Yalıtım Kavramı Üzerine Yeniden Düşünmeliyiz
Bu amaca hizmet etmek amacıyla 1964 senesinden bu yana çeşitli çalışmalar yaptığımız 1980'de TÜBİTAK'a araştırma raporu olarak sunduğumuz bir kerpiç türü çalışması var. iki sene önce de TÜBİTAK ve üniversitedeki arkadaşlarla beraber özellikle de Doç.Dr.Bilge Mişık'ın yardımlarıyla onun yürütücülüğünde ikinci bir proje yaptık ve bu kerpiç projesini mekanik olarak üretme araştırmaları sonuçlandı ve onları da Habitat Konferansı sırasında Türkiye'den çeşitli gruplara, sivil toplum örgütleri konuşmasında Taşkışla'da bir konuşmada üç defa da Ayaza-ğa'da VVorkshop olarak dinleyicilere sunduk.Bunun ağırlığı asıl konumuz olan yalıtımla çok ilgili. Amacımız insanların rahat edeceği bir iklim yaratmak . Bu çeşitli şekillerde düzenlenebilir, bunun yapısal bugünkü yapı teknolojimizde yansıyan tarafı çeşitli katmanlarla sağlanabiliyor. Yalıtım malzemesi dediğimiz şeyler de burada devreye giriyor. Ama eski yapı teknolojim izde bizim iklimimizde geleneksel olarak yapılmış belli bir yapı sistemi var bu sistem kendi içinde bütün fizik problemlerini de çözüyordu. Isıyı, sesi, rutubeti hepsini en iyi biçimde çözüyordu. Çok katlı binalara geçince hafif boşluklu duvarlar yapınca duvar sadece içi ve dışı ayıran bir eleman haline geldi. Ama eski duvarın yüklendiği fiziksel problemlerin hepsi ortada kaldı. Ne ısı geçirir, ne ses tutar hiçbir fonksiyonu yerine getiremez hale geldi, işte bu sefer ikinci tür malzemeler devreye girdi ve fonksiyonu tamamlamaya çalışıyor. Burada önemli olan bu tür malzemenin türünü doğru seçmek, duvar kesitinde doğru yere koymak ve doğru uygulama yapmaktır. Bu bilgilere sahip olmadan yapılınca da birçok emek ve para sarfediliyor ve negatif sonuç alınıyor.Şimdi Yalıtım dergisini bu yönden alkışlıyoruz. Memnunlukla karşılıyoruz. Bu ülkede bilgi eksikliğinin tamamlanmasına yardımcı olacağı ümidindeyiz. Çünkü bilinçsiz yapılan yapılar ülkenin birçok kaynak kaybına sebep olduğu gibi yapıların yıpranmasına da sebep oluyor. Türü yanlış seçilen ya da duvar kesitinde duvara konulan yanlış bir malzemede bu sefer iyilik yerine kötü- lük oluyor ve duvarın kullanma ömrünü kısaltıyor, yapıdan yararlanma ömrünü kısaltıyor. Dolayısıyla da yarar yerine birçok zarar getiriyor. Yalıtım dergisinin gerek projeci mimar, gerek uygulayacı şantiye, gerekse üst düzeyde karar veren mekanizmalarda bugünkü bilgi eksikliğini tamamlayan, bir boşluğu dolduran bir eleman olarak devreye girmesi elbetteki ülke için ve bütün yapı sektörü için yararlı olacağı düşüncesindeyim. Yalıtım deyince, yalıtım çok geniş bir kavram, şimdi dergi yayına başlarken bence, yalıtımdan ne anlıyoruz? Kavram olarak nedir yalıtım? Bence önce dergi onu belirlemeli çünkü işin içine girdimizde birçok farklılıklar görüyoruz. Mesela suda yalıtım, yalıtımı geçirimsizlik anlamında alıyorsak, insanlar binlerce yıldır suya karşı önlemler almışlar, tecrit demişiz, geçirimsiz demişiz, yabancı dillerde de buna karşılık kelimeler var. Şimdi de Türkçe de Yalıtım olarak kullanılıyor. Suyun dışına çıktığımızda, ısıya geldiğimizde yalıtım o zaman biraz ters düşüyor, benim kanımca. Bunu birçok yerde tartıştık. Suyu kestiğiniz gibi ısının geçirimini sıfırlayamazsınız. Çünkü ısıda ya radyasyon vardır, ya kon-veksiyon vardır ya da kondüksi-yon var. Zerreden zerreye geçiş. Radyasyonu önleyebilirsiniz, konveksiyonu kontrol altına alabilirsiniz ama kondüksiyon fiziksel olarak sıfırlanamayan bir şey. Ancak direnç koyarak geçiş miktarını azaltır, geçiş süresini uzatabilirsiniz. Ama sıfırlayamazsınız. Dolayısıyla ısıda su