E-Dergi Oku 
ROKA YALITIM
BOSTÄ°K

Yapı Sağlığı Hakkında Temel Yaklaşımlar

KONUK YAZAR
18. Sayı (Mayıs-Haziran 1999)

M.Ünal MUTLU Mutlu Yapı Sağlığı Merkezi 1. Stres=Gerilme Günümüzde insan sağlığı bağlamında üzerinde en çok durulan kavram "stres"tir. Tüm hastalıkların kökeninde stres olduğu söylenir.

Stres (gerilme) kavramı tıbbın yapı mühendisliğinden aldığı bir kavramdır. Giderek günlük konuşmalarda en çok kullanılan sözcüklerden biri olmuştur stres. Değişik yüklemeler altında yapılarda doğal olarak gerilmeler/stres ve deformasyonlar oluşur. Değişik olaylar karşısında canlıların sinir sisteminde de ince düzeyde-gerilmeler ve deformasyonlar oluştuğu artık bilinmektedir

 

2.         Stres, SaÄŸlık, Hastalık

 

insanlar ve yapılar streslere dayanabildikleri ölçüde sağlıklı kalmaktadır. Bu streslerin "elastik limitler" içinde kalması zamanla insanlarda "metaneti", yapılarda "mukavemeti" artırmaktadır. Bu tür gerilmeler yapılarda ve insanlarda enerji depolamasına yol açmaktadırlar. Depreme dayanıklı yapılar bu tür enerji depolama kapasitesi yüksek yapılardır. Streslerin "plastik bölge"de kalması sünek malzemeli yapılarda zarar-sız olabilir. Yapıda o bölgede stresler aynı kalırken, diğer bölgelerde stres artışı başlar. Ortaya çıkan bu yeniden stres dağılımı ile yapı rezervdeki taşıma kapasitesini devreye sokar. Streslerin yapının belli bir yerinde kopma sınırına gelmesi ile yapıda o bölgede çatlaklar başgösterir. Yapı hastadır, tedavisi gerekir. Ancak gevrek yapılarda veya şok yüklemlerde bu çatlamalar birdenbire oluşur ve yapı birdenbire çökebilir. Tıpkı ani bir aşırı sevinç veya hüznün yarattığı stresin insanlarda "inme"ye neden olması gibi.insan sağlığı ile yapı sağlığı stres kavramı ile iç içedir. Bu nedenle, her iki olayda da birçok benzerlikler ve paralellikler göze çarpmaktadır. Hatta toplum sağlığı ve davranışı ile yapı sağlığı ve davranışı arasında da büyük benzerlikler vardır. Dolayısı ile yapılardaki işlev bozukluklarına "hastalık" denmesi uygun düşmektedir.

 

3. Yapı Hastalıkları

 

Yüzlerce değişik yapı hastalıklarını aşağıdaki beş ana grupta toplamak mümkündür.

 

1.         Dayanım ve dayanıklılık yetersizliÄŸi.

2.         Yapının genel fonksiyonundaki aksamalar.

3.         Yapısal kaynaklı yüksek önyatırım ve iÅŸletme maliyetleri.

4.         Ä°nsan ve çevre saÄŸlığının tehdit edilmesi.

5.         Görünüm bozukluÄŸu.

 

Bu gruplardaki hastalıklar birbirlerinin sebebi veya sonucu olabilir. Bu hastalıklar için tipik örnekler vermek gerekir ise sırasıyla aşağıdaki vakalar gösterilebilir,

 

a. Bir depremde tuzla buz olan bir yapı düşük dayanımlıdır. Yapımından bir yıl sonra da gelişigüzel çatlayan, aşınan, tesviyesi bozulan, üzerinde forkiiftlerin çalışamadığı bir fabrika zemin kaplaması dayanıksızdır. Burada dayanım, yapının taşıma gücünü, dayanıklılık ömrünü belirtmektedir. Yüksek dayanımlı bir yapı her zaman dayanıklı bir yapı değildir. Şiddetli depremleri hasarsız atlatan sağlam bir çelik yapı boyası yetersiz ise birkaç yılda çürüyebilir veya basit bir yangında ömrünü tüketebilir.

