Uygulama Firmaları Sorunlarını Tartışıyor
Sadık Özkan: Hepiniz hoş geldiniz. Sektörün en önemli belirleyicilerinden olan uygulamacılardan, konularında belli bir yere gelmiş firmaların temsilcilerinden seçerek yaptığımız çağrıya yanıt vererek toplantımıza katıldığınız için teşekkür ederiz. Uygulama alanında bizim ön gördüğümüz 5 madde başlığı altında topladığımız sorular çerçevesinde toplantımızı sürdüreceğiz. Sipahi Başoğlu: İlk önce uygulamanın ne demek olduğunu açmamız gerekiyor. Uygulama deyip geçemeyiz. Uygulamanın bölümleri var. İşin alınma safhası, detayları, malzeme seçimi var, sonra uygulama yani aplikasyon, sonra da korunması geliyor. Baha Yılmaz: Bizim firma olarak hem uygulama hem ithalat hem de satış yapmaktayız. Benim fikrimce özellikle yalıtım işinde sadece satış yapmak yeterli değildir. Ve sektörde sadece satış yapılarak müşteriye hizmet vermek ve para kazanmak mümkün değildir. Çünkü sektörde uygulamalar ilkokul mezonu ve pek çoğu işin ciddiyetini bilmeyen adamlar tarafından yapılmaktadır. Eğer müşteriye bu adamları tavsiye eder ve müşteriye gönderirseniz sizin güvenilirliliğiniz yok olur bu yüzden bizim gibi firmalar her zaman satış ve uygulamayı bir arada götürmek ve uygulamaları mühendis nezaretinde yaptırmak zorundadırlar. Levent Ünüvar: Bugün tesadüf burada bulunan 5 firma da ithalatçı yada üretici ve maalesef aynı zamanda uygulama yapmak zorunda olan firmalar. Sipahi Bey’in sözünü ettiği konuların sadece uygulama yapan firmalar tarafından yeteri kadar algılanmaması nedeniyle kolları sıvayıp işe girişen firmaların temsilcileri var. Çok arzu ederdim ki ben malzememin ithalatını yapayım, uygulamacılara satayım, onlar da uygulamayı hakkını vererek yapsınlar. Türkiye’de bugün esas konu uygulamacıların yaptıkları işe saygı duymamaları, işi almak amacıyla en düşük rakamlarla iş yapmasıdır. Uygulama öncesi planlama aşaması genellikle nasıl işçilikten kaçarak nasıl malzemeden kaçarak, iş yapabiliriz den ibarettir. Örneğin su yalıtımından bir örnek vereyim, 2 mm şalamo ile uygulama yapmak yabancılara sihirbazlık gibi geliyor. Bu gün burada mecburen uygulamacı olarak bulunan firmalar için 4. madde de sorduğunuz uygulamacı firmaların sorunları sorusunun yanıtı; başka uygulamacı firmalardır. Levent Çetinor: Bugün sektörde gerçek anlamda her yönü ile yalıtım yapan firma yerine, ürün bazında yalıtım uygulaması yapan firmalar var, bunların da sayısı sınırlı. Satıcılar dışında yalıtım uygulaması yapan firma ve kuruluşlar, ürün bazında çalışıyorlar, örnek olarak bitümlü malzeme ile uygulama yapanlar, sentetik malzemeleri bilmiyor, sentetik malzemeler ile uygulama yapanlar, sürme esaslı malzemeleri tanımıyor. Dolayısı ile, işveren yalıtım hizmetini alabilmek için, firmanın ürününü de almak zorunda kalıyor. Ancak bazı firmalar, sektördeki sıkışıklık ve rekabetin yarattığı düşük kar ortamında gerekli ekip ve ekipmanı bünyesinde tutmakta zorlanıyor. Bu firmalar her geçen gün sektörün lokomotif firmaları olmak yerine, aracı olmayı tercih eder hale geliyorlar. Gerek fiyatların düştüğü seviye, gerekse yapılacak işin