E-Dergi Oku 
ROKA YALITIM
BOSTİK

Sektör Öncelikle Dil Birliği İstiyor

Sektör Öncelikle Dil Birliği İstiyor

DOSYA
32. Sayı (Eylül Ekim 2001)

Profesyonellerin Eğitimi" başlıklı toplantımıza katılan, SİKA’dan Bülent Çolak, ODE’den Ali Türker, Mardav’dan Gökhan Korkmaz, İZODER’den Kaan Ertaş, PÜD’den Doç. Dr. Şükran Dilmaç’a katkılarından dolayı teşekkür ederiz.
SADIK ÖZKAN: Toplantımıza hoş geldiniz. Tartışacağımız konu bildiğiniz gibi ‘Profesyonellerin Eğitimi’ Bizim sektörümüzde son yıllardaki üretim ve ithalat ile gelişen malzeme olanaklarına göre eksikliği çok hissedilen ve üzerinde düşünülmesi, tartışılması gereken bir etkinlik olarak dikkat çekiyor. Üstelik hepimizin temeli olan akademik eğitim de (Yapı Fiziği) oldukça yetersiz kalıyor. Bu nedenle piyasa yapıcılarını arz edenler, talep edenler diye ikiye ayırırsak, öncelikle arz edenlerin yani bilgiyi sağlayıcıların eğitimi önem kazanıyor. Daha sonra da talep edenler yani şantiyelerdeki teknik insanlar, yatırımcılar, projeciler, uygulamacılar. Bunlar bizim ‘Profesyoneller’ dediğimiz sektör çalışanları. Bizim konumuzun bir de ulusal enerji tasarrufu ve güvenli yapılar tarafı olduğundan genel anlamda ‘Halk’ın bilinçlendirilmesi için yapılacak eğitim çalışmaları var ki bu toplantının konusu dışında kalıyor.

Öncelikle arz ve talep edenlerin eğitimi nasıl oluyor? Burada dikkatimi çeken arz edenler yani yalıtım malzemesi üreten ve ithal eden ve bu malzemeleri pazarlayanlar firmaların, ticari olarak arz ettikleri ürünlerin vasıflarını bilmek kadar tüm yalıtım alanlarını da bilmeleri gerektiğine fazla dikkat etmemeleri. Evet, arz edenlerin uygulamacılara belli bir yalıtım alanında sadece o ürünler ile ilgili bilgi vermesi normaldir hatta gereklidir.  Ama projeciye ürününüzü tanıtarak, üstünlüklerini överek yalıtım ile ilgili teknik konularda bilgilendiremezsiniz. Talep edenlerin de (buna satın alanlar / kullanıcılar da diyebiliriz) konuya daha objektif daha genel bakabilmeleri açısından, yada sorunlarına yönelik doğru ürünü, doğru hizmeti seçebilmeleri açısından eğitilmeleri önemli diye düşünüyorum.

