Endüstriyel tesislerde yalıtım
Sadık Özkan: Endüstriyel tesislerde yalıtımın her alanını ayrı ayrı ciddi öneme haiz olduğu için ve sanayiye yönelik yatırımların mali boyutları bir hayli önemli olduğu için bu konuyu özellikle işlemek istedik. Sohbetimiz daha çok sanayicilerimizi uyarıcı, sorunlara değinen bir içerikte geçerse okuyucularımıza yararlı olur diye düşünüyorum. Burçer Tiryaki: Benim bu güne kadar işim gereği gezmiş, dolaşmış olduğum özellikle İSKİ’nin atık su arıtma ve içme suyu tesislerini de birer endüstriyel tesis olarak kabul edecek olursak, oralarda betonu korumak anlamında her hangi bir su yalıtımı malzemesinin kullanılmadığını gördüm. En çok korunması gereken elemanın, betonun korunmadığını sadece katkı malzemeleri ile su yalıtımı yapıldığını gördüm. Halbuki betonun ve dolayısı ile tesisin uzun vadeli olabilmesi için sadece su yalıtımı yapılması değil betonun kendisinin korunması gerekir. Beton koruması derken içindeki donatının da korunmasından söz ediyorum. Tabii bu tarz tesislerin devlet yada kamu otoritesinin planlaması ve onların kuruluşlarınca açılan ihaleler ile yapıldığını göz önünde tutarsak bu davranışı yadırgamamak gerekir. Biz bu sorunu anlatabilmek için devlet kademelerinde görüşmeler yapıyoruz ama sonuçta maliyete bakılıyor. Özellikle krizden sonra ithal ürünlerin projelere sokulması bir hayli zorlaştı. Cihan Kalay: Bu toplantının ana başlığı olan "Endüstriyel tesislerde yalıtım"ın çok önemli bir konu olduğuna inanıyorum.. Bu güne kadar da izlediğim kadarıyla bu konu sektör dergilerinde kapsamlı olarak ilk kez ele alınıyor. Ben konunun ısı yalıtımı tarafından bakacağım. Öncelikle su yalıtımının, ısı yalıtımına göre biraz daha şanslı olduğunu düşünüyorum. İnşaat yapan ister sanayici, isterse kendi evini yapan bir kişi, isterse kamu binası inşaatı olsun su yalıtımını yapmak zorunda. Su yalıtımı olmayan veya iyi olmayan bir binanın ne demek olduğunu herkes biliyor. Çünkü sorunun sonuçları doğrudan yaşanıyor. Halbuki ısı yalıtımının önemi konutlarda, kamu binalarında yeterince kavranamıyor. Isı yalıtımı yapılması, tamamen bazı sorumlu kişilerin inisiyatifine kalabiliyor. TS 825’in bazı zorlamaları olsa da boşu boşuna fazla harcanan enerjinin maliyeti yeterince algılanamıyor, kavranamıyor. Oysa ki, endüstriyel tesisler, sanayicilerin her türlü maliyeti hesap ettiği bir ortamda yapılıyor. Sanayiciler yaptırdıkları tesisin her türlü girdisini genellikle yapı ortaya çıkmadan biliyorlar. Binasının ısıtması ile ilgili sistem kuruluş maliyetini ve kullanım maliyetini biliyor ve hatta işletme maliyetlerine katıyor. Yani ısı yalıtımı yapması gerektiğini biliyor ve yalıtımsız bir bina yapmayı düşünmüyor. Eskiden yapılmış bir tesisi almış yada maddi olanaksızlıktan zamanında yapılamışsa bile ısı yalıtımı yaptırabilmek için kaynak ayırabiliyor. Biz ürün sunucuları sanayicilere yalıtımın yapılması gerektiğini anlatmıyoruz. Daha bilinçli bir müşteri ile karşı karşıyayız. Burada müşteriye nasıl bir yalıtım, hangi kalınlıkta yalıtım, ne tür malzemeyle yalıtım yaparsa ne kadar faydası olacağını