ödemelerinin zamanında tahsil edilememesi vs.. nedenlerle bu firmalar temsilcilik yerine aracılık yapmayı, malzemeyi işveren üzerinden ithal etmeyi ve uygulama sorumluluğunu taşeronlar üzerinde bırakmayı tercih ediyorlar. Bu uygulama ise malzeme ve malzemenin uygulama detayları hakkında tam ve gerekli bilgiye haiz olmayan bir takım firma ve uygulamacıların piyasayı ele geçirmesine sebep oluyor. Bu firmalar, gerekli kaynak ve test ekipmanlarının maliyetlerini taşımadıkları, kalifiye eleman tutma keyfiyetleri olmadığı için, ayrıca garanti riski taşımadıkları için teklif fiyatları genelde, sektörde kendine yer etmiş ve gelişmeye açık firmalar karşısında uygulama için verdikleri fiyatlar daha cazip kalıyor. İşverenler de sadece fiyat unsurunu göz önüne alarak karar verdiklerinde, detay uygulamaları, sahada karşılaşılan sorunlar çözülemiyor ve çoğu zaman yalıtımda istenen neticeye ulaşılamıyor. Burada en önemli konu işverenin işi takip etmesi, detayların işin başında belirlenmesi, ve belirlenen detayların bire bir olarak uygulamada gerçekleştirilmesini takip etmesi ve elbette garanti hususunda titiz davranması, bence bu faktörler fiyattan çok daha önde gelmeli. Bu konuda sektördeki en önemli görevler bence yine derneğe düşüyor, arzu edilen, gerek ürün bazında, gerek uygulama bazında bir kısım detayların, başlangıçta üretici firmalar tarafından dahi olsa, belirlenmesi ve bu detaylara uygun üretimleri yapan ve yapabilecek firmaların iş alabilmelerinin sağlanması.. yani eşitlikçi bir rekabet ortamının sağlanması, yoksa bu detayları uygulama imkanı olmayan, kimi zaman bilgisi de olmayan firmalar ile rekabet etmek imkanı yok ve sektör sürekli daha kötüye gidiyor. Levent Ünüvar: Bir toplantıda da söyledim. Derneğin adı neyin kısaltılmışı? Bu isim açık değil, doğru koyalım. Bu yalıtımı yayma, kalitesini koruma gibi bir dernek mi, yoksa yalıtım satma derneği mi? Bugün için bu dernek kesinlikle yalıtım satma derneği gibi gözüküyor. Bu imajın acilen düzeltilmesi lazım. Buradan 1. sorunuzda söz edilen uygulamada malzeme kalitesi ve standardına geçmek istiyorum. Bugünlerde hortlayan bir yerli malı kullanalım söylemi var Ben bu olayı ilkokulda yaşamıştım. İlkokuldayken yerli mallar haftası yapardık. Hep beraber fındık, fıstık yerdik. Bugün 2000 yıllarına gelmişiz, kalkıp ta yerli mala sahip çıkalım gibi sözler söylenmez. Kaliteli mala sahip çıkalım. 1970’lerde kaldığını sandığım bu söylem krizden sonra birden bire yeniden gündeme geldi, günümüzün liberal ekonomi anlayışı içerisinde bu tür ifadeler yoktur. Önemli olan kalite arayışıdır. Eğer sizin yerli teknolojiniz üst seviyede değilse ithalatla bu teknoloji gelir. O zaman yerli üretici aynı kalitede mal üretmeğe çalışır. Bunu başardığında da zaten ithalat biter. Neden biter siz aynı kaliteyi daha ucuza üretmeseniz bile, bu ülke içersinde üretiyorsunuz, dolayısı ile nakliye imiş, gümrükmüş, banka masrafıymış aradan çıkar. Aynı kalite üretilsin biz o zaman çekilelim. Biz neticede bir boşluk dolduruyoruz. Isı yalıtımı olsun, su yalıtımı olsun ithalatın rahatlamaya başlamasından