GloballeÅŸme
Bu gelişmelerde acaba globalleşmenin bir suçu var mıdır? Globalleşme veya küreselleşme dediğimiz olgu nereye kadar iyidir, nereye kadar kötüdür?.. Fakir ülkelerin borç yükü, gelişmekte olan ülkelerin bugün için maruz kaldığı krizlerin en büyük sebebidir. Ağır borç yükü bulunan 41 ülkenin 1980 yılında 55 milyar dolar olan dış borcu, tüm dünyada globalleşmenin hızlanmasının etkisiyle 1995 yılı itibariyle 215 milyar dolara yükselmiştir. Borçlar bugün hala bir çok ülkede büyümeye devam etmektedir. Sadece Afrika hükümetlerinin 350 milyar dolar dış borcu vardır ve bunu devam ettirebilmek için gelirlerinin 2/5’ni sürekli olarak harcamaktadırlar. Bunun sonucu olarak hükümetler eğitim, sağlık, çevre korunması ve diğer hayati hizmetler yerine, zaten az olan kıt kaynaklarını, aslında bu ödenmesi mümkün olmayan borçları geri ödeyebilmek adına harcamaktadırlar. Bu uygulama, Jubilee 2000’nin açıklamalarına göre, en fakir 40 ülkede her geçen dakika 13 çocuğun hayatını kaybetmesine yol açmaktadır.(1) Bugün dünyada bir takım ülkeler gelişmiş, bir takım ülkeler ise gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeler olarak ayrılmaktadır. Her geçen gün bu sınırlar daha keskin çizgilerle çizilmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde hem teknoloji hem de bilgi bakımından bir gerilik söz konusudur. Aslında borç yükünün gelişmekte olan ülkeler aleyhine sürekli artmasında, bu ülkelerdeki kötü yönetim ve yanlış harcamalar dışında bir cevap arandığında aşağıdaki durum ortaya çıkmaktadır. Yeni ekonomide katma değerin çoğu "beyin" tarafından üretilecektir. Ürünlere yeni fikirler eklemek ve yeni fikirleri ürüne çevirmek en önemli faaliyet alanı olmakta ve zenginliğin kaynağını oluşturmaktadır. Günümüzde 1 gram otomobil 15 bin TL, 1 gram cep telefonu 3 milyon TL, 1 gram uydu 375 Milyon TL, 1 gram genetik aşı 7.5 milyar TL'dir. Buradan da anlaşılacağı gibi, bilgi çok önemli ve değerli hale gelmiştir.(2) Yukarıdaki örnekte de görüldüğü üzere sanayileşmeyi ve kalkınmayı başaramayan gelişmekte olan ülkeler, tarım ve el işine dayalı ürünler ile gelişmiş ülkeler ile baş edememekte, nispi fiyat farkları yüzünden makas, gelişmekte olan ülkeler aleyhine sürekli açılmaktadır. Dünyadaki bu gelişmelerde acaba globalleşmenin bir suçu var mıdır? Globalleşme veya küreselleşme dediğimiz olgu nereye kadar iyidir nereye kadar kötüdür? Globalleşme: Globalleşme konusunda, birbirine alternatif olabilecek çeşitli tanımlar yapılabilmektedir.(3) <I>Ekonomik Bir Yöneliş Olarak Globalleşme:</I> Globalleşme; ülkeler arasında mal, hizmet, uluslararası sermaye akımları ve teknolojik gelişimin hızlı bir şekilde artmasını ve serbestleşmesini ve bunların sonucu ortaya çıkan ekonomik gelişmeyi ifade eder. Birbirleriyle mal işlemleri, çeşitliliği, değer artışları, hizmetler, uluslararası sermaye akımları, teknolojinin çok hızlı ve yaygın bir şekilde yükselmesi ve bu sayılanların ülkeler arasında giderek serbestleşmesi sayesinde ekonomik gelişmeyi ifade eder.