E-Dergi Oku 
ROKA YALITIM
BOSTÄ°K

Isı Yalıtımı Gerçeği ve Yapı Kimyasallarının Önemi

KONUK YAZAR
63. Sayı (Kasım Aralık 2006)

Rauf GÖKTAŞ Terraco Genel Müdürü Mehmet KESKİNKOL Terraco Ürün Grup Müdürü
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri, tüketimi karşılayabilecek oranda enerji üretilememesinden kaynaklanan enerji dar boğazıdır. Türkiye’de enerji tüketimi için yapılan harcamanın önemli bir bölümünün ısıtmaya yönelik olduğu bilinen bir gerçektir. Sürekli artan enerji gereksinimi her yıl için yatırım değeri oldukça yüksek yeni santral ve baraj yapımını zorunlu hale getirmektedir. Yapılan bu tür yatırımlara rağmen enerji üretimi yine de yetersiz kalmakta ve giderek artan oranlarda enerji ithali yapılmaktadır. 2000 yılı TPAO verilerine göre Türkiye de 79.671.000 tona eşdeğer petrol enerji tüketilirken ancak 27.593.000 tona eşdeğer petrol üretilebilmiştir. Bir başka deyişle ihtiyacımız olan enerjinin yüzde 34.6’sı yurtdışından ithal edilmektedir. Yine aynı veriler göre 1993 yılı için tüketilen enerjinin parasal değeri 2.60 milyar dolar, 2000 yılı için 3.70 milyar dolar olarak gerçekleşmiş ve 2010 yılı için ise 6.3 milyar dolar olacağı tahmin edilmektedir.

Türkiye’de toplam enerji tüketiminin yaklaşık olarak yüzde 40 gibi önemli bir oranının konutlarda kullanılması ve istatistik verilerine göre benzer iklim koşullarına ve kullanım alanına sahip ülkemizdeki bir konutun, Fransa’daki bir konuta oranla yüzde 45, İngiltere’deki bir konuta oranla yüzde 27, Almanya’daki bir konuta oranla yüzde 25 ve İsveç’deki bir konuta oranla da yüzde 220 daha fazla yakıt tüketmesi, ülkemizde yalıtımın yeterince önemsenmediğinin önemli bir göstergesidir. 1973 yılında ilk petrol şoku yaşandığında petrol ithalatı 120 milyon ton olan Fransa’nın aynı tarihten sonra başlatmış olduğu ve ısı kaçaklarının önlenmesi konusunun önemli bir yer tuttuğu enerji politikası sonucunda 20 yıl içinde enerji ithalatının 60 milyon tona düşmesi yine yalıtımın önemini gösteren çarpıcı bir örnektir.

Son yıllarda yaşanan kırsal alanlardan şehirlere olan göçün artan bir ivme göstermesi beraberinde de hava kirliliği, ses kirliliği vb. insan sağlığı açısından oldukça önemli olan sorunların artmasına neden olmakta ve ekolojik dengeyi de tehdit etmektedir. Özellikle kış aylarında şehirlerde SO2 gazı oranı dünya standartlarının 9-10 katına çıkmaktadır. Tüm bu sorunlardan uzak, sağlıklı ve huzurlu bir ortamda yaşamak isteyen, ekonomik durumu iyi olan insanlar artık çözümü şehir merkezleri dışında yaşamakla çözmeye çalışmaktadırlar. Acil önlemlerin alınmaması durumunda ise bugün şehir merkezlerinde yaşanan bu kirlilik sorunlarının yakın bir gelecekte kırsal yerleşim bölgelerinde de oluşması kaçınılmaz bir son olacaktır.