sonra bu sektörler çok gelişmiştir. Geliştiği oranda da, şimdi yerli mallar haftası düzenlemeye çalışan üreticiler fayda sağlamıştırlar. Nasıl mı? Bitümlü kartonlarla üretim yapılırken, polimer bitüm örtüler ithal edildi piyasa oluştu ve ithalat başladı 8 yoğunluk EPS kullanılırken, XPS ithalatı başlayınca, 3-4 firma yine aynı şekilde üretime başlamıştır. Çeşitli malzemelerde hala bir takım eksiklikler vardır ki hala ithalat yapılmaktadır. Kalitesiz mal Türkiye’ye geliyor, bunu engellemek için yerli mal kullanalım derseniz, bu da yanlıştır. Kaliteyi korumanın yolu, insanlara kaliteyi öğretmekten geçer. Sipahi Başoğlu:Yerli mal dediğinin, nesi yerli. XPS üretiyorsun hammaddenin tamamı ithal, bitümlü örtü üretiyorsun, taşından, polyester keçesine, SBS hammaddesinden APP hammaddesine kadar yerli. Baha Yılmaz: Malzemenin ithal veya yerli olmasından ziyade kullanım amacına uygun olup olmadığı iyice araştırılıp ona göre kullanılmalı sadece fiyat baz olmamalı. Bu yüzden malzemenin yerli olup olmaması önemli değil. Sadık Özkan: Siz ithal ettiğiniz ürünlere ve kendinize güvenen firmalarsınız. İthalatta bir de şu var. Türkiye’ye o kadar çok kalitesiz malzeme giriyor ki, yasal ithal oldukları için kaliteli zannedilip satılıyorlar ve uygulanıyorlar ki hiçbir sertifikası yok,Türkçe bir açıklaması bile yok. Oysa ki tüketici kanununa göre basit bir teybin bile Türkçe kullanma klavuzu, garanti belgesi olması gerekiyor. Üründe de uygulamada da standardı oturtabilmek önemli. Bizim sektörde ürün standardı takip edilebilir, standarda uymayanların da satışını yasaklanabilir hale getirip piyasada dolaşımını engellenebilirsek o zaman elbette kaliteli ürünün ithal veya yerli olması önemsizleşir.Eğer kalitelisi Türkiye’de üretilebiliyorsa, siz de ithalat yapmazsınız veya üretilmeyeni getirirsiniz. Ama Türkiye’de gerek yerli üreticilerde gerekse yurtdışından gelen malzemelerde gerçekten ciddi kalite bozuklukları var. Az önce ‘Ne işe yarıyor’ dediğiniz derneğin bir şekilde bunu disipline edebilmesi gerektiğine inanıyorum. Levent Çetinor: Ben bütün üyelere, geçtiğimiz dönemde, sentetik membranlar komitesi başkanı olarak mektup yazdım, Türkiye’ye ithal ettiğiniz, uyguladığınız, projelerde gördüğünüz, kendi portföyünüzde olan bütün malzemelerin birer örneğini, katoloğunu, teknik bilgilerini lütfen gönderiniz dedim. İzoder’in bir malzeme arşivi olması lazım. Bu malzemeler ile ilgili bir detay merkezi olması, bir bilgi merkezi olması lazım. Bunların hiç biri yok. Sektör sadece fiyat konuşuyor. Projeci ile müteahhidin, kimi zaman ihale mevzuatından kaynaklanan, üretici ile olan özel ilişkisi sektörün yönünü belirliyor. Bu da bizim dışımızda ancak birlikte yaşamak zorunda olduğumuz bir problem. Örneğin bir firma yurt dışından bir malzeme getirmiş, 27 DM/m2. Projenin böyle bir malzemeye ihtiyacı var mı? Ama o malzeme özellikle şartnameye yazdırılıyor ve 42 DM/m2’a satılıyor. Bu durumda malzemenin kalitesine mi bakılıyor, başka üreten yok tek başına projeye sokup satılmasına mı bakılıyor, yoksa bunun uygulama kalitesine mi bakılıyor. Bunların hepsi birer problem. Dernek üyesi firmayı dernek denetleyemiyorsa, kartvizitinde dernek üyesiyim yazmış, bakıyorsunuz detayı yanlış. Taahhütünde 10 cm bindirme yapacağım demiş, 3 cm yapmış. 