anlatıyoruz. Müşteri de zaten buna hazır durumda. Bizim açımızdan endüstri tesisi denildiğinde boru, tank gibi üretim ile ilgili ekipman yanında yapının kendisini de anlıyoruz. Beton veya çelik taşıyıcılı büyük hacimli binalarda ürünümüz olan sandviç panelleri kullanıyoruz. Sandviç panel, binanın üst kabuk veya yan kabuklarını oluşturan yapı elemanları ve aynı zamanda da yalıtımlı olan ürünlerdir. Yani sanayici olan müşteri doğal olarak bu kabuğun yalıtımsızını aramıyor. Panelsiz uygulamalarda, çok katmanlı çözümlerde de su yalıtımının yanında ısı yalıtımını zaten çözümün içine katıyorlar. Sadık Özkan: Endüstri tesisi yatırımcıları özellikle ısıtma,soğutma, iklimlendirmeye yönelik, enerji tasarrufuna yönelik yalıtımı bir hayli önemsiyorlar. Ancak sanıyorum şöyle bir sorun ortaya çıkıyor; hangi tip malzemenin seçileceği, kalınlıkların belirlenmesi, uygulamanın sağlıklı yapılabilmesi ve tabii bütün bunların kaça mal olacağı. Isı ve su belki bir ölçüde sanayicinin kabul edebileceği bir yalıtım alanıyken yangın yalıtımı, ne ürün sunan firma, ne danışmanlık firması, ne de projeci firma anlamında yaygınlaşmış bir konu değil. Ses yalıtımı ya da ortam gürültüsünün denetimi de önemli zira çalışanların iş kazası riskleri artıyor. Verimlerinde düşüşler oluyor, örneğin tekstilde çok önemli bir sorun olarak renk algılamalarının güçleştiği biliniyor. Recep Yıldız: Ben de Cihan bey’in söylediklerine farklı açıdan bakmak istiyorum. Türkiye’de endüstriyel tesislerde özellikle ısı yalıtımı denildiği zaman 3-4 cm’lik bir poliüretan kaplamayı ısı yalıtımı açısından yeterli görüyorlar ve yalıtımlı diyorlar. Örneğin büyük bir gruba yeni yaptığımız ana taşıyıcıları prefabrik betonarme olan, üst yapısı çelik olan bir endüstriyel yapıda yan panelleri 4 cm, çatı panelleri 6 cm poliüretan kaplı sandviç sistem paneldi. Yapının tabanı 27.000 m2’di, tabanda her hangi bir yalıtım yoktu ve biz mekanik projeyi yaparken bize verilen değerler çatı 6 cm, yan paneller 5 cm’di. Biz buna itiraz ettik ve fizibiliteler yaptık. İşverene sunduk ama uygulama aşamasında bunu değiştirmek çok zordu. Ama tasarım aşamasında bu kalınlıkları yetersiz görmemiz gerekir diye düşünüyorum. Biz Türkiye’de yalıtım kalınlıklarını yan panellerde 8 cm kalınlığı henüz telaffuz edemiyoruz. Halbuki bu söylediğim İstanbul için olması gereken, Ankara ve daha doğusu için çok daha kalın olması gerekir. Biz o tesiste 5-6 cm’e geçebilmek için 1’5-2 ay mücadele ettik. Sonunda % 15’e yakın bir enerji tasarrufu yapılabileceğini ispatladığımız için ve kazanların kalorisi yetmediği için kabul etmek zorunda kaldılar. Ama yeterli mi, değil. Biz kısa bir süre önce TTMD, İstanbul Bölge Komitesi, Enerji Komisyonu olarak Bursa’da ki 100.000 m2 kapalı alanı olan Bosch enjektör fabrikasına bir teknik gezi yaptık. O gezinin asıl konusu tesisattaki enerji tasarrufu idi. Gezi sonrası toplantıda bina ile ilgili de biraz konuşalım istedim. Yetkililere sorduk; binalarınız hafif görünüyor, nedir yalıtım kalınlıkları dedik. Bizim bütün yapılarımızda yan sandviç panellerimizin içinde yoğunluğu 