Giderek artan bu sorunların aşılabilmesi için ekonomik açıdan geçerli, ekolojik açıdan zararsız ve teknik açıdan da sonucu kısa sürede alınabilecek önlemler bir an önce uygulamaya alınmalı, bu uygulamalar içinde endüstriler, güç santralleri, motorlu taşıtlar, evlerini ısıtan insanlar kadar hükümetler, politikacılar, sektörel kurumlar ve sivil toplum örgütleri de üstlerine düşen sorumlulukları yerine getirmelidir. Nükleer enerji, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, hidroelektrik enerji vb. fosil esaslı olmayan ve çok az CO2 üreten enerji türlerinin enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 20’sini karşıladığı düşünülürse sorunun ana çözümünün mevcut ve yeni yapılan binalarda daha etkin bir ısı yalıtımı sağlanmasında olduğu anlaşılır.

İlk olarak 1985 yılında yürürlüğe girmesine rağmen yeterince uygulama alanı bulamayan Isı Yalıtım Yönetmeliği, tekrar ele alınarak TS 825 standardı ile 2000 yılından itibaren yeni inşa edilecek tüm yapılarda zorunlu bir standart olarak uygulanmaya başlamıştır. TS 825 Isı Yalıtım Standardı, ülkemiz açısından gelişmiş ülkeler düzeyine tam olarak ulaşmamış olsa da yine de çok önemli bir adımdır. Sadece 1998 ruhsatlı yapı alanı hesaplanarak getireceği tasarruf  en az 900 milyon dolardır. İnsan ömrünün yaklaşık yüzde 70-75’inin kapalı mekanlarda qeçtiği düşünülürse, bu ortamlarda sağlanacak yalıtım konforunun, insan sağlığı, huzuru ve üretkenliği üzerinde ne çok olumlu etkiler  yaratacağı tartışılmaz bir gerçektir. Bu nedenle TS 825 ve 1999 depreminden sonra yayınlanan Yapı Denetim Yönetmeliği ardından önemi giderek artan dış cephe ısı yalıtım sistemleri, artık günümüzde sadece soğuktan korunmak için, yazın sıcaktan korunmak için olduğu kadar yapının ileriye dönük sağlığı için de büyük önem taşımaktadır. Sağlıklı ve teknik olarak sorunsuz bir ısıl konforun oluşturulması, yalıtım aksesuarlarının teknik özelliklerinin yeterliliğine bağlı olduğu kadar kullanılan yapı kimyasallarının sistemle olan teknik uyumuyla da doğru orantılıdır.

Yalıtım levhalarının yapıştırılması amacıyla kullanılan karışımın özellikle bu amaca uygun olarak üretilmiş olması ve karışım oranlarının teknik spesifikasyonları dahilinde yapılması öncelikli olarak dikkat edilmesi gereken önemli noktalardır. Bağlayıcı ve diğer kimyasal katkı oranlarının yetersizliği nedeniyle hızlı kuruma, tozuma ve dökülme gibi sorunlar nedeniyle ortaya çıkan yetersiz yapışma direnci ve benzeri sorunların ısıl konfor üzerinde olumsuz etkiler yarattığı bilinen bir gerçektir. Bu nedenle uygulamalarda klasik yapıştırma harçları yerine sadece yalıtım levhalarının yapıştırılması amacı ile üretilmiş olan çimento-akrilik esaslı kimyasallar kullanılmasına dikkat edilmelidir.

Benzer özellikler sıva katı olarak kullanılacak çimento-akrilik esaslı karışımlar için de geçerlidir.  Karışım oranlarının belirlenen standartlar dışında yapılması, hızlı ya da geç kuruma, aşırı akışkanlık, geç priz alma, tozuma, dökülme vb. sorunları da beraberinde getirecektir. Uygulama tekniği ve kullanılan malzemelerin teknik spesifikasyonları kadar yapılan uygulamanın güneş, yağmur, kar, aşırı rüzgar vb. ekstrem hava koşullarından korunması da uygulamanın sağlığı bakımından dikkat edilmesi gereken bir diğer önemli noktadır.