BÜLENT ÇOLAK: Önce eğitim verenin eğitiminden başlamak lazım. Bu akademisyen de olabilir teknik eleman da olabilir. Eğitim için toplanmış kişilere hitabından, davranışlarından, ses tonuna, anlattıklarının algılanmasından, toplantıya çağrılanların vasıflarına kadar her şey eğitimin başarısı ile doğru orantılıdır. Bunun için eğitime önem veren firmalar yerine eğitim veren kişilerin öneminden başlamak gerekir. Eğitim veren nerede eğitilir? Biz de herkes gibi temsil ettiğimiz firmanın eğiticileri tarafından uluslararası teknik eğitim toplantılarında veya bizim pazarımıza yönelik olarak davet ettiğimiz uzmanlar tarafından eğitildik ve hala da yeni ürünler, teknolojiler ile eğitimimizi sürdürüyoruz. Bu eğitimlerde bize sadece ürün ve teknoloji eğitimi verilmedi, o toplantılarda gördük ki salondaki koltukların konumu, rahatlığı, not tutma olanağı, ses düzeni gibi fiziksel ortam bile çok önemli. Daha sonra eğitim konusu önemli. Her hangi bir zamanda insanları çağırmakla,  gündeme göre konu oluşturup çağırmak arasında büyük bir ilgi farkı oluyor. Örneğin depremden sonra bunu çok açık bir şekilde yaşadık. ‘Onarım ve güçlendirme’ konulu seminerlerimize çok büyük ilgi oldu. Ama yine de sadece gündemdeki konuları mı işlemek lazım, yoksa uzun bir pazarlama faaliyetinin bir parçası olarak mı konuların işlenmesi lazım? Bir de her teknik bilgi birikimi olan eğitim veremez diye düşünüyorum. Eğitim verecek kişinin satış pazarlama özelliklerine de sahip olması gerekir. Evet, bizden malzemelerimizi satmamız isteniyor, ama nasıl satmak? Fonksiyonuna uygun bir şekilde doğru sistemi satmak. Akademik eğitimin önemi de burada ortaya çıkıyor. Bizim toplantılarımıza inşaat mühendisi de, mimar da, tekniker de, müteahhit de geliyor. Kime hitap ettiğini ve onun dilini bileceksin. Onun için eğitimi veren de ya mühendis yada mimar olacak. Ortam rahat, eğitici bilgili, katılanlar belli vasıftalar, o zaman geriye verilecek eğitimin içeriğinin doğru olması kalıyor. Bu toplantıya katılan firma temsilcisi kişiler ürünlerini pazarda tanıtmak ve dolayısı ile satmak zorunda olan kişiler. Ama sadece satışı artırmak amacıyla bile eğitim verilse, yine de genel doğruları söylemekten asla taviz verilemez. İçeriğin doğru olması için bir denetimin olması gerekir. Nedir o denetim? Standarttır. Örneğin bitümlü menbran uygulaması ile ilgili bir standart oluşmuşsa eğitiminizde bu standartın dışına çıkamazsınız. Ama bizde olduğu gibi hiçbir uygulama standartı olmayan bir ülkede doğru bilgiyi vermek sizin vicdanınıza kalmıştır. Çarpıtılmış bilgi ile yeni ürününüzü belki altı ay satarsınız ama sonrası gelmez. Piyasadaki rekabet ortamı da sizin bilgilerinizin çok doğru olmasını gerektiriyor. Bilginin doğruluğu aynı zamanda ülkeye de fayda sağlıyor.

GÖKHAN KORKMAZ: Biz firma olarak eğitimi tüketiciye yönelik olarak daha çok broşür ile genel bilgiler vererek yapıyoruz. Ürünlerimizi de detaya girmeden tanıtıyoruz. Profesyonellere yönelik eğitimimiz ise daha bilimsel, mühendislik bilgilerini içermektedir. Dünyada yalıtım sektörünün gelişimi tüketicinin bilinçlenmesi ve talepleri ile olmamış. Yönetmelik ve standardların gereği, mimar ve tesisatçıların projelerinde kullanmasıyla, yani profesyonellerin bir birini etkilemesi ile gelişmiştir. Bu nedenle yalıtım eğitimi, profesyonelleri yetiştiren üniversitelerde güçlü bir şekilde verilmesi gerekiyor.

KAAN ERTAŞ: Yalıtım sektöründeki profesyoneller denilince akla gelen, yalıtım sektöründe faaliyet gösteren firmalar ve bu firmaların çalışanları gelmektedir. Bu grup yalıtımın içinde olduğu için zaten gerek kendi firmalarındaki eğitim programlarından, gerekse bizim gibi kuruluşların veya firmaların düzenlediği eğitim programlarından bilgi eksikliklerini hızla kapatmaktadırlar. Asıl bilgi eksikliği olan insanlar bence projeciler. Projesinde kullandığı malzemeyi tanınmayan, yanlış yerde yanlış malzeme kullanan veya sırf daha ucuz olur düşüncesiyle kalitesiz malzemeye yönelen projeciler azımsanmayacak kadar fazla. Bunların kimi bunu müteahit baskısıyla yapıyor, kimi bilgisizlikten.