(4) <I>Giderek Artan Bir Hızda Dünyayı Kuşatan Bir Akım:</I> Globalleşme; dünyada birçok ekonomik, finansal, politik, ulusal güvenlik, çevresel, sosyal, kültürel ve ulusal eyaletlerarası teknolojik bağlantılar, piyasalar ve bireyler yoluyla kıtalararası mesafeleri birbirine bağlayan bir ağ olarak tanımlanmaktadır.(5) Açıkça, globalleşme; ulusal devlet politikalarıyla ilişkili, dünya insanlarının günlük yaşamlarında daha fazla önemli olan, insanların, sermayenin ve uluslararası serbest mal hareketliliğinin oluşturduğu global piyasa güçlerinin yer aldığı bir dünya tasviridir. Fakat, globalleşmenin ekonomik gelişme süreci yeni değildir. 1870-1914 arasındaki zaman süreci; serbest mal hareketliliğinin ve sermayenin çok hızlı bir şekilde gelişme gösterdiği, insanlar tarafından telgraf teknolojisinin geliştirilmesi ve vapur yapımıyla birlikte uluslararası iletişim ve taşımacılığın daha hızlı, kolay ve ucuz hale geldiği bir dönem olmuştur. Global ekonomideki gelişmenin bu sıra dışı periyodu, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş ile kesildi; fakat Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle piyasa kapitalizmi için birinci alternatif ortadan kayboldu. Dünya çapındaki ulusal şartlar, kaynakların dağılımında daha büyük bir hareket serbestliğine piyasa güçleri tarafından izin verilmesi için, ekonomik hareketliliği yeniden düzenlemek ve yıllardır kendi kendine yönetilen ürün anlamında özelleştirme yapmak için, o ülkelerin ekonomilerini uluslararası mallar, hizmetler, işlemler ve fikirlere açmaya başladı. Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde, sermaye, yatırım getirisi yüksek olan yerlere gittikçe, mal ve hizmetler karşılaştırmalı üstünlüğe sahip ülkeler tarafından üretildikçe ve özelleştirme sonucu etkinlik arttıkça, bu değişiklikler globalleşen ekonomideki bütün katılımcılar arasında paylaşılacak büyük kazançlar sunmalıdır. Bu ekonomik etkinlik kriterlerinin etkilerini tekrar güçlendirmek, bilgi teknolojilerindeki hızlı değişimler ve otomasyon (bilgisayar teknolojilerinin gelişimi) global iletişimin maliyetlerini olağanüstü bir şekilde düşürmektedir. Hızlı, kolay ve ucuz iletişim ağı kıtalararası ölçekte üretim organizasyonlarını hızlandırmakta ve ülkelerarası büyük sermaye değerlerinin hızlı hareketliliği, ülkeler bazında yeni prodüktivite anlayışlarının hızla inşasını mümkün kılmaktadır ve sonuçta bu tür gelişmeler tüm ülkeler tarafından benimsenmekte ve uygulanmaktadır.(6) Globalleşme Karşıtı Tartışmalar Bir ekonomik organizasyon modeli ve global piyasaların koordinasyonu için gerekli enformasyon hareketliliğinin teknolojik uygulanabilirliği olarak piyasa kapitalizminin üstünlüğü, birçok insanın hayatında hızlı değişimlere neden olmaktadır. Büyük zenginlikler meydana gelmekte ve bunun yanı sıra yeni global fırsatların itici gücüyle dünya sermaye piyasaları canlanmakta ve üretim maliyetleri azalmaktadır. Dünyanın birçok bölgesinde hızlı ekonomik büyüme ve yaşam standartlarının yükselmesi tecrübeleri yaşanmaktadır. Fakat söz konusu bu ekonomik büyüme, global ekonomik sürece katılan bütün ülke ve bölgelerde birbirine benzer şekilde ve değerde gerçekleşmemektedir. Örneğin Rusya, Brezilya ve Güneydoğu Asya ülkelerinde 1990'lı yılların sonlarında