Yalıtım sistemi üzerine uygulanacak son kat dekoratif kaplamalar ise gerek yapının görsel etkisi ve gerekse sistemin sağlığı ve dış ortamdan gelecek olası mekanik etkilerden korunması bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Bir çok dış cephe uygulamalarında olduğu gibi yalıtım uygulamalarında da genel olarak yapılan en önemli hata, maliyetlerin düşürülmesi adına ucuz ve yetersiz özellikli malzemelerin kullanılmasıdır. Son kat kaplama öncesi kullanılan sıva katı malzemelerinin bağlayıcı oranlarının diğer klasik yapıştırıcı malzemelere oranla daha yüksek olması nedeni ile çok dikkatli ve titiz bir uygulama yapılsa bile yüzeyde belirli bir dalgalanmanın önüne geçilememektedir. Bu nedenle, sıva katı üzerine uygulanacak dekoratif kaplamanın en az 2,5-3 kg/m2 tüketiminde ve minimum 1,5-2 mm film kalınlığı oluşturabilecek düzeyde olması zorunludur. Çarpıcı bir görsel etki yaratmak amacı ile cephe üzerinde birbirine aşırı kontrast olan çok koyu renklerin kullanılması da bu tür uygulamalarda yapılan bir diğer yanlış uygulamadır. Koyu renklerin ısıl akümülasyonunun açık renklere oranla daha fazla olduğu bilinen bir gerçektir. Dolayısı ile sistemin en dış katmanında oluşan ısıl yükün sistemin genelinde oluşan ısıl yükten fazla olması, dış cephe kaplamasının polimer yapısının parçalanmasına neden olur. Bu da yüzeyde kısa sürede renk solması, dökülme, lokal harelenme vb. hem görsel hem de teknik olarak istenmeyen bir çok sorunun oluşmasına önemli bir ortam hazırlar. Bu nedenle, ısıl yüklerin daha iyi kompanze edilebilmesi için birbirine uyumlu, UV dayanımı yüksek pastel renklerin tercih edilmesi anılan sorunların önlenebilmesi bakımından önemli bir noktadır. Bunların yanı sıra, kaplamanın nefes alabilme özelliği taşıması, su geçirimsizliği, olası rötre çatlaklarını köprüleyebilmesi, çatlama ve dökülme yapmaması, dolgu özelliği vb. özellikler de dikkat edilmesi gereken önemli ayrıntılardır.

Dekoratif kaplamanın, yüzeyin her noktasında aynı doku ve film kalınlığında yapılabilmesi için uygulamanın kesintisiz sürdürülmesi de ayrı bir öneme sahiptir. Yüzeyin her noktasında optimum uygulamanın sağlanabilmesi için geniş yüzeylerin anolara ayrılması veya yapının özelliğine göre yatay ve dikey fugaların kullanılması gerekir. Yüzeylerde optimum film kalınlığının sağlanmasından sonra arzu edilirse sisteme ek özellikler kazandırılması amacı ile dekoratif kaplama üzerine silikon veya akrilik esaslı yüzey koruyucuları, kir ve toz tutmayan akrilik kaplama veya boyalar kullanılması da mümkündür.

Gerek yeni yapılar ve gerekse kullanım sürecinde olan yapıların yalıtım uygulamalarında amaçlanan ısıl tasarrufun sağlanabilmesi için hassas planlama, doğru malzeme ve doğru uygulama ne kadar önemli ise sistemin direnci, ısıl tasarrufun sürekliliği ve yapının sağlığı bakımından da kullanılacak yapı kimyasallarının doğru seçilmesi ve gerekirse bu konuda uzman üretici firmalar ile birlikte çalışması da aynı derecede öneme sahiptir.
 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini Sürdürüyor

Chemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor....
22 AÄŸustos 2024

Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel Güvencedir

Güvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ...
20 Mayıs 2024

Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli Yapılar

Binalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve...
11 Mart 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • Ä°klimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.