ALİ TÜRKER: Öncelikle eğitim olmazsa ne olur, onu da konuşmak lazım. Şu an bütün yapılarda kullanılan yalıtım metotları hálá her detaya aspirin gibi aynı malzemeler bazı üretici firmalar tarafından öneriliyor, yanlış ve kalitesiz uygulamaların sonucunda ise yalıtım pazarı büyümüyor. Bazı firmaların bu özeni gösterdiğini de görüyoruz. Ama bazı akademisyenlerin kullandığı kelimeleri de ilk defa duyuyoruz. Biz dil birliğine vardıktan sonra piyasayı bu dile alıştırmak için uğraşacağız. Bugün bir usta ‘Nem izolatörü’ diyor, ‘Yoğuşma boyası’ diyor. Bugün bir çok kişi ısı yalıtım malzemesi deyince boya olarak anlıyor. Eğitim konusunda belirleyici kişi firmalardaki üst düzey yöneticilerdir. Aynı şekilde standartlar ve yönetmelikler konusunda belirleyici biz olamayız.  Devletin ilgili kurumu bir ulusal bilinç içersinde bu işleri  programlaması gerekir.  İlgili standart çıkınca biz kamuyA da, sektöre de anlatırız. Şimdi yapı denetimi yapanlar eğitilmeli diyoruz ama daha bu firmaların var olup olmayacakları belli değil. Biz artık devletten bir şey beklememeyi öğrendik, onun için kendimizi, sektörümüzü, uygulamacıları, usta dediğimiz vasıflı işçiyi de içine katarak disipline etmek için çabamızı sürdürüyoruz. Bu arada üniversitelerle ilişkimizi canlı tutarak değerli hocalarımızın ilgilerine yönelik çalışmalarımızı sürdürelim. Bizim firma olarak iç ve dış eğitim olarak iki tür çalışmamız var. Firma personeline yönelik iç eğitimin bir kısmı teknik bir kısmı da kendilerini geliştirmelerine yönelik.  Bu eğitimler her sene başında adam/saat olarak tesbit edilip uygulanıyor. Dış eğitimlerde çok önem veriyoruz. Yazılı bütün tanıtım malzemelerimizde, broşürlerimizde önce konuyu anlatır sonrada ürünümüzün teknik değerlerini veriyoruz. Seminerlerimizde mimarları, mühendisleri, uygulamacıları, bayileri, ustaları eğitirken onlardan da bir çok şey öğrendik. Literatür oluşturma adına üzerimize düşenleri yapmaya çalıştık. Geçen aya kadar yapı ısı yalıtımında üretici olmamamıza rağmen tek ciddi ısı yalıtımı kitabınıyayımladık. Rakiplerimiz bile bu kitabı kullanıyorlar. Bütün bu çabalar pazarın büyümesi için aslında. yine 3 ayda bir yayınladığımız dergimiz, yapılarda ve tesisatta yalıtım ile ilgili çok çeşitli teknik bilgi ve makale içermekte ve sektörde ilgili yaklaşık 5000 kişiye ulaştırılmakta. Pazar büyümezse dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. En basit ve ucuz malzemeyi kullanmak isteyen bir müşteriyi kazanmak için sadece fiyat kırarak rekabet yapmaya çalışırız. Bizim tek tek yaptığımız çalışmaların yanı sıra özellikle kamuya baskı oluşturmak için birlikte hareket etmemiz gerekir.