 

b.         Taşıdığı suyun yarısını kaçıran bir su isale hattı, yer altı suyu ile dolan bir kanalizasyon kollektörü, derzleri ve yüzeyi bozulan bir hava meydanı uçuÅŸ pisti, ondülas-yonlu bir otoyol, su sızıntılarından dolayı rutubet içinde kalmış bir

mühimmat deposu, dokuma tezgahları üzerine su damlayan bir tekstil fabrikası, zemin kaplama-sındaki tozumadan dolayı imalatı

bozuk çıkan bir cam fabrikası,duvarları küflenmiş bir hastane,bozuk zemin kaplamasında bakteri üreyen bir ilaç fabrikası işlevlerini aksatan hasta yapılardır.

 

c.         Eksik fizibilite etüdleri ve yanlış yer seçiminden dolayı normal maliyetinin üç misline çıkmış bir baraj, ısı yalıtımı olmadığı veya yetersiz olduÄŸu için yüksek enerji giderleri olan bir konut, deniz kenarından geçen ve içine dolan

deniz suyunu pompayla arıtma tesisine ve oradan tekrar denize veren bir kanalizasyon kollektörü "ekonomik çöküntü" ile malul hasta yapılardır.

 

d.         Radyasyon sızdıran bir nükleer tesis, küflü ve nemli bir oda, atıkları nehir ve denizdeki hayatı yok eden bir fabrika, kanserojen maddeler içeren içme suyu boruları, patlamaya yüz tutmuÅŸ eski bir baraj, sıvı ve gaz drenajı olmayan veya çalışmayan bir katı atık deposu,    boyasından    solventi uçan yapılar, atmosfere toz veya asit püoy atmış apartmanlar ya da insan siloları bu gruptaki hasta yapılardır. Bu tür görünüm bozuklukları aslında yapının veya toplumun bünyesindeki hastalıkların dışa vurumudur.

 

e. Bir kentin tarihi siluetini bozan gökdelenler, dış cephesi kir tutmuş yapılar, sıvası çatlak, boyası kavlak, yüzeyi çiçeklenmiş yapılar, varoş evleri, şehircilik anlayışından ve estetik duygudan nasibini almamış gelişigüzel boy atmış apartmanlar ya da insan siloları bu gruptaki hasta yapılardır. Bu tür görünüm bozuklukları aslında yapının veya toplumun bünyesindeki hastalıkların dışa vurumudur.

 

4. Yapı Hastalıklarının Kökenleri

 

Bu hastalıkların ilk nedeni stress olmakla birlikte yüzlerce ikincil nedenlerini aşağıdaki etmenlere bağlamak mümkündür.

 

a.         Fizibilite ve master plan çalışmaları

b.         Tasarım yöntemi

c.         Yapım niteliÄŸi

d.         Malzeme seçimleri

e.         Koruma yöntemi ve etkinliÄŸi

f.          Çevre faktörleri

g. işletme koşulları

h. Yapı fiziği koşulları

ı.   Toplumun yapısı ve toplum saÄŸlığı j.   DoÄŸal afetler (sel, çığ,deprem kasırga vb.) t.   Yangın, patlama, çarpma,

bombalama vs.

 

olağandışı etmenler. Yukarıdaki etmenlerden sadece çevre faktörleri ve doğal afetleri denetim altına sokmak mümkün değildir. Bunların yapıya etkilerini tespit etmek de ancak istatistiki yöntemle ve mühendislik sağduyusu ile mümkündür. Diğer etmenler teknik veya etik olarak mühendisin ve toplumun denetimi altında olmalıdırlar. Bu denetim olmadığı sürece yapıların hasta doğması ve sağlıklı doğsa bile ileride hastalanması söz konusudur.