2 kat uygulama yapacağım demiş 1 kat yapmış, bu firma dernek üyesi ise en azından kınama almalı. Gerektiği şekilde uygulama yapan firmalar ile birlikte o firmanın da dernek üyesi olarak kalması derneğin saygınlığını nasıl etkiler? Bu derneğin 140 üyesi de uygulamacı. Yani derneğin ana gelirini oluşturan aidatları ödeyenler uygulamacı. İzoder’in bu hususta yapacağı çalışmalar en cok bu uygulama firmalarını rahatlatacaktır. Sipahi Başoğlu: Mesleğin etik ve teknik kurallarına uyacağına, uymadığı takdirde yaptırımları baştan kabul ettiğine dair en azından bir taahhütname alınabilir. Bu piyasada uygulama yapanlara bir bakın, taahhüt yapanlara bakın, bir de niçin bu işi yaptıklarına bakın, o zaman zaten ortaya çıkıyor. Bitümlü yalıtım örtüleri ile bir uygulama yaptık, bir baktık ertesi gün 250 tane delik açılmış, hiç hesapta projede yokken adam filiz ekiyor. Hiç merak etmeyin biz delikleri izole ederiz dediler. Levent Ünüvar: O zaman başka bir toplantı konusu gündeme geliyor inşaat firmalarının yalıtım bilgisi veya bilgisizliği. Bir örnek de ben vereyim. Bitümlü uygulamada perapette kenar dönüyoruz. Seramikçi geliyor onları bir güzel kesiyor. Demek ki bir sonraki aşamanın uygulamacısı da eğitilmeli. Bizim sorunlarımızın temeli bilgisizlik. Derneğimizin kimlik arayışını bitirmesi lazım, mademki bu dernek üretici, uygulamacı, satıcı derneği o zaman başında da böyle biri olmalı. Bu nedenle şimdiki başkan temsil ettiği alanlar açısından son derece doğru bir kişi. Baha Yılmaz: Benim izlenimim derneğin özveriyle bu sektöre hizmet ettiği yönetimdeki kişiler işlerinden ve vakitlerinden fedakárlık yaparak hizmet üretiyorlar; eğitim veriyorlar standart oluşturmak için uğraşıyorlar. Ben derneğin kimlik problemi yaşadığına inanmıyorum. Eğer üyeler sorumluluklarını yerine getirirlerse dernekte faaliyetlerini daha rahat sürdürür. Levent Çetinor: Dernek uygulama detayları hakkında bir yayın yapsa ve sonra da yavaş yavaş firmaları bu sistem detaylarına uygun iş yapmalarını sağlasa hiç olmazsa sistemi çalıştırırız. Sorunuzu tek tek ele alırsak, uygulamalarda malzeme kalitesi, yok böyle bir şey. Standart; hiçbir şey yok. Bir termik santralın soğutma suyu havuzunda, basınç altında ve değişken sıcaklıklarda direkt su ile temas edecek yüzeylerde yapılması istenen(dış etkilere açık düşey yüzeylerde) kullanılması önerilen malzeme ve detaylar işin doğasına aykırı.. Ancak işverenin bu malzeme kullanılacak diye ısrar etmesi durumunda, işi bilen ve bu uygulamanın başarısız olacağını gören firma, işi almak için ancak ve ancak o fiyat seviyesine inmeye zorlanıyor. Bundan hem işveren, hem de ülke ekonomisi zarar görüyor.. Tabii yine konumuz doğru malzeme doğru detay ve bunun kim tarafından belirleneceği.. Bence işveren bu konuda en son merci olmalı. Baha Yılmaz: Bu tip faaliyetler için bence derneğin profesyonelleşmesi lazım bunun için de düzenli bir para akışı