150 kg/m3 olan kaya yünü vardır. Çatımızda ise yine aynı yoğunlukta 12 cm kaya yünü vardır dediler. Pekiyi biraz da doğramalarınızdan söz edin dedik, yoğun bir şekilde yerli malzeme kullanılan tesisin alüminyum kaplaması da Çuhadaroğlu fakat, 4 halkalı ısı köprüsü olanından kullanılmış. Ben bu özelliği konfor binalarında bile görmedim. Arkasından cam ile ilgili bilgiler aldık. Bütün fabrika camları Şişecam’ ın ürettiği Konfor-S camı dediğimiz camlardı. Yetmemiş, bütün fabrika binalarının çevresinde konstrüktiv olarak güneş kırıcılar koymuşlar, yetmemiş, ayrıca bütün pencere açıklıklarında dıştan kanatlı jaluzi güneş kırıcı olarak tekrar kullanılmış, demek istediğim bir yabancı yatırımcı planlaması ile bir Türk endüstriyel yapı planlamasına baktığımızda arada hala mantık farkının olduğunu görüyoruz. Ben bir mekanik uygulamacı olarak yatırımcılara olabildiğince Konfor-S camını kullandırmak için, hesaplarını Şişecam’da ki çok değerli ağabeyimiz Yücel Akyürek’in katkıları ile yaparak enerji tasarrufu için gerekli olduğunu kanıtlayarak ikna etmeye çalışıyorum. Kamu binalarında ise enerji tasarrufu açısından % 70’lere varan çok büyük kayıpların olduğunu biliyoruz. Cezmi Yalım: Bizim gibi inşaat sektörüne ürün sunan firmalar için, endüstriyel tesis demek büyük yatırımcı grupların yaptırdığı üretim için kullanılacakları tesisler demektir. Endüstriyel tesislerin % 90’ı sandviç panellerle kaplanıyor. Sandviç panel hem bir örtü malzemesi, hem de ısı yalıtımı olan bir malzeme. Büyük yatırımlarda sorunlar minimize edilmiş durumda, özellikle yabancı yatırımcılar ısı yalıtımı konusunda çok hassaslar ve ince hesaplar sonucu oluşturdukları projeleri bize getiriyorlar. Ama genelde yerli projelerde kalınlık artıkça maliyette artığından kalınlıklar göz ardı ediliyor. Biz bir üretici firma olarak bu duruma olabildiğince müdahale etmeye çalışıyoruz. Parayı harcayacak olan karşımızdaki yatırımcı direttiği zaman fazla ısrarcı olamıyoruz, neticede biz de bir sanayici olarak ürettiğimiz ürünü satmak zorundayız. Ama yinede kalınlıklar son yıllarda3-4 cm’den 5-6 cm’lere geldi. Daha önceleri biz 8 cm’in lafını bile edemezdik. Fakat geçen yıl hatırı sayılır derecede bir 8 cm’lik satışımız oldu. Kamu yatırımlarında bu söz konusu değil. Çünkü devlet parayı çok minimal harcıyor ve geçerli kalınlıklar neyse sadece onu istiyor. Yaptığı yatırımın değerini bilen sanayici gerçek kalınlıktaki paneli alıyor. Enerji üretim tesislerine biz çatı ve cephe kaplama malzemesi veriyoruz. Onlarda dış bağlantılı yatırımlar olduğu için ısı ve ses yalıtımına önem veriyorlar. Tabii poliüretan malzeme ses yalıtımında birinci malzeme değildir. Ama kalınlıkla o malzemeyi istenen ses yalıtımını sağlayacak düzeyde paneli üretebiliyoruz. Isı yalıtımının ön planda olduğu bir de soğuk hava deposu panelleri var. Bunlar tamamen birer yapı elemanı olarak kabul ediliyor çünkü taşıyıcı özelliği var. Soğuk odaları tamamen panellerden yapıyoruz. Taşıyamayacak açıklıklarda uygulandığı zaman da bunları asmak suretiyle taşıtarak binayı panellerden oluşturuyoruz. Bu binalarda Ğ 