"Yalıtım", Bu Sözcük Beni Heyecanlandırıyor
"Yalıtım" benim için bir sözcük, kavram ya da iş değil, bir yaşam biçimi, bazen beni yönlendiren bazen benim yönlendirdiğim bir parçam. Heyecanım, değişik duyguların seline kapılmam işte" bu yüzden.Normal insanlar bir otel, bir lokanta, bir alışveriş merkezi ya da bir ofis gibi değişik mekanlara gittiklerinde, renklere, mimariye, dekorasyona dikkat eder, beğeni ya da eleştirilerini dile getirirler. Ben ve benim gibiler hemen yalıtım ile ilgili birimleri arar bulur, ya yanımızdakilere birkaç söz ederiz ya da beyin jimnastiğine başlayıp kendi kendimize bile konuşuruz.Yurtdışı gezilerimizde de durum aynıdır, nerelerin nasıl yalıtıldığı-nı, hangi ürünlerin kullanıldığını gözler, ülkemizde neden bunlar yapılmaz diye hayıflanırız Yalıtım için bir şeyler yazmaya karar verdiğimde, konuyu kafamda biçimlendirmeye, vermek istediğim mesajları sıralamaya çalıştım. Ancak, yazmaya başlayınca, sözcükler kontrolden çıktı, kendi bildikleri gibi akıp gitmeye başladılar. Bunu disiplinsizlik olarak nitelemeyin ne olur, yalıtım gündeme geldiğinde, söyleyecek, yazacak o kadar şey var ki...Örneğin, neden yalıtım yapmıyoruz? diye sorulsa, saatlerce konuşmak ya da sayfalarca yazmak işten değil.Yalıtım dergisi görünümü ve içeriği ile bir ihtisas dergisi, böyle bir dergide ciddi bilimsel, teknik yazılar yazılmalı diye düşünüyor insan. Ancak, daha da okunur, sevimli, sıcak hale getirmek için insanlığımızı borçlu olduğumuz duygularımızı da katmalıyız diye düşünüyor, bu nedenle bu ilk yazıda detaylardan, formüller ve rakamlardan uzak durmak istiyorum. Kirlenen havamızı, içme sularımızı, yok olan bitki örtümüzü, hastalanan insanlarımızı, enerji darboğazını, israf edilen dövizimizi ve bu sorunlara yalıtımla çözümler getirebileceğimizi düşündükçe heyecanlanmamak elde değil.Sanırım öncelikle, insanımıza yalıtımın ne olduğunun, yapıldığında neler kazanılacağının, doğrudan insan sağlığı ile ilgili olduğunun iyice anlatılması gerekmektedir, ilgi başladıktan, çoğaldıktan sonra, yıllardır bu konuda emek veren teknik kimliğe sahip insanlarımız, sorunların bilimsel/teknik çözümlerini sunacaklardır. Yalıtım, en yalın olarak şöyle tanımlanabilir:İki ortam arasındaki ilişkiyi ya da alışverişi kesmek veya en aza indirmek için yapılan tüm çalışmalardır.Bu çalışmaların içine, su, elektrik, yangın, ses ve ısı yalıtımı girmektedir. Ancak bizim yoğun olarak ilgilendiğimiz ısı (sıcak-so-ğuk) yalıtımıdır. Su ve elektrik yalıtımı dışındakiler aslında birbirine bağlı yalıtım işlemleridir. Kullanılacak malzemeye bağlı olarak, hepsini bir arada yapabilmek de mümkündür. Evet, demek ki konumuz ısı yalıtımı. Isı (sıcak-soğuk) niye yalıtıl-malıdır? Yalıtılınca ya da yalıtılmayınca neler olur? Bu soruları cevaplamalı, sonuçlarını iyiden iyiye anlatmalıyız insanımıza, insanımız yalıtımın ne olduğunu anlamalı, inanmalı, uygulamalı ve sonuçlarını almalıdır. Ben başka çıkış yolu göremiyorum. Fazla değil birkaç ay sonra yaşayacaklarımız bir film şeridi gibi akıyor gözlerimin önünden. Yine bir yaz mevsimini bitirmek üzereyiz ve kış mevsimi bütün sorunlarıyla bizi beklemekte. Sanırım özellikle son birkaç yıldır, kış mevsiminde olanları herkes hatırlamakta.Dilerseniz neler olacağına ilişkin tahminler yürütelim, senaryo yazalım. Mevsime girip, ısınma amaçlı faaliyet başladığında, ülkemiz gökyüzüne koyu gri, siyah dumanlar vermeye başlayacağız. Gri rengin ve yoğun kömür kokusunun egemenliğinde uyuyup, uyanacağız. Gazetelerde dumanlar arkasından görünmeye çalışan kent fotoğrafları yayınlanacak, TV kanalları her akşam ana haber bültenlerini zehir raporlarıyla bitirecek, en kirli kentleri ve semtleri listeler halinde sunacaklar. Önlem alınması için yetkililere, görevlilere çağrıda bulunacak ve gazetecilik görevlerini yerine getirecekler. Değerli yöneticilerimiz, TV'lerde, radyolardaki konuşmalarında, basın demeçlerinde, konunun bilincinde (!) olduklarını gerekli önlemleri acilen alacaklarını ilgili makamlara talimatların verildiğini kamuoyuna gururla (!) duyuracaklardır.Alınacak önlemleri de şimdiden tahmin ederek sıralayalım dilerseniz: - Kaliteli (!) kömür yakılacak, kalite belgesi bulunmayan kömürlerin kentlere girişi engellenecektir. - Doğalgaz tüketimi yaygınlaştırılacak, şebekenin ulaşabildiği yerlerde zorunlu hale getirilecektir. - Isınma saatlerine limitler getirilecek, kirliliğin üst sınırlara ulaştığı saatlerde ısınma yasaklana cak, yaşlı, çocuk ve hasta insanımız soğuğa mahkum edilecektir. Kirliliğin yoğun olduğu günlerde solunum yolları ve kalp rahatsızlığı olan insanlarımızın evlerinden çıkmamaları salık verilecektir. -TV'lerde açık oturumlar, toplantılar düzenlenip, yakıt kalitesi, iyi yanmanın nasıl sağlanacağı üzerine konuşulacak, kömürcülerin "benim kömürüm seninkinden iyidir" efelenmesi halka izlettirile-cektir.Ama, asla yalıtımdan söz edilmeyecektir. Bu anlattıklarımla şuraya gelmek istiyorum, yıllardır bu ülkede yalıtımın yararları, getirileri üzerine yapılan tüm etkinlikler belirli bir teknik kitleyi hedeflemiş, bu kitle aracılığı ile topluma yayılacağı, ulaşacağı varsayılmıştır. Ancak, yaklaşık 30 yıllık uygulama göstermiştir ki, bu yol yanlış değildir ama eksiktir, sonuç alınamamıştır, özetle halka ulaşmamıştır. Bu nedenledir ki, ülkemizin teknik eğitim almış, binlerce öğrenci yetiştirmiş, uluslararası platformlarda adını duyurmuş, kitaplar yazmış insanları bile, yukarıda anılan toplantılarda saatlerce konuşup, sorunlara çözüm üretir/getirirken yalıtımdan tek söz etmemektedirler. Nedense, TV'lerde, gazetelerde, ayakkabıcılar, eczacılar, seramikçiler, kömürcüler, iç çamaşırı, mercimek, soğan üreticileri, yer alır sorunlarını, ülke ekonomisine katkılarını anlatırlar da, yalıtımcı-lar bunu beceremezler! Nedenler nedir acaba, ne dersiniz birlikte düşünelim mi? - Yalıtım sektörü, yeterince güçlü ve ülke ekonomisine katkısı yeterli düzeyde değildir. - Ülkemizde yalıtım bilinci gelişmediğinden, insanımız yalıtımla ilgilenmemektedir. Ülkeyi yönetenler de bu bilinçte olmadıklarından, yasa, tüzük, denetim, teşvik gibi endüstrü-manları kullanarak yalıtımın toplumda yaygınlaşmasını sağlayamıyorlar. - Yalıtım yapanlar neler kazandıklarını, yapmayanlar neler yitirdiklerini bilmemektedir. - Yalıtım sektörü, yapılanları yeterli buluyor, yıllardır da bir çevrenin dışına çıkmayıp, bu çevre içinde aktivitesini sürdürüyor ve gelişemiyor. Sahip oldukları dinamikleri de ticari alanda kullanıp, büyüklüğü değişmeyen pastadan, nasıl daha büyük pay alınacağının hesabını yapıyorlar. Bu yaptığımız biraz beyin jimnastiği, biraz sitem, biraz öz eleştiri ne derseniz deyin. Ancak büyükçe bir bölümü gerçek, artık yalnızca, mimarımız, mühendisimiz, yüklenicilerimizle çözemiyoruz sorunumuzu, gerçek tüketiciye, yıllardır cezalandırılan, sağlığından, parasından, çevresi, havası, suyu ve bitki örtüsünden ettiğimiz insanımıza, halkımıza yönelmeliyiz. Bir misyoner özverisi, bir kuyumcu titizliği ile çalışıp mevcut potansiyeli harekete geçirmeli, sonuca götürecek her fırsatı değerlendirmeliyiz. Ülkedeki bu yalıtım sorununu çözmek, her şeyin beklendiği yerden beklenmeden, "ben yalıtımcıyım" diyenlere düşmektedir. İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.