2001'den 2002'ye Bakış,Görüş ve Öneriler
1. 2001 yılı firmanızın finans politikasını nasıl belirlediniz, özellikle yatırım yapan bir firma olarak yatırım, işletme finansmanının sağlanması ve buna bağlı olarak kredi kaynakları üzerine düşünceleriniz nelerdir? 2. Bu yıl üretim ve satış için pazar olanakları nasıldı, dış pazara yönelik satış olanakları yaratmada çalışmalarınız oldu mu? 3. 2001 yılı başında değişen yeni pazar koşullarına adapte olmak için gerek firma içi, gerek firma dışı ne tedbirler aldınız, yıl sonunda bir kez daha baktığınızda bu tedbirleri nasıl değerlendiriyorsunuz? 4. Yıl boyunca süren tedbirler açısından bayi ilişkilerinizi yeniden değerlendirdiniz mi, bayilerinizle çalışma koşularınızda değişiklikler oldu mu? 5. 2001 yılı başında üretim ve satış hedefleriniz nelerdi, hedeflerinize ne kadar yaklaştınız, sizin için sürpriz bir gelişme oldu mu? 6. 2002 firmanız için nasıl bir yıl olacak, piyasa belirleyicisi bir firma yetkilisi olarak sizin ticari hayat ilgili yeni önerileriniz var mı? Orhan Turan ODE Genel Müdürü 2001’de Cumhuriyet tarihinin en sorunlu yılı, en fazla küçülmenin olduğu yıl. Ben de iş hayatım boyunca 91,94, 98 krizlerini yaşamama rağmen bu kadar ciddi bir krizle karşılaşmamıştım. Biz krize yatırımda yakalandık, Kasım ve Şubat krizlerinden dolayı yatırımımızda bir gecikme olmadı, devam ettik Ağustos ayı içinde bitirdik ve Eylül’de de piyasaya malzememizi sunduk. Bu sektörden kazanıp bu sektöre yatırım yapan, yatırımı seven bir firmayız. Birikimlerimizi sektörümüzde değerlendirirken bunu kredi kullanmadan öz kaynaklarımızla yapıyoruz. Türkiye’nin özel sektörünün borçlanma maliyetleri Avrupa’ya ve rekabet ettiğimiz diğer ülkelere göre daha pahalı. Biz dövizle borçlandığımızda Avrupa’da ki rakibimizden 3- 4 misli daha pahalıya mal ediyoruz. Biz daha krizin başlangıcında, Kasım 2000’de ilk önlem olarak dış pazara yöneldik. Örneğin Türkiye’de ilk kez üretilen kauçuk köpüğünde geçen yıl üretimimizin % 15’ini ihraç ettik, % 85’ini iç piyasaya verdik. Bu yıl Şubat krizinde ne yapmamız gerektiğini biliyorduk, acilen ihracatımızı artırmamız gerektiğini düşünerek bu yılı % 65 dış satış, % 35 iç satış olarak kapattık. Bu ciddi bir ataktı. Bu yıl sonu ihracatımız tahminen 5.5 milyon mark ile tamamlanacak. Bu oran sadece bir ürünümüzün sonucudur, üretimimizin tümüne ait değildir. Dış pazarlarda Ortadoğu’ya, Balkanlar’a, İtalya kauçuk köpüğünün merkezi olmasına rağmen İtalya’ya, İspanya’ya ve son olarak ta Amerika’ya ihracata başladık. Geçen yıl bana söyleseler buna inanmazdım. Amerika’dan gelen ekip tesisimizi ve imalatımızı inceledi, siparişlerini karşılayabileceğimizden emin olunca özel bir imalat için siparişlerini 2002 yılı sonuna kadar verdiler. Dış pazarlara yöneldik çünkü bu gün artık Türkiye’de üretim yapan tüm firmaların sadece iç piyasayı düşünmemesi lazım. Türkiye’nin bir saatlik uçuş alanında yaklaşık 350 milyon insan yaşıyor. Yani 65 milyonu değil 350 milyonu düşünerek üretim yapmamız lazım. Özellikle 11 Eylül’den sonra Türkiye’nin konjoktürel olarak çok önemli bir ülke olduğu ortaya çıktı. Biz zaten çok genç bir firmayız, yaş ortalamamız 28. Değişen Pazar koşullarına çabuk adapte olabilen esnek, çabuk karar alıp, uygulayabilen bir yapımız var. 2001 yılı içersinde kriz yönetimini uyguladık, yeni Pazar koşullarına adapte olabilmek için risklerimizi minimuma çektik. Bu sırada zaman zaman itici de olmuşuzdur, bunu da öz eleştiri olarak söylüyorum. Bunu yapmak zorundaydık. Çünkü hem kendimizi hem bayilerimizi hem de müşterilerimizi fazla riske atmak istemedik. Personelde krizden dolayı bir eksiltmeye gitmedik. Arkadaşlarımızı toplayıp artık çok geniş bir kriz yönetimi uygulayacağımızı işin başında da bir fiil benim olduğumu vurgulayan bir toplantı yaptık. Biz zaten 2000 yılında çok ciddi firma içi eğitimler almıştık. Krizi bir şekilde fazla yara almadan geçirmeye çalışıyoruz. Kriz henüz bitmedi; Doların durağanlaşması, iç borçların çevrilebilir hale gelmesi, tüketimin hareketlenmesi ile biraz rahatlama eğilimi görüldü. Türkiye bir değişim sürecinden geçiyor ve bu arada birilerinin burnu kanayacak. 