gibi yalıtım kavramı yok. Mesela sızdıran bir testi alırsanız, bunun içindeki suyu sabit seviyede tutmak için üzerine su ekleyeceksiniz. Sızdırma ne kadar çoksa o kadar ekleme yaparsınız. Sızdırma azaldıkça ek-leme de azalır. Isı da öyle oluyor, binada duvarlar, pencereler, bu gözenekleri ne kadar azaltırsanız ekleyeceğiniz ek ısı enerjisi o kadar azalacak. Isıda bu var, sonra bina söz konusu olduğu zaman içeride ürettiğimiz sıcaklık derecesinin bina dışına kaçmasını belli bir düzeyde engelliyoruz. Bir de Türkiye'nin birçok yerinde dışardaki sıcaklığın içeriye girmesi var, ondan korunmak var. Şimdi binada yalıtım derken, malzemeyi hangi amaca yönelik seçeceğiz, hangi kesite koyacağız, hangi amaçla kullanacağız. Binanın biçimi, kullanma fonksiyonu, kullanma süreleri çok önemli. Hangi mevsimde, günün hangi saatinde kullanıyorsunuz, kesintili kullanılan bir binada mısınız, devamlı kullanılan bir binada mısınız, bunların hepsine göre seçeceğiniz malzeme türü ve uygulayacağınız kesit değişecektir. Bunun için bütün bunların ancak iyi bir eğitimle sağlanması mümkün, o açıdan Yalıtım dergi-si'nin bu tür konularda hizmet vereceğini sanıyorum. Bir de soğuk meselesi, üretilen soğuğun muhafazası, sıcaktan çok daha zor ve çok daha pahalı bir şey. Orada kullanılacak detay sıcakta kullanılandan çok daha farklı. Sese gelince iş büsbütün farklı, seste bir ortam sesi var, bir de bünye sesi var. Hangisini tutacağız burada yine yalıtım söz konusu değil. Belli bir miktarını tutarsınız, nereye kadar? insan kulağının duyma sınırının altına indirirsiniz, ama sıfırlamak yine söz konusu değildir. Yine bir tutuculuk meselesi var ve yine burada birçok yanlış şeyler uygulanıyor. Gözenekli malzemenin ses tutuculukta belli bir faydası var ama ses titreşiminin bir hacimden öbür hacime geçmesi arada membranın titreşimine katılımıyla ilgili. Katılıyorsa rezonans haline gelirşiddetlenerek geçebilir. Isı-da fiziksel kavramları iyice bilmeden uygulama yapmak olanaklı değildir. Onun için mimarlıkta fizik bir uygulama alanı, ses ve ısı fiziğini iyi bilmek gerekiyor. Bir ortamda konuşurken komşu odadaki çalışanların rahatsız olmaması için nasıl bir ara bölme nasıl bir membran koyacağız, hangi şiddette hangi frekansta ses ona göre hangi önlemleri almak tiz ve pes seslere karşı alınacak önlemler birbirinden farklı. Bunları doğru bilerek yapmak var. Bir de yangın konusu. Yangında yalıtım eleyince yine biraz ters tü-şüyor. Yangından koruma söz konusu. Korumanın da çok çeşiti var. Binayı dışarıdan gelecek yangından korumak, binanın içinde yangın çıkmasını önleyici önlemler, çıkan yangının yayılmasını önleyici önlemler, yangında yangın tüpü dediğimiz yanıcı malzeme seviyesinin bina türüne göre ayarlanması, binanın kullanma maksadına göre yangın halinde insanların biran önce dışarı çıkmasını, panik olmamasını sağlayacak planlamanın yapılması, mesela bir kitaplık düşünün yanıcı bir malzeme planlanması baştan ona göre düzenlenmeli, bir hastahane, okul, ev hepsi yangın açısından baştan planlanmalıdır. Bu konuda da maalesef ülkemizde hiçbir eğitim yok. Ufak derslerde söyleniyor ama yeterli bir eğitim hiçbir zaman olmuyor. Önce yayına başlarken insanlarımızı doğru bilgilendirmek lazım. Terim tanımlaması önemlidir. Türkiye'de böyle bir kargaşa var, terimler birbirlerine çok karışıyor. Onun için dergi kendi terminolojisini doğru kurup yaygınlaştırmalı. Büyük bir sorumluluk ama büyük bir boşluk doldurabilir. Standartlar yeterli ve düzenli değil. Biz bir taraftan batı dünyasının bir parçasıyız derken, standartlarımız birçok alanda geride.