 

Sağlıklı bir doğum için önce o yapının veya yapılar topluluğunun fizibil olması gerekir. Yani getirişi götürüşünden fazla olmalıdır. Değilse, yapının mimarisi, tesisatı, dayanımı mükemmel de olsa yapı "ölü doğmuştur". Ölü yatırımdır. Örneğin nüfusa oranla yazlık ev sayısı bakımından ülkemiz dünyada ilk sırayı almaktadır, bu büyük bir ekonomik kayıptır. Bu hastalık toplumun yapısından kaynaklanmaktadır ve toplumda ve kişilerde gerilimi artırıcı niteliktedir. Tasarım yapım ve malzeme seçimindeki hatalar yapının "hasta doğmasına" neden olur. Sağlıklı doğmuş, sağlam bir yapı çevre ve işletme etkilerine karşı gereği gibi korunmuyor ise o yapı hastalanacak ve kısa ömürlü olacaktır.

 

5. Yapı Hastalıklarının Oluşumu

 

Herhangi bir yapı ile çevre arasında sürekli bir madde ve enerji alışverişi vardır. Her yapının bünyesinde belli bir enerji ve madde depolama kapasitesi mevcuttur.Bu kapasite aşıldığında yapı birtakım arızalar vererek hastalanır. Bu kapasitenin aşımı birdenbire ve yüksek oranda olursa yapı aniden çöker.

 

Yapılar dışardan aldıkları çeşitli enerjileri büyük ölçüde gerilim enerjisi (strain energy) olarak depolar. Depremle ve rüzgarla ortaya çıkan kinetik enerji, güneşten gelen veya yangınla ortaya çıkan ısı enerjisi vs. yapıda gerilim enerjisine dönüşür. Yapının belli bölgesinde bu enerji, kapasiteyi aşarsa çatlamalar veya aşırı de-formasyonlar ortaya çıkar. Genellikle, deprem ve yangınlarda ani çökmeler yaşanır. Yapıların bünyesine yabancı maddeler su ve hava ile taşınırlar. Bu girdiler yapıdaki kimyasal dengeyi bozarak yeni reaksiyonlara yol açarlar. Bu reaksiyonların çoğu hacimsel genleşmelere neden olarak başladığı noktada stres konsantrasyonlarına ve o bölgede yüksek gerilim enerjisi doğmasına neden olur ki sonuçta o noktada malzeme bozulmuş, o bölgede çatlamalar olmuştur. Çatlaklardan ilerleyen hava veya su bu olayı başka bölgelere taşırlar. Yapının enerji depolama ka-pasitesi-dayanımı giderek düşer. Yapı için için çürümektedir. Ko-rozyon dediğimiz bu olay betonarme yapılarda "beton kanseri" diye anılan yaygın bir hastalıktır.

 

5.1. Yapılar ve Su

 

Yapılarda kanserin başlaması ve yayılmasında en büyük etken sudur. Yapılara, doğarken can veren su, yaşarken yapıların canını almaya çalışır. Gerek mikro düzeyde gerek makro düzeyde yapıların en büyük düşmanı, onların "hayat kaynağı" olan sudur. Bu nedenle yapı sağlığı açısından suyun her düzeyde sürekli denetim altında tutulması şarttır. Denetimsiz su, makro düzeyde "sel"olur; barajları yıkar, yolları bozar, evleri basar; binaları ve köprüleri alır götürür. Denetimsiz su, mikro düzeyde, yapının bünyesine sızar, donar, çözülür, çözer, buharlaşır, yapışır, iyonlaşır, parçalanır, birleşir. Bütün bu oluşumların her biri yapının bünyesinde büyük ölçüde stres yaratır. Yapının fiziksel ve kimyasal uyumu ve dengesi bozulmaya başlar. Örneğin betonarme bir yapı elemanına su sızdığında betonda oluşan elektrolitik ortamda anot-da demirler elektron verip yük-seltgenir. Bu elektronlar katotda-ki su ve oksijenle birleşerek (OH)' hidroksil iyonlarını oluşturur. Anot bu iyonları kendine çekip yeniden elektron olarak Fe (0H)2 oluşur. (OH)"1 iyonları azalıp betonun al-kalinitesi (pH) düşünce demirleri koruyan Fe2Û3 tabakası bozulur. Demirle beton arasındaki ade-rans zayıflar. Betonarme, bir pil gibi elektrik üretmeye başlar. Paslanma hızlanır. Fe (0H)2 su ve oksijen alarak Fe(OH)3 3H20 oluşur. Demirin hacmi yedi misli artıp betona 1 ton/cm2'ye (100Mpa) kadar basınç yaparak onu çatlatır. Çatlaklardan giren yeni oksijen ve su, sağlam demire ulaşıp onu da paslandırır. (Bazı binalarda ve tünellerde demirlerin ve kaya bütanlarının yerinde sade pas ve delik kaldığını bu satırların yazarı bizzat gözlemlemiştir). Doğal olarak betonda yeni çatlaklar oluşur. Demir ve beton birbirini parçalamaya devam eder. Ta ki yapı çökünceye ya da korumaya alınıncaya kadar.