49 derecelerde ısıların korunması söz konusu olabiliyor, 1 derece bile toleransı yok. O nedenle bu binalarda 20 cm kalınlıkta sandviç panelleri kullanıyoruz. Recep Yıldız: Cezmi Bey, müşteriyi kalınlıklarla ilgili her zaman ikna etmek mümkün olmuyor dedi. Tabii bu ilk yatırım için geçerli. Burada görev birazda uygulama öncesinde tasarım aşamasında bina kabuğunu oluşturan mimarlara düşüyor. Türkiye’de binalar ısı, ses ve su yalıtımına karşılık yeterince detaylandırılıp projeler oluşturulmuyor. Örneğin enerji sümilasyon programı kullanan bir mimari büro ben şimdiye kadar hiç görmedim. Mekanik büroları bu programı kullanıp bazı hesapları ortaya döküp geri döndüklerinde iş verenden senin ne işine, tasarımcı ne çizmişse onu uygula sözünü duymak zorunda kalıyor. Bu arada uygulama aşamasında panel kalınlıklarının değiştirilmesinin zorluklarını kendileri de biliyorlardır biz de biliyoruz. O zaman ana sorun nereden kaynaklanıyor diye düşündüğümüzde görüyoruz ki sorun müşavirlik firmalarından kaynaklanıyor. Türkiye’de mimarı tasarım, mekanik, elektrik bir bütün olarak bünyesinde tutan mimari projeleri yaptıran batıda olduğu gibi müşavirlik firmaları olmak zorunda. Eğer Türkiye’de şu an olduğu gibi iş veren her grubu ayrı ayrı karşısına alıp ezerse sonuçta böyle olur. Cezmi Yalım: Bize tasarım aşamasında fikir danışan projeciler de oluyor. Orada bir sorun olmuyor.Ama tasarım aşamasını bırakın uygulama projesi bitmiş bizim önümüze getirilirse bizim çabamız yersiz oluyor. İşveren hesabını yapmış keşiflerini çıkarmış, parasını ayırmış. Volkan Dikmen: 5 yıldır bu sektörün içindeyim, yaşadığımız sorunları şöyle sıralayabilirim. Kalınlık, malzeme seçimi ki çok da bilinçli yapıldığını düşünmüyorum,işletme süresinin planlanamaması. Türkiye’de üretilen sanayide kullanılan yalıtım malzemelerine bakacak olursak en çok sanayi şiltesi denilen camyününün kullanıldığını görürüz. Bu malzeme aslında 5 cm üretilebilmesine rağmen 1cm e kadar indiriliyor. Bu konuda farklı bir örnek vereyim, bundan 2 yıl önce Kırıkkale TÜPRAŞ’da çok büyük vanalarda vana ceketi dikiyorduk.Tesisat 400-450 derecelerde çalışıyor. Vanaların yalıtılmaması çok büyük enerji kaybına neden oluyor. Bu vanaların 24 saat çalışmasına göre ısı kaybı o zamanki hesaplarımıza göre 3 dolardı. Vana ceketleri kendini 1-1.5 ay gibi bir sürede amorti edebiliyordu. Bu yalıtımı yaparak biz oradan iyi para kazandık ama onlarda iyi para kazandılar. İki yıl öncesine kadar mekanik tesisatlarda deprem koruması düşünülmezdi, artık bu konuda da istekler geliyor. Büyük papılar depremlerde sütrüktürel olarak zarar görmese de tesisat zarar görebiliyor. Örnek olarak Hong Kong depreminde ortaya çıkan 30 milyon dolarlık zararın 22 milyon doları mekanik tesisattan kaynaklanmış. En büyük sorunumuz ise bina kodlarının devamlı değiştirilmemesi. Amerikalılar 3 yılda bir kodları yeniliyorlar. Soğuk hatların doğru yalıtımıyla ilgilide çarpıcı bir örnek vermek isterim, gerçi endüstri tesisi değil ama geçen hafta yaşadığım bir örnek; İstanbul’da 8 yıl önce yapılmış 30 katlı çok modern bir binada, soğutma