2001 yılında ilk kez beyaz yakalılar işsiz kaldı. Biz de bu arada krizi fırsata nasıl dönüştürebilirizin hesabını yapmaya çalışıyoruz. Krizden yara almadan çıkmaya çalışıyoruz. Bayilerle çalışma koşullarımızda değişiklik tabii ki yaptık. Biz eğer değişen şartlara adapte olup yeni çözümler öneremezsek, yeni çalışma metotları geliştiremezsek biz zarar görürüz. Risk limitlerimizi minimumlara çekmeye çalıştık. Bizimle çalışan bayilerimizin de riske girmesini engellemeye çalıştık. Eskiden kabul edebildiğimiz geniş vadeli ödemeleri en aza indirdik. Özellikle öz sermayesi düşük olan bayilerin ciddi sorunlar yaşadıklarını diğer üretici firmalardan da duyuyorum. Bayilerimizle hukuksal hiçbir sorunumuz olmadı. Ciddi bir kopma olmaması bizim ileriyi iyi görebilmemizden de kaynaklanıyor olabilir. Üretim ve satış hedeflerimizin çıtasını çok yüksek tutmuştuk. İç piyasadaki daralmayı ihracatla kapattığımız için çok büyük bir sürpriz olmadı. Pazarın daralması ile firmaların fiyat rekabetini ön plana çıkarması, firmaların karlılıklarını minimuma indirdi. Hatta bazen maliyetin altında satışlarla da karşılaştık. 100 birimlik pazar 50 birime inerse bu durum doğaldır, bunu tahmin ediyorduk tahminlerimiz doğrulandı. 2002’den ben umutluyum. 2001’de en büyük sıkıntıyı yaşadık ama en büyük yapısal değişimi de Türkiye yaptı. Bu kriz gösterdi ki Türk özel sektörü gerçekten çok dinamik. Dünya ekonomisinde ciddi daralmanın olduğu bir zamanda Türkiye’nin ihracattı % 15 artış gösterecek. 2001’i 32 milyar dolar ihracatla bitireceğiz. Türk özel sektörünün çok çabuk kararlar alıp, çok çabuk uygulayabilen bir yapısı var. Dış siyasetinde etkisiyle 2002’de çok ciddi gelişmeler olacak diye tahmin ediyorum bu da sonuçta Türkiye ekonomisini etkileyecek. 2001’de yaklaşık % 8 bir küçülme tahmin ediliyor, 2002’de de % 4 büyüme bekleniyor. Bu yola girmemiz gerekiyor çünkü Türkiye içinde bulunduğu durumu hak etmiyor. Cem Baki Sinal Optiroc Yapı Malzemeleri San. ve Tic. A.Ş Genel Müdürü 1997 yılının ortalarından itibaren, dünyanın büyük bir bölümünde belirtilerinin görülmeye başladığı ekonomik kriz, 1998 yılında Uzak Doğu’da tetiklenip, özellikle Rusya krizi ile kendini göstererek, gerek Türkiye, gerekse Avrupa İnşaat Sektörü’nü, o günlerden başlayarak olumsuz etkilemiştir. Global krizin etkisi ile, Sovyetler Birliği sonrası Rusya başta olmak üzere oluşan devletlerde, yeniden yapılanma projeleri ve Uzakdoğudaki İnşaat Sektörü'ndeki 1990’ların ilk yarısındaki canlılık, yerini durgunluğa bırakınca, bundan en fazla Türk, Kore ve Avrupa İnşaat Sektörleri olumsuz etkilenmiştir. Yaşamış olduğumuz deprem felaketleri ile İnşaat Sektörü'nün ve alt sektör gruplarının durgunluk süreci uzamış, sektörün toparlanmaya çalıştığı, üstelikte sezon olarak baktığımızda, hareketlenmenin başlaması gerektiğini düşündüğümüz 2000'in Eylül ayında başlayan yeni krizle, İnşaat Sektörü bir darbe daha almıştır. Her türlü yatırımın beklemeye alındığı bir döneme giren ülkemizde, inşaat yatırımları da aynı bekleme sürecine girmiş; bu yılda 2000 yılı ile benzer özellikler göstermiş ve inşaat sektörü arzu edilen canlanmayı 2001 yılında gösterememiştir. İlginizi çekebilir... İnşaatta yükselen değer: Yapısal Çelikİnşaat sektörü gerek teknolojinin getirdiği yenilikler gerek sürdürülebilirlik gibi konular nedeniyle değişim geçiriyor. Özellikle çelik yapılar hem g... nZEB 101Bu ay ki dosyamızı nZEB konusuna ayırdık. Yapacak çok şeyimiz var, yolumuz uzun ve zamanımız kısa. İş dünyası, hükümet ve sivil toplum arasındaki işbi... Sürdürülebilir KonutSürdürülebilir konut dosyası... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.