 

Eğer kum ve çakıl silis içeriyor ise su aynı şekilde beton veya betonarme bir yapıda agregadaki silis ile betondaki Ca (0H)2 kireç arasında özellikle Na ve K yardımı ile bir reaksiyon başlatarak hacim büyümesi ve stress yoluyla agre-ganın ve betonun çürümesine ve yapının hastalanmasına yol açar. Bu kez "iç savaş" agrega (kum+çakıl) ile beton hamuru arasında ortaya çıkar. Reaksiyon hızına göre hastalık arazı olan yüzey çatlaklar, birkaç ay sonra ortaya çıktığı gibi seneler sonra da ortaya çıkabilir.

 

Suyun SO4"1 iyonu taşıyarak atmosferden veya yeraltından yapılara girmesi yapının kısa zamanda çürümesine yol açar. SO41 iyonu betondaki C3A (Trikalsiyum aluminat) ile reaksiyona girerek yine hacimsel büyüme ve strese yol açar. Özellikle yer altı yapıları bu hastalığa sık sık maruz kalır. Bu nedenle şartnamelerde bu tip yapılarda sülfata dayanaklı ASTM Tip V çimento kullanımı zorunlu kılınır.

 

Suyun klor bileşimlerini yapıya taşıyarak yapıyı birkaç ayda kullanılmaz hale getirmesi mümkündür. CaCİ2 veya NaCI betondaki Ca(0H)2 ile birleşip 15 misli şişe-bilir. Demire ulaşıp koruyucu tabakayı delerek korozyonu başlatır. Deniz suyu ile veya iyi yıkanmamış deniz kumu ile yapılan yapılar özellikle suya karşı korunmamış ise hızla ilerleyen bir kansere yakalanmış demektir. Don çözücü olarak CaC^'ü, beton yol, ha-va alanı ve köprülerde kullanmak çok tehlikelidir. Denize yakın betonarme yapılar kloru suda erimiş olarak atmosferden rüzgarla alırlar ve iyi korunmamışlarsa çabuk çürürler.

 

Atmosferdeki CO2 betonarme yapılara sızarak, betondaki kireçle birleşir ve CaCC>3 oluşur. Yapı bünyesinde su yoksa bu oluşum zararsızdır, hatta betonun mukavemetini artırır. Ancak alkalinite (pH) düştüğü için demirler korumasız kalır. Yapıya su girdiğinde demirde paslanma betonda çatlama yine ortaya çıkar. Yer altı suyu ve yağmur suyu içinde erimiş CO2 yapıya girerek Ca(OH)2 ile birleştiğinde kalsiyum bikarbonata dönüşür ki bu suda kolayca eriyip beton yüzeyine kadar çıkabilir. Su burada buharlaşırsa beton yüzeyine çökerek "çiçeklenme" oluşur. Su yavaş damlıyorsa "sarkıtlar oluşabilir.