tesisatında cam yünü kullanıldığı için boru ve vanaların çevresinde korozyon oluştuğu için bütün tesisat değişecek. Korozif etkisi olan klor içeren yalıtım malzemelerin soğutma tesisatında kullanılmaması gerekiyor. Çok daha modern kauçuk köpüğü gibi gözenekli malzemeler var. Tuncay Ayhan: Yalıtım her şeyden önce toplumsal gelişimle çok ilgili. Toplumsal gelişime paralel olarak davranışlarımız da değişiyor. Dünyadaki değişimlerden etkilendiğimiz oranda bakışımızda değişecek. Bireysel olarak insanların soyutlama yeteneği matematiksel düşünebilme yeteneği ne kadar artarsa daha sonra elde edebileceği faydayı bu günden planlayabilmek ile ilgili bir düşünce olduğu için konuya bakışıda değişiyor. En uzun vadeli planı 6 ay olan bir durumda olduğumuz için daha uzun vadeli plan yapmak işimize gelmiyor. O nedenle daha uzun vadede kazanacaklarımız için şimdiden para harcamak çok da cazip gelmiyor. O yüzden bize düşen görev bunun sümilasyonunu yapmak. Binaları yalıtımsız yada yalıtımlı ne tür davranışlar göstereceğinin bir senaryosunu oluşturarak işletmecilere göstermemiz gerekiyor. Endüstriyel yalıtımda bu çok daha önemli hale geliyor. Çünkü endüstriyel tesisat sistemlerinde kullanılan tesisat sıcaklıkları normal konfor sıcaklıklarına göre çok daha yüksek. 200 derecelere ulaşan sıcaklıkların olduğu endüstri tesislerinde yalıtım çok daha önemli. Çünkü enerji tasarrufu çok daha önem kazanıyor. Ancak burada da şöyle bir eksiklik görüyorum, projelerde, şartnamelerde yalıtım kalınlıkları alışkanlıklarla ve eğilimlerle belirleniyor. Madem ki biz bir pompayı kaç metre küp basmalı diye hesap ediyoruz, o zaman 250 derece bir akışkan taşıyan bir boruyu da hangi tür malzeme ile ve gerçektende kaç milimetre kalınlığında bir yalıtım malzemesiyle yalıtmamız gerektiğini o projeye özel olarak hesaplamamız gerekiyor. Şablon olarak kullanılabilen bir kalınlık tablosuna ben karşıyım açıkçası. Her projeye özgü yalıtım hesabının yapılması gerektiğine inanıyorum. Sadık Özkan: Yalıtım tasarımcı boyutuyla Türkiye’de yeterli bir boyuta ulaşmış değil. Endüstriyel tesisleri tasarlayan yada onlara müşavirlik hizmeti veren firmalar, yetkinleşmiş değil. Belli kalıplar ve alışkanlıklar içinde kalarak çalışılıyor. Bu anlamda tasarımcıların daha bilgili ve ilgili olabilmeleri gerekiyor. Öncelikle Üniversitelerimizin Mimarlık Fakülteleri ders programlarını gözden geçirip artık yalıtıma bir uzmanlık bilgisi olarak görüp, hak ettiği yeri vermelerini bekliyoruz. Sanayicilerimizden de mimari tasarım yapanlara değer vermesini, proje çizimini zul olarak görmemelerini istiyoruz. İlginizi çekebilir... İnşaatta yükselen değer: Yapısal Çelikİnşaat sektörü gerek teknolojinin getirdiği yenilikler gerek sürdürülebilirlik gibi konular nedeniyle değişim geçiriyor. Özellikle çelik yapılar hem g... nZEB 101Bu ay ki dosyamızı nZEB konusuna ayırdık. Yapacak çok şeyimiz var, yolumuz uzun ve zamanımız kısa. İş dünyası, hükümet ve sivil toplum arasındaki işbi... Sürdürülebilir KonutSürdürülebilir konut dosyası... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.