yaşanan ekonomik daralma uluslararası sermaye akımlarını tersine çevirmiş ve bunun sonucunda da uluslararası döviz değerlerinde aşırı azalmalar yaşanmıştı. Bazı gözlemciler, globalleşen ekonomilerin karlarının temelde uluslararası yatırımcılar, global şirketler ve gelişmekte olan ülkelerdeki seçkinler adına arttığını ve bunun yanında işgücü sınıfının göreli fakirleşmeye katlanmak durumunda kaldığını ifade etmektedirler. Hatta bu gözlemcilerden bazıları daha da ileri giderek, uluslararası büyük yabancı yatırımcıların neden olduğu sermaye akımlarından gelişmekte olan ülkelerin, bu ülkelerde koruma mekanizmaları ve standartlarının aynı şekilde kurulmadığından yeterince yararlanamadıklarını (özellikle çevre ve işçi haklarının korunmasıyla ilgili olarak) söylemektedir. Artık, dünya çapında üretim ve piyasaların global ölçekte ekonomik açıdan homojenleşmesi, hatta dünyanın her yerinde kültürel hayatın çevre ve medyanın etkisi altında birbirine çok yaklaşması, tüketim ve iş alışkanlıklarının dünyanın her yerine hızlı bir şekilde yayılması ve yeryüzü hareketliliğinin her alanda benzerlikler göstermesi çok net görülebilen olaylar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra, tüketim malları, sadece dünyadaki yoksul insanlar için değil, bütün tüketiciler için global ekonomi tarafından sağlanmaktadır. Bu sebeplerle, globalleşme karşısında farklı sivil organizasyonlar ve çıkar grupları ortaya çıkmıştır. Anti-globalleşme hareketlerinin ilk hedefi ABD ve WTO (Dünya Ticaret Örgütü), Dünya Bankası ve IMF (Uluslararası Para Fonu) olmuştur ve bu organizasyonlar kendilerini "Globalleşme Kuralları"nın savunucuları ve sıradan insanların uğradıkları zararlar için mücadele eden ve onların haklarını ortaya koyan çevreler olarak göstermişlerdir. Fakat hal böyle iken, toplantılarda alınan kararlarla, Anti-Globalleşme hareketi savunucuları ile alay edercesine, aynı bilgi teknolojisi ve aynı kuruluşlar aracılığıyla global ticareti daha da kolaylaştırıcı kararlar alınmıştır. Bu kararlar sayesinde bilgi teknolojisi, bireysel ve resmi olmayan sivil örgütlenmeler bazında gücünü artırmakta, ulus ve uluslararası örgütlenmeler tarafından global piyasa güçleri üzerindeki sınırlar hızla kalkmaktadır. Robert WRIGHT "Will Globalization Make You Happy" isimli makalesinde şunları tartışmaktadır: (7) Ekonomik etkinlik bazında ele alındığında, globalleşmenin dünya ölçeğinde yaşam standartlarının yükselmesi gibi etkileri görülse bile, ilgili dönemlerde, zengin ve yoksul milletler arasında fark hızla artmaktadır. Gelir dağılımında ulusal sınırların önemsenmemesi bize, gelir dağılımında bu ülkelerde dengesizliğin nasıl arttığı ile ilgili bir sonuç sunmaktadır. Uluslararası karşılaştırmada ise, zengin ve yoksul insanlar arasındaki gelir dağılımı bozukluğu artmıyormuş gibi görünüyor olabilir. Dünyanın en yoksul ülkeleri -ki onlar da en az seviyede bile olsa global ekonomiyle ilişki içerisindedir- nispeten küçük ülkelerdir; örneğin Doğu ve Güneydoğu Asya’nın geniş yüzölçümüne sahip ülkeleri hızlı bir şekilde büyümekte ve hayat standartları yükselmektedir. Aynı zamanda bu ülkeler global ekonomi