GÖKHAN KORKMAZ: Konuşulanlardan çıkardığım birkaç sonuç var. Birincisi ciddi eğitim ve bilinçlendirme çalışması yapan firmalar sektörde çok az. Doğal olarak belirli firmalar öncü rolü oynuyorlar. İkincisi;örgütlülük. İZODER, PÜD gibi güç oluşturacak, lobi yapabilecek sektör örgütlerinin güçlendirilmesi. Üçüncüsü; ürün standartı ve uygulama standartı oluşturmak. Dördüncüsü; eğitim çalışmalarını hızlandırmak. Bunlar seminerler olabilir, uygulama eğitimleri gibi. Son olarak zorunlu yönetmelik haline gelebilmesi için etkinliklere başlamak ve mutlaka zorunlu yönetmelik olarak kabul görmektir. Bu malzemeleri şantiye şefinin, projecinin, mühendisin öngörüsüne, vizyonuna bırakmak yerine bir denetim firmasına denetletmek yolu ile kullanımının sağlanması. Beşincisi; tüketici bilinci oluşturmak.

BÜLENT ÇOLAK: Proje gruplarına çok detaylı eğitim vermemiz gerekiyor. Bizim açımızdan proje gruplarına çok büyük görev düşüyor. Artık projecilerin projelerini son derece iyi yapmaları lazım ki denetim firmaları projeleri denetlememeli. Proje firmaları, denetim firmalarından çok daha fazla bilgiye sahip olmalı. Yapı denetim firması, proje firmasını denetliyor halbuki uygulamayı, uygulamanın şartnameye uygunluğunu denetlemesi lazım.

GÖKHAN KORKMAZ: Pekiyi, projeci projesini dört dörtlük nasıl yapar? İnşaatlarla ilgili önünde bir standartın olması gerekir değil mi?  Tüketici ne zaman bilinçlenir? Enerji fiyatları cebini yaktığı zaman. Profesyoneller ne zaman bilinçlenir? Zorunluluklar dayattığı zaman. O zaman projecilerin de standartize edilmesi gerekiyor. Bunun yolu Dünyada olduğu gibi, standardlara dayalı yönetmeliklerdir.

BÜLENT ÇOLAK: Neden projeci dıştan mantolama diyor? Daha mı güzel duruyor! Hayır. TS 825’i uyguluyor. Neden beton standardı BS 25, deprem yönetmeliği öyle istediği için. Doğru dürüst yasalar çıkarıldığında proje grupları da disipline olur. Son olarak da yalıtımın tüm üniversitelerin ilgili bölümlerinde seçmeli olarak değil zorunlu okutulması gerekiyor. Terimler sözlüğü de TSE’nin işi.

ŞÜKRAN DİLMAÇ: Farklı uygulamaların ortaya çıktığını söylediniz, bu anlamda belediyelerdeki ilgili profesyonellerin eğitimi önem kazanıyor. Seminerler düzenlememiz lazım, bunun içinde doküman lazım. Denetim firmalarındakilerin de yalıtım ile ilgili bilgileri yok. Bütün bu eğitimler için bizim anlaşacağımız bir terimler


 

R E K L A M

İlginizi çekebilir...

İnşaatta yükselen değer: Yapısal Çelik

İnşaat sektörü gerek teknolojinin getirdiği yenilikler gerek sürdürülebilirlik gibi konular nedeniyle değişim geçiriyor. Özellikle çelik yapılar hem g...
20 Mayıs 2024

nZEB 101

Bu ay ki dosyamızı nZEB konusuna ayırdık. Yapacak çok şeyimiz var, yolumuz uzun ve zamanımız kısa. İş dünyası, hükümet ve sivil toplum arasındaki işbi...
23 Haziran 2022

Sürdürülebilir Konut

Sürdürülebilir konut dosyası...
21 Şubat 2022

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • Doğalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeşilBina Dergisi
  • İklimlendirme Sektörü Kataloğu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü Kataloğu
  • Yalıtım Sektörü Kataloğu
  • Su ve Çevre Sektörü Kataloğu

©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.