 

oluşturduğu çözünmez tuz kris-tallerindeki 10 t/cm2(1000MPa)'ya kadar varabilen stres birikimleri ve anormal hacim artışları betonun bünyesindeki mikro düzeyde "patlamalar"dır. Yapının bünyesindeki su +4°C'nin altında genleşmeye başlar. Donduğunda diğer sıvıların aksine büzülmez % 10 civarında genlesin Yapı içindeki boşluklar ve elastikiyeti ile bu genleşmeyi ab-sorbe edebilir. Ancak günlük ve mevsimlik periyodlarla bu don-çözülme olayı zamanla yapıyı, özellikle havaalanı pistleri ve beton yolların yüzeyini gerer, çatlatır, çürütür.

 

Su, yapılarda buhar olarak da görülür, iç mekan veya dış mekanda atmosferdeki buhar miktarı artıkça buhar difüzyon yolu ile yapıya girer. Çiy noktasında -özellikle ısı yalıtımının olmadığı zaman- yüzeylerde oluşur. Sıcaklık düştük-çe yapı bünyesine daha çok buhar girer ve yoğuşma daha da artar. Sonuçta yapının tavanından sular damlamaya duvarlarından su akmaya ve "iç yağmurlanma" ortaya çıkmaya başlar. Yapı dışarıdan su alıyor sanılır. Suyun bir aldatmacasıdır bu. Yapının içindeki su giderek dış mekanda "yosun" iç mekanda "küf" oluşturur. Sıcaklık sıfırın altına düştüğünde buhar olarak yapıya giren su donar. Sıcaklık artınca yine su ve buhara dönüşür. Yapı içindeki nemi dış cepheden atmosfere atamaz ise elektrik ve ısı iletkenliği artar. Korozyon için ortam hazırdır. Sıvalar çatlar, boyalar kavlar, yapı çürür, ısınma giderleri artar, iç cepheler küflenir. Yapılara su zeminden kapilerite yoluyla bazen üst katlara kadar çıkar. Yüzeyde nemlenme, küflenme, çiçeklenme, çürüme, bünyede korozyon için şartlar elverişlidir.Beton ahşap ve toprakta su genleşmelere yol açar. Su azaldığında yapı büzülür. Bu genleşme ve büzülme yapıda zamanla çatlaklar oluşturur.

 

Toprak yapılarda su, kohezyon ve sürtünme açısını düşürerek zeminin taşıma kapasitesini azaltır, toprak kaymaları, heyelanlar, çökmeler başlar.Çelik yapılarda su ve oksijen, diğer agresif kimyasalların da hızlandırıcı etkisi ile korozyona neden olur. Sudaki kimyasallar suyun elektrik iletkenliğini artırarak, korozyonu hızlandırır. Deniz yapılarında en hassas bölgelerde yapının hem oksijen hem suyla temas ettiği kısımlardır. Sürekli su altında kalan kısımlarda oksijen azlığı dolayısıyla korozyon çok yavaştır. Su üstündeki kısımlarda da nispeten su azdır ve korozyon yavaştır. Korozyonun en hızlı olduğu bölge su yüzeyindeki gelgit dalga etkisine maruz bölgedir.

 

Yer altı ve su altı yapılarda değişik nedenlerden kaynaklanan "pillenme" ile korozyon çok yaygındır. Yapı malzemesindeki farklılık, zemin yapısındaki farklılıklar, zemindeki 02 miktarındaki değişiklikler, bazı bakterilerin varlığı, kaplama bozuklukları, zemindeki elektrik kaçakları korozyona neden olmaktadır.Buralarda korozyonun hızı ortamın iletkenliğine bağlıdır. Tuzlu sularda ve sulu zeminlerde bu nedenle korozyon daha hızlıdır. Koruyucu kaplama ve katodik koruma olmaması yapıyı kısa zamanda çürütecektir.