içerisinde doyurucu bir şekilde teşvik de edilmektedir. Bu örnek, gelir dağılımında zengin ve yoksul ülkeler arasındaki dengesizliğin giderek büyümesine rağmen, bu durumun bazen nasıl gözden kaçabileceğini göstermektedir; Çeşitli kültürlerde mutluluk kavramı incelenecek olursa, ortalama kullanılabilir gelir seviyesinin yükselmesinin yoksul ülkeleri mutlu ettiği, aksine zengin ülkelerde mutluluğa sebebiyet vermediğidir. Yani denilebilir ki, globalleşme yoksul ülkeleri mutlu ederken, zengin ülkeleri üzen bir olgudur; Bu ülkelerin çoğu global ekonomik sürece bağlıdır. Bu nedenle hızla büyümekte ve sonuçta hızla gelişen hayat standartlarına sahip olmaktadırlar. Bunun yanı sıra siyasi yaşamları da buna paralel olarak düzelme ve gelişme eğilimi göstermektedir (örneğin Güney Kore, Tayvan ve Meksika’da olduğu gibi). Gelişmekte olan ülke vatandaşlarının yaşam standartlarındaki kötüleşme bir gerçektir. Ancak gelişmiş ülkeler de sanayileşme süreci boyunca aynı aksaklık ve tecrübeleri yaşamışlardır. Gelişim süreçleri boyunca bazı maliyetlere katlanmak durumunda kalmışlardır. Fakat, nispeten yoksul kırsal bölgelerdeki üretim anlamında modernleşmeye geçişte daha fazla başarısızlık ve sorunla karşılaşılmaktadır. Bu bağlamda şunu söyleyebiliriz ki gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere göre, globalleşme karşıtı faaliyetlerden kendilerini daha iyi koruyabilmektedirler. Globalleşen dünya insanları arasındaki -özellikle ulusal seçkin sınıf arasında- daha sık ve sıkı yaşanan ilişkiler ve bağlantılar, savaşların önlenmesinde daha etkin bir rol oynamaktadır. Kültürel homojenleşme eğilimleri olsa bile bütün sosyo-ekonomik sınıflararası küresel bağlantısızlığın artması, insanlar açısından daha az devletçi ve milliyetçi bir eğilimi ortaya koymaktadır. En alt seviyelerde de olsa, global ekonomiyle ilişki içinde bulunan ülkelerde, sık sık etnik temelli sivil savaşlar korkusu yaşama güdüsünün gözlemlenmesi bir tesadüf müdür? Ekonomik globalleşme olgusu, bütün milletleri aynı şekilde etkilemeyen, bazı milletlerin kontrolü altında olan bir süreç... Globalleşmenin herkese gelişme ve iyi yaşam koşulları sağlamaya yönelik bir süreç olduğu ileri sürülmekle birlikte; bugün en büyük 100 çokuluslu şirket, dünyadaki yabancı ülkelere yapılan yatırımların yüzde 20’sini denetlemekte; en zengin 447 milyarderin serveti tüm insanlığın yarısından fazlasının gelirini aşmaktadır. Aşırı sayıda artan evlilikler ve şirket satın almalarına bağlı olarak bu güç ve zenginlik birikimi giderek artmaktadır. Globalleşme sürecinde dünya ekonomisinin gidişatını belirleyen, kendi çıkarlarını maksimize etmeye çalışan uluslararası sermayenin sahibi çokuluslu şirketler ve finansal kurumlar olarak gözükmektedir; ancak, globalleşme sürecinin aktörleri olan çokuluslu şirketlerin ve finansal kurumların nihai olarak kontrolü birkaç gelişmiş ülkededir. Dolayısıyla, çokuluslu şirketlerin artık devletsiz hale geldiklerini ve globalleşme sürecinin tek hakimi olduklarını söylemek mümkün değildir. Kısacası, gelişmiş ülkeler dünya ekonomisini istedikleri yöne sürüklemekte ve globalleşmenin sağladığı