gerekiyor. Eğer bu akış gerçekleşirse dernek konusunda uzman kişileri bünyesinde bulundurur. Bu kişilerde üyelere en iyi hizmeti verir. Sipahi Başoğlu: Isı ve su yalıtımında bir uygulama standartı olsa, fiyatlar konusunda belli limitler olsa bir sorun çıkmayacak. Standart olmayınca kontrol de olamıyor. Baha Yılmaz: Türkiye’nin şu anki en büyük projesi deprem bölgesi kalıcı konutları. Biz dernekte komite oluşturup teknik bir gezi yaptık. Bazı firmalar şantiyeye bile girmemize izin vermediler. Girdiğimiz yerlerde yapılan uygulamaları gördük. Orda şartnameye yazılmış ısı yalıtımı standartı var, müşavir firma var. Su yalıtımı 2 mm membranlarla şalamo ile uygulama yapılıyor ve idare böyle istedi deniliyor. Dernek çok yazışma yaptı hiçbir önlem alınmadı. Cihan Kalay: Yalıtım uygulama firmalarının yaşadığı sorunlara girmeden önce içinde bulundukları çalışma ortamlarına bakmanın faydalı olacağına inanıyorum. İş alınan muhatap olunan yerler, genellikle inşaat firmaları olmakla birlikte, bazen tesisin-inşaatın sahibi de olabilmekte. Birkaç inşaat şirketi ve istisnalar hariç işverenler, inşaatı kontrollü bir şekilde yürütebilecek bilgi ve tecrübeye sahip degil veya işi yönetebilecek ekip bulundurmuyor ya da bulunduramıyorlar. Büyük çoğunluğun herhangi bir iş proğramı, iş akış diyağramı yok. Bu bilgi eksiklikleri içindeki işveren,işin zamanını kontrol edebilmek için tüm taşaronları aynı anda inşaatta görmek isteyebiliyor. düşünün; bir tuğla duvar örülürken; sıvacı, boyacı ve elektrikci bekliyor hatta çalışmaya çalışıyor. bilerek veya bilmeyerek her ekip diğerlerinin işlerine, malzemesine zarar verebiliyor. inşaatın büyük bir karmaşa içinde sürüyor olması ve karmaşanın büyüklüğü işverende işlerin yolunda olduğu düşüncesini oluşturabiliyor. İş ortamının bu risklerinden sonra sizin kendi ekibinizin ve malzemenizin riskleri başlıyor; Ekip problemine gelince; kullanılan malzeme ile bağlantılı olarak ekibin eğitim düzeyi ihtiyacı değişse de, ekibin yetiştirilmesi gerekiyor. bu arada eğitilen ekibin tecrübesi arttıkça ücret artışı, kendi işini kurma ve transfer teklifi alma olasılığı yükseliyor. Eleman konusunda dikkatimi çeken bir konu da eğitim seviyesinin düşüklüğüdür. yıllardır birçok kez eleman almak için verdiğimiz ilanlarda ‘teknik inşaat lisesi mezunu eleman aranıyor’dememize rağmen nedense bu liselerden mezun, ara insan gücü ihtiyacı için, tek bir genç müracaat etmedi. müracaatlarda ilkokul mezunlarının yanında, düz liseden mezun olanlar da oldukça az. İlginizi çekebilir... İnşaatta yükselen değer: Yapısal Çelikİnşaat sektörü gerek teknolojinin getirdiği yenilikler gerek sürdürülebilirlik gibi konular nedeniyle değişim geçiriyor. Özellikle çelik yapılar hem g... nZEB 101Bu ay ki dosyamızı nZEB konusuna ayırdık. Yapacak çok şeyimiz var, yolumuz uzun ve zamanımız kısa. İş dünyası, hükümet ve sivil toplum arasındaki işbi... Sürdürülebilir KonutSürdürülebilir konut dosyası... |
||||
©2024 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Ş. | Sektörel Yayıncılar Derneği üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.