 

5.2. Yapılar ve Afetler

 

Yapılar, yıldırım, deprem, sel, çığ, tayfun gibi doğal afetlerden ve yangınlardan kaynaklanan enerji şokları hasarsız veya az hasarla atlatabilmelidir. Ancak bu etkilerin boyutunu, yönü ve yöresini tahmin etmek çok zordur. Çürük sanılan bir yapı, bir depremi bir yangını hasarsız atlatırken sağlam olarak bilinen bir yapı aynı afette çökebilir. Bu afetlerin ortak yönü beklenmedik anda ortaya çıkan yüksek (ısı, elektrik ve kinetik) enerjiler olmalarıdır. Yapıların bu enerjileri minimum ölçüde üzerlerine çekmeleri, çektikleri enerjileri maksimum ölçüde ab-sorbe etmeleri bu afetlere karşı dayanıklı olmanın temel felsefesini oluşturur.

 

Örneğin yapının doğal frekansı oturduğu zemininki ile aynı veya yakın ise yapı depremden büyük ölçüde enerji çekerek (rezonans olayı) ağır hasar alır veya çöker. Deprem enerjisinin yapıya geçişini minimize edecek şekilde temelde titreşim sönümlendiricileri yoksa, yapı yine aşırı (yük veya) enerji çekecektir. Yapının çektiği enerji, kütlesi ile doğru orantılıdır. Ağır bir yapının çektiği enerji de, hasar görme ihtimali de o ölçüde fazladır. Rijid ve gevrek yapıların enerji çekme eğilimi büyük, enerji emme kapasitesi düşük olduğu için yapı depremden ağır hasar görür.

 

Yangın için de aynı şeyler geçerlidir. Yapının içinde yanıcı malzemelerin çokluğu, yangının bir bölgeden diğerine geçişini durduran "fire-stop"ların yokluğu erken müdahale olanaklarının (alarm sistemi, sprinkler sistemi, itfaiyenin geliş süreci vs.) azlığı, cephe boyalarının alev geciktirici nitelikte olmaması yapının daha çok ısı enerjisi çekmesine neden olur. Yapı, aldığı ısı enerjisini absorbe edebilmelidir.

 

Bu durumda ahşap ve metal, yanmak ve ergimek gibi zafiyetlerle maluldür. Beton, cinsine göre en az 1000 °C sıcaklıkta kimyasal yapısını korur, ısı emme kapasitesinin yüksekliği ve düşük termik iletkenliği sayesinde betonarme demirlerine veya çelik profillere ısı geçişini frenler. Uygun bir betonla korunmamış bir çelik yapının yangına dayanıklılığı düşünülemez. Beton korumasına alınamadığı taktirde ahşap ve çelik yapılar, emprenye edilerek, fla-me-retardant türü boyalarla, özel kaplamalarla yangına dayanıklı hale getirilebilirler. Aksi taktirde "hasta yapılar" olarak düşünülmelidir.

 

afetlerde dikkate alınması gereken birinci husus insan hayatıdır. Yapı sağlam kalsa bile bir depremde, bombardımanda veya yangında can kaybı çoksa-yan-gın çıkışlarının yetersizliği, zehirli duman çıkışı, sığınakların yetersizliği, panik yaşama, sivil savunma eğitimsizliği, trafik sıkışması, itfaiyenin geç müdahalesi, ambulansların ve tıbbi müdahelelerin gecikmesi gibi aksaklıklar yapıların ve toplumun bünyesinde mevcut demektir.

 

6. Yapı Hastalıklarından Korunma

 

Yapının servis ömrü boyunca maruz kalacağı enerji ve madde giriş çıkışları daha tasarım safhasında ayrıntılı ve sistematik olarak belirlenip yapı ona göre tasarlanmalı, inşa edilmeli ve çevresinde önlemler alınmalıdır. Bu amaçla;

 

a.         Madde ve enerji akımları, yapıdan uzakta iken yönlendirilmelidir. (KuÅŸaklama kanalları, çevre ve zemin drenajı ile su, çitler ile kar, paratoner ile elektrik enerjisi yapıya ulaÅŸmadan tutulur veya uzaklaÅŸtırılır.)