faydalardan en büyük payı almakta, globalleşmenin yarattığı tehlikelerle mücadelede ise gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelere göre avantajlı olup, globalleşmenin yüklediği maliyetlerin daha küçük bir bölümünü üstlenmektedirler. (8) Globalleşme hakkında olumlu ya da olumsuz düşünceler vardır. Bu iki düşünce ülkemizde de sık sık karşı karşıya gelmektedir. Bir kesim globalleşmenin dünya ticaretini artırdığı ve bundan gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkelerden daha fazla faydalandığını iddia etmekte iken, diğer kesim ise globalleşme ile gelen hızlı para transferleri, hızlı sermaye akımları ve sıcak para ile gelişmekte olan ülkelerin daha da kötü duruma düştüklerini iddia etmektedirler. Sonuç olarak benim şahsi görüşüm, globalleşme, dünya üzerinde var olan bir olgudur ve bundan kaçmak imkansızdır. Var olan bir şeyi inkar etmek veya yok saymak yerine, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler, globalleşmeyi bir olgu olarak kabul etmeli ve bu şartlarda ekonomi alanında başarılı olabilmenin yollarını araştırmak zorundadırlar. Kaynaklar: - Carol Welch, "A World in Chains", The Ecologist, Eylül 2000 - Dr. A. Yavuz Ege, "Türkiye’nin Dış Ticaretinin Bugünü ve 21. Yüzyıla Doğru Muhtemel Gelişmeler", Dış Ticaret Dergisi, Ekim 1998 Özel Sayı - Dr. Oktay Vural, "Bilgiye Dayalı Kalkın", Ulaştırma Bakanı - Dr. Salih Yılmaz, "Gelişmekte Olan Ülkelerde Dış Tasarrufa Duyulan İhtiyacın Nedenleri", Hazine ve Dış Ticaret Dergisi, 1994/1 - Ersan Öz, "Globalleşme Nedir?", Dış Ticaret Dergisi Sayı 22, Temmuz 2001 - Haluk Tandırcıoğlu, "Türkiye’de Dış Borç Sorunu, Dış Borçların Sürdürülebilirliği ve Dış Borçların Sınırlandırılması", Dokuz Eylül Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Cilt 2, Sayı:2, 2000 - IMF World Economic Outlook, 1997 - Maureen Were, "The Impact of External Debt on Economic Growth and Private Investments in Kenya: An Emprical Assessment", Wider Development Conference on Debt Relief, 17-18 August 2001, Helsinki - Özlem Özkıvrak, "Dilek Dileyici, Globalleşme, Bölgeselleşme, Mega Rekabet ve Türkiye", Dış Ticaret Dergisi, Sayı 20, Ocak 2001 - Robert WRIGHT, "Will Globalization Make You Happy", Foreign Policy, September 2000 <B>(1)</B> A World in Chains, Carol Welch, The Ecologist, Sept, 2000 <B>(2)</B> Bilgiye Dayalı Kalkın, Dr. Oktay Vural, Ulaştırma Bakanı <B>(3)</B> Globalleşme Nedir?, Ersan Öz, Dış Ticaret Dergisi Sayı 22, Temmuz 2001 <B>(4)</B>IMF World Economic Outlook 1997 <B>(5)</B> Keohane and Nye, Friedman Ä°lginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araÅŸtırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaÅŸması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluÅŸturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem iliÅŸkisi önemlidir. Su yalıtımı her ÅŸeyden önce yapısal bütünlüğü saÄŸlamada ... Ãœlkemizde Deprem GerçeÄŸi ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aÅŸamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliÄŸini koruyacak ÅŸekilde, bulunduÄŸu iklim ve doÄŸa ÅŸartlarında güvenli ve... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.