Şimdi uygulanacak şeylerde bu çeşitli alanlardaki mevcut standartların ele alınması, eleştirilmesi revizyon önerilerinin getirilmesi yararlı olur. Sektöre büyük bir hizmet getirir. Hiçbiri şu anda yeterli değil, özellikle yangına yönelik olanlar hiç yeterli değil. Bizim okullarımızda benim öğrenciliğimde bunların kelimesi dahi geçmezdi. Üniversiteden dışarıya gittiğimizde 50'li yıllarının ortalarında ikinci dünya harbinden sonra Avrupa ülkeleri kendilerini yenilediklerinde bu konu güncel olan üzerinde en-çok çalışılan konulardı. Çünkü yapıların ve insanların sağlıklarını korumak gerekiyordu. Burada önemle durulması gereken bir nokta da ilk başlarken yapının ve insanın sağlığının minimum sınırını belirlemek için ısı korumada minimum ısı tutuculuk kavramı geliştirilmiş. Bu duvarın yüzünde rutubet yoğuşmasını önleyecek sınır anlamına geliyor. Bu bir sınır olarak belirlenmişti. Bunu sağlamaya yönelik önlemler alınırdı. Fakat kısa süre sonra bunun ekonomik yönden yararlı, yeterli olmadığı gözüktü. Çünkü bu sınırı sağladığımız zaman harcadığınız ısı enerji miktarı çok fazla onu indirmek için daha fazla koruma lazım burada önemli olan bina yapılırken koruyucu malzemeyi 2 ila 3 cm fazlalaştırırken artacak olan maliyet belli bir sınır hizasında tutuyorsak her sene sarfedeceğimiz yakıttan büyük bir tasarruf sağlıyorduk. O zaman daha ileri düzeyde ısı çeşitli ülkelerde kullanıldı. Biz 1957'den beri fakültede ısı ve rutubetle ilgili dersler verirken bilhassa ısı tutuculuk diye bir kavram geliştirdik. Binanın maliyeti, yakıt maliyeti gözönünde bulundurularak rasyonel ısı tutu-culuğuyla ilgili olması hesabına yönelik çalışmalar yaptık. Şimdi kalan arkadaşlar daha ileri düzeyde fakültelerde yürütüyorlar. Burada önemli olan diğer bir nokta sadece yakıt tasarrufunu sağlamaya yönelik olmamalı, çünkü binanın tümüyle içinde oturan insanların sağlığıyla çok sıkı bir ilişki var. içinde oturduğunuz ortamın sıcaklık derecesiyle, onu çeviren yüzeylerin sıcaklık derecesi birbirinden farklı. Yüzeyin sıcaklık derecesini duvarın kesiti belirliyor. Bu aradaki fark belli bir sınırı geçtiği zaman insan vücudu bir ısı yayıyor. Eğer ısı yayan mekanizmayla ısı alan arasında sıcaklık seviyesi varsa ısı kaybınız çoğalır. Duvara döndüğünüz zaman arkanızın üşüdüğünü hissedersiniz. Bu fark ne kadar azalırsa o kadar insan kendini konforda hisseder, sağlıklı olur, daha rahat çalışır. Duvar yüzeyinin ya da döşemenin sıcaklığı çok düştüğü zaman insan sağlığı bozulur. Dolayısıyla sadece bir yakıt tasarrufu değil, insan sağlığı korunmasıdır. Yapı bünyesini sağlıklı yaptığınız zaman insan sağlığıyla ilişkisini en iyi şekilde korursunuz. Şimdi yeni bir bilim dalı Yapı biyolojisi gelişiyor. Henüz biz de bazı üniversitelerde doktora yapan gençler var. Yapının bünye-siyle insan sağlığı ilişkisini inceliyor. Yine bu sizin yalıtım dediğiniz kavramın içinde rutubet derecesinin azalıp çoğalması, buhar basınçlarının