Yalıtım Sektörünün İstenen Seviyeye Gelememesindeki Esas Faktör!...
Türkiye'nin gerçek liberal ekonomiye hızlı adaptasyonu ile başlayan bu süreç içerisinde inşaa edilen yapılardaki teknolojik gelişmeler gerçekten çok çarpıcıdır. Bu süre içinde imalat teknolojisi açısından büyük ilerlemeler kaydedilmiş olsa da esas dikkat çekici fark yapılarda kullanılan fi-nishing malzemeleri ile dekoratif amaçlı yapı malzemelerinde olmuştur. Diğer bir deyişle yapı kalitesi artarken son kullanıcının beğenisine hitap eden ve yaşam konforunu artıran yapı malzemelerinin kullanımında patlama yaşanmıştır. Fonksiyonel PVC kapı ve pencere sistemleri, hazır banyo ve mutfaklar,modern zemin ve duvar kaplama malzemeleri, boya sektörü gibi birçok örnek bu gelişme içerisinde yerlerini almışlardır. Bu alanlardaki giderek artan gelişmenin sebebi de talebin arzı zorlamasıdır. Yalıtım sektörünün istenen seviyeye gelememesinde esas faktör işte bu eksikliktir. Son kullanıcıdan yapıların ısı, su, ses ve yangına karşı daha iyi yalıtılması gibi bir baskı yoktur. Bunun sebebi ise vatandaşların bu sayede yaşam standartlarını arttıracaklarından haberdar olmamalarıdır. Türkiye'de yaşayan insanların çok büyük bölümü yanlış yönlendirmeler sonucunda çatıda uygulanan yalıtımın yeterli olduğunu ve başka yalıtıma gerek olma-dığını düşünmektedirler. Çift camlı pencerelerin ısı ve ses yalıtımına fayda sağladığı söylemi ile büyük rağbet gördüğü bir ortamda cephelerde ısı ve ses yalıtımının talep edilememesi düşündürücüdür. Bilgi eksikliği sadece vatandaşlarımız için değil, inşaat sektörü içinde yer alan birçok müteahhit, mimar ve mühendis için de geçerlidir. Bugün çok az mimar ve mühendis ısı, su ve ses yalıtım detaylarını çözebilmektedir. Aynı şekilde çok basit olan ısı yalıtım hesapları da maalesef çoğu teknik eleman tarafından yapılamamaktadır. Tabii ki bunlar da yalıtıma karşı bir isteksizlik yaratmaktadır. Bu bahsettiğimiz sorunlar, bu konu ile ilgilenen herkes tarafından kabul edilen ve bilinen gerçeklerdir. Fakat fikir ayrılıkları çözüm önerilerinde ortaya çıkmaktadır. Tüm sorunlar ortaya dökülüp ondan sonra da devlet ve belediyeler bu işi çözsün demek en kolay yol olarak gözükse de senelerdir bu şekilde bir arpa boyu mesafe katedilemediği anlaşılmaktadır. Daha önce inşaat sektörü içerisinde patlama yaptığını belirttiğimiz hangi yapı malzemesinde devlet ve belediyelerin rolü olmuştur, insanlar tarafından gerçek anlamda benimsenmeyen hiçbir şey devlet tarafından zorla yaptırılamaz. Liberal ekonomilerde ticari kuruluşların mallarını devlete pazarlatmaları gülünç bir olaydır. Devletin rolü; standartları belirleyici ve denetleyici olmaktan öteye gidemez. Bizim beklentimiz resmi kuruluşların ürünlerimizi pazarlaması değil, gerekli standartları belirlemesi ve bunları etkin bir şekilde denetime tabi tutması olmalıdır. Türk Standartları Enstitüsü'nün sorumlu olduğu birçok konu içerisinde öncelikli olanlar Türkiye'nin enerji kayıplarını minimize etmek ve bunun yanında insan sağlığı ve çevreciliktir. Bu konunun teknik eleman yetersizliği, yalıtım sektöründe büyük bir başıbozukluğa sebebiyet vermektedir. Bu başıbozukluk çerçevesinde üretici veya ithalatçı firmalar herhangi bir kontrola tabi tutulmaksızın istedikleri teknik değerleri kamuoyuna ilan edebilmekte, benzer ürünler arasında çok farklı kalite standartları oluşmaktadır. Standartların eski olması ya da hiç olmamasının ötesinde, ilgili standartların üretici firmalar tarafından gerçekleştirilen üretime göre hazırlanıp TSE'ye verilmesine kadar trajikomik boyutlara varmıştır. Toplumun ve teknik kişilerin yalıtım konusunda pek fazla bilgi sahibi olmadığını düşünecek olursak yaşanan bu başıbozukluk, güvensizlik ortamına sebebiyet verdiği için yalıtım sektörünün gelişmesini engelleyen en önemli faktörlerden bir tanesidir. Yeni bir yüzyıla doğru ilerlerken bu yanlışların düzeltilebilmesi, insanlarımızın hakettikleri modern ve sağlıklı yapı kalitesine ulaşılabilmesi için öncelikle TSE'nin eksiklerini giderecek rasyonel bir çalışma içerisine girmesi gerekmektedir. Bu sayede Avrupa standartlarından da yararlanmak suretiyle yalıtım konusunda eksikliği hissedilen tüm yönetmelik ve standartları hızlı bir şekilde hayata geçirmelidir. Burada kastedilen sadece TS 825'in revize edilerek önümüze konması değildir. TS 825 ile beraber çalışacak ürün standartlarını belirleyici, teknik spesifikasyonların belirlenmesini düzenleyen ve tarif eden birçok çalışmaya imza atılması gerekmektedir. Bunu takiben üretici ve ithalatçıların bu çerçevede denetlenmesi için bir başka kurumun tesis edilmesi acilen temin edilmelidir. Gerçekleştirilmesi gereken bir diğer husus ise yalıtım malzemesi üretici ve ithalatçısı kuruluşların, toplumun bu konudaki teknik bilgi yetersizliğini sadece ticari amaçlar için kullanmak yerine eğitici ve uygulama standartlarını yükseltmeye yönelik çalışmalar içine girmeleri gerekmektedir. Verilecek reklamlardan düzenlenecek seminerlere kadar bu amaçla kullanılabilecek araçlar mevcuttur. Devam eden rekabet ortamında bunu yapabilmek için de bu konuda bir araya gelinmesi ve mutabakata varılması gerekmektedir. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.