
Türkiye’nin yüzde 90’dan fazla bir bölümü deprem kuÅŸağında yer alıyor ve yine nüfusumuzun yüzde 90’ınından fazlası deprem tehlikesi altında yaşıyor. Pek çok büyük depremde çok sayıda kayıp yaÅŸamış ülkemizde maalesef hala çok sayıda riskli bina bulunuyor. Ä°ZODER BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, 1-7 Mart Deprem Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada ülkemizde güvenli bina sorununun gündemden hiç düÅŸmemesi gerektiÄŸini dile getirdi. Deprem gibi güçlü doÄŸa olaylarının bilim ışığında zarar görmeden atlatılabileceÄŸini söyleyen Emrullah Eruslu, “Binalarımızı doÄŸru malzemeler ve doÄŸru iÅŸçilikle, kurallara uygun ve uzun yıllar güvenle ayakta kalacak ÅŸekilde inÅŸa etmemiz gerekiyor. Bir ev alırken ya da kiralarken estetik kaygıların yapı güvenliÄŸinin önüne geçtiÄŸini görüyoruz. Oysa kullanılan malzeme, doÄŸru su ve ısı yalıtımına sahip olup olmadığı gibi özellikleri sorgulamak çoÄŸu kez akıllara gelmiyor. Denetimlerin artırılması ve tüketicilerin artan bilinci, ülkemizde güvenli yapılaÅŸma sorununun çözümünde etkin rol oynayacaktır” dedi.
Depremin yıkıcı sonuçlarını yaÅŸatmayacak ve uzun yıllar boyunca güvenli barınma saÄŸlayacak binalar için zemin etüdünün doÄŸru yapılması, yapının tekniÄŸine uygun olarak tasarlanması, iç ve dış etkenlerden yalıtım ile korunması ve bütün süreçlerin yine tekniÄŸine uygun ÅŸekilde denetlenmesi gerekiyor. Bir yapı inÅŸa edilirken binaların en büyük düÅŸmanı olan korozyona karşı kalkan görevi gören su yalıtımının, binaların saÄŸlam ÅŸekilde ayakta kalması noktasında hayati öneme sahip olduÄŸunu unutmamak gerekiyor.
Güvenli binalar için bilimi temel alan bir yaklaşım gerekiyor
Deprem Haftası nedeniyle bir açıklama yapan Ä°ZODER Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları DerneÄŸi Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, ÅŸunları söyledi: “Güvenli bir bina inÅŸa etmenin temelinde de bilim yatar. Güvenli binalar için doÄŸru bir matematiÄŸe, iyi uygulanmış fizik kurallarına, kimyanın anlattıklarına kulak vermek gerekir. Tüm binaların uzman mimar, mühendis ve müteahhitlerce tasarlanması, kamu yetkililerince denetlenmesi ve iÅŸinin ehli ustalarca inÅŸa edilmesi gerekiyor. Türkiye genelinde mevcut bina stokumuzun uzmanlarca incelenip güvenli olup olmadığının tespit edilmesi ilk adım olarak büyük önem taşıyor. Sonrasında güçlendirilerek güvenli hale getirilebilecek binalar ve yıkılıp yeniden yapılması gereken binalar için bir planlama yapılmalı. Yeni inÅŸa edilecek binalarda zeminden malzemeye her detayın mevzuatlara uygun olması ve bu binaların su ve ısı yalıtımıyla korozyona karşı korunması büyük önem taşıyor.”
Suya maruz kalan bir bina donatısı 24 yılda taşıma kapasitesini kaybediyor
Betonarme yapıların saÄŸlıklı bir ÅŸekilde, tasarım ömürleri süresince iÅŸlevlerini sürdürebilmesi için yapının tamamının standartlara uygun ÅŸekilde ısı ve su yalıtımı ile korozyondan korunması gerektiÄŸine dikkat çeken Ä°ZODER BaÅŸkanı Emrullah Eruslu, “Bilim bize depremde yıkılan binalarda korozyona iÅŸaret ediyor. Suyun kolonlar, duvarlar gibi taşıyıcı yapı elemanlarına nüfuz etmesi, betonun içindeki demirin paslanmasına yani korozyona neden oluyor. Korozyon ise yapının yük taşıma kapasitesini azaltıyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi ÖÄŸretim Üyesi Prof. Dr. Åžakir ErdoÄŸdu’nun araÅŸtırmasına göre; suya maruz kalan bir donatı, 5 yılın sonunda taşıma kapasitesinin yüzde 50’sini, 15 yılın sonunda yüzde 90’ını, 24 yılın sonunda ise tamamını kaybediyor. Yani herhangi bir deprem ya da dış etken olmadan bile sadece donatı korozyonu ile bir yapının çökmesi söz konusu. 17 AÄŸustos 1999 Marmara Depremi sonrasında Ä°stanbul BüyükÅŸehir Belediyesi Hasar Tespit Komisyonu tarafından yapılan incelemeler sonucunda, yüzde 79’u hasarlı bulunan 55 bin 651 konut ve iÅŸyerinin yüzde 64’ünde korozyon tespit edilmiÅŸti. Tüm bu veriler gösteriyor ki biz fark etmeden korozyon binaları içten içe hızla çürütüyor” dedi.
Kentsel DönüÅŸüm güvenli yapılaÅŸmada çok önemli
Türkiye’deki mevcut yapı stokunun ortalama ömrünün sadece 30 yıl olduÄŸunu belirten Emrullah Eruslu, ÅŸunları söyledi: “Standartlara uygun yapılmış bir binanın ömrü 80 ila