 

b.         Yönlendirilemeyen ve yapıyla temas halindeki madde ve enerji lerin yapıya giriÅŸ çıkışı, önlenmeli veya denetim altına alınmalıdır. Bu amaçla yapılar uygun bir yalıtım, sistemi ile yalıtılırlar. Yalıtım yapıların ve içindekilerin

korunmasını sağlayan bir savunma sistemidir.

 

Su yalıtımı            : Yapıyla temas halindeki suyun yapıya girmesini önler.

Isı yalıtımı             : iÅŸletme ve mevsim koÅŸullarına göre yapılarda ısı enerjisinin giriÅŸ çıkışını önler.

Buhar yalıtımı      : Yapının bünyesine buhar giriÅŸini önler.

Ses yalıtımı        : Ses enerjisinin yapıya giriÅŸ çıkışını önler.

Yangın yalıtımı     : Yangınla ortaya çıkan ısı enerjisinin yayılmasını ve yapı bünyesine giriÅŸini önler.

Elektrik yalıtımı   : Yapıdaki elektrik kaçaklarının ve statik elektiÄŸin özellikle döşeme ve platformlarda insanları çarpmasını önler.

TitreÅŸim yalıtımı   :Yapıdaki mevcut makine titreÅŸimlerinin yapıya yayılmasını önler.

Deprem yalıtımı     : TitreÅŸimleri sönümleyerek deprem enerjisinin yapıya giriÅŸini azaltır. Pratikte yalıtım sistemleri, madde ve enerji akışını tamamen durduramazlar. Bu taktirde bunları yönlendirmek için yapı bünyesinde -buhar kanalları, iç drenaj sistemi, katodik koruma gibi- gerekli önlemler alınmalıdır.

 

7. Sonuç

 

Sağlıklı yapı doğa ile uyum içinde yaşayan bir canlı organizma gibidir. Doğanın olumsuz etkilerine karşı korunmuştur. Kendisi de doğaya zarar vermez. Ancak işlevini aksatmadan yerine getirmesi için sürekli bakım ister.Hastalıklı yapı ne doğa ile ne insan ile uyum içindedir. Kendi içinde de uyumsuzdur, sürekli olarak kendisiyle ve doğayla savaş halindedir. Kendine, doğaya ve insana zararlıdır. O bir stres fabri-kasıdır. Böyle bir yapının hastalığının teşhisi ve tedavisi gerekir.Bu bağlamda birçok mevcut teknikler yanında yoğun araştırmalar yapılmakta, yeni teknik ve yöntemler geliştirilmektedir. Gerçek odur ki yapılar yalnız kendisini üreten kadronun değil tüm toplumun aynasıdır. Onun içindir

ki sağlıklı yapılar sağlıklı ve bilinçli toplumlarda bulunur
 


R E K L A M

İlginizi çekebilir...

Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini Sürdürüyor

Chemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor....
22 AÄŸustos 2024

Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel Güvencedir

Güvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ...
20 Mayıs 2024

Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli Yapılar

Binalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve...
11 Mart 2024

 
Anladım
Web sitemizde kullanıcı deneyiminizi artırmak için çerez (cookie) kullanılır. Daha fazla bilgi için lütfen tıklayınız...

  • Boat Builder Türkiye
  • Çatı ve Cephe Sistemleri Dergisi
  • DoÄŸalgaz Dergisi
  • Enerji ve Çevre Dünyası
  • Su ve Çevre Teknolojileri Dergisi
  • Tersane Dergisi
  • Tesisat Dergisi
  • Yangın ve Güvenlik
  • YeÅŸilBina Dergisi
  • Ä°klimlendirme Sektörü KataloÄŸu
  • Yangın ve Güvenlik Sektörü KataloÄŸu
  • Yalıtım Sektörü KataloÄŸu
  • Su ve Çevre Sektörü KataloÄŸu

©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.