskısı ile satış baskısı arasında sıkışarak arttsa bile bu sınırlı olacaktır. Dolayısıyla tüm şirketlerin daha az kar marjları ile yaşayabilmek için verimlilik ve tasarruf ile ilgili çalışmaları bir an önce başlatmaları gerekmektedir. Dış ticaretimizde verdiğimiz ciddi açığı kapatacak acil çözüm planları uygulanmalıdır. İhracaat daha çok desteklenmeli, teşvik ve destekler bu yönde olmalı, enerji maliyetleri ihracatçı için düşürülmelidir. Yüksek faiz verilerek ayakta tutulan sistem, devam ettirilebilir değildir. Yabancıların yapacağı doğrudan yatırımları kolaylaştırma ve vergi avantajları, yatırım kolaylıkları gibi paket ve komple çözümlerle yabancı yatırımcının ilgisini çekecek sistemler üzerine çalışılmalıdır. Yalıtım sektörü kendi içinde haksız rekabet ve ürün kalitesi problemlerini aşmalı; fiyat üzerinden değil, kalite ve hizmet yönünde rekabet etmelidir. Bunun için belirli konsensüsler ve prensipler üzerinde bütün firmalar anlaşmalıdır. Her şeye rağmen yalıtım ve inşaat sektörünün geleceğini iyi görmekle birlikte tedbir ve çalışmayı elden bırakmamak gereğini hatırlatıyorum. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.