ayarlanması, ses insan sağlığı üzerindeki etkisi bunların hepsi artık hesaplanıyor. Ve de sağlıklı yapı mümkün olduğunca doğal malzemeye dönük. Mesela birçok sentetik reçineleri batıda artık yapıya sokmuyorlar. Betonun zararlı etkilerinden bahsediliyor. Ama henüz bizde daha bunlar gündeme getirilmiyor. Yapı sağlığı ile insan sağlığını beraber düşünmek gerekir, eğer yapı bünyesini sağlıklı yapamadığınız zaman yapı bünyesi hastalanıyor, su geçiriyor, sıvası dökülüyor, pencere hava alıyor. Nasıl insan hastalanıyorsa yapıda bir çeşit hastalanıyor. Ama bura da bir fark var. Bu hastalıklı yapıyı biz mimarlar üretiyoruz, şu malzeme yerine bu malzemeyi koyarak , şu biçim yerine şu biçimi yaparak kanser mikrobunu biz koyuyoruz. Sonradan da tedaviye gücümüz yetmiyor. Çünkü hastalığın sebebini teşhis etmeden onarıma gidiyoruz. Tabii burada da güzel ülkenin çok kaynak kaybı oluyor, çevrenize bakarsanız onarımsız bina yok. Özellikle resmi yapılarımızda yani meslektaşlarımızın elinden çıkan projelendirilen, uygulanan, kontrol edilen, kabul edilen, yapılarda hiç hatırlanmışınız ki onarım olmamıştır. Bu çok açık olarak gösteriyor ki, bugünkü yapı teknolojisinin gerektirdiği düzeyde bilgili bir yapı uygulamasını henüz gerçekleştiremiyo-ruz. Ama bu konuda öğrenmemiz gereken çok şey var. Yapı kendi bünyesini koruyamaz, bu yüzden ülke çok büyük kaynak kaybına uğruyor. Bir onarım yaptığınız zaman kullanılmış malzemeyi atıyorsunuz yerine yeni malzeme koyuyorsunuz ve yeni bir iş gücü harcıyorsunuz. Malzeme ve iç gücü yeni bir ünite üretmek için malzeme için iş gücünü onarıma harcamış oluyorsunuz ve bu sırada da bina kullanım dışı kalıyor, istanbul'da yapılmış yeni bir hastanemizin 250 yataklı bir pavyonu sırf tesisat doğru yapılmadığı için bütün iç bölmeleri yeniden yıkıldı, yeniden yapıldı. Bu iş iki sene sürdü 250 yatak iki süreyle devre dışı kaldı. Gerek özel kesimde, gerek kamu yapılarda örneklerini görmek mümkün. O yüzden sağlıklı yapılara Yalıtım dergisi ne kadar ışık tutar destek olursa büyük bir görevi de yerine getirecek ve büyük bir boşluğu da dolduracaktır. O açıdan olumlu karşılıyor başarılı yayın yapmasını diliyorum.
İlginizi çekebilir... Global Bitümlü Membran Pazarı Büyümesini SürdürüyorChemical Research'te yayınlanan araştırmaya göre bitümlü membran pazarının 2029 yılında 3 milyar dolara yaklaşması bekleniyor.... Su Yalıtımı, Depreme Karşı En Basit, En Ekonomik, En Temel GüvencedirGüvenli yapılar oluşturmada ve depreme karşı korunmada su yalıtımı-deprem ilişkisi önemlidir. Su yalıtımı her şeyden önce yapısal bütünlüğü sağlamada ... Ülkemizde Deprem Gerçeği ve Güvenli YapılarBinalar tasarım aşamasından itibaren, kullanım amacına uygun, can ve mal güvenliğini koruyacak şekilde, bulunduğu iklim ve doğa şartlarında güvenli ve... |
||||
©2025 B2B Medya - Teknik Sektör Yayıncılığı A.Åž. | Sektörel Yayıncılar DerneÄŸi üyesidir. | Çerez Bilgisi ve Gizlilik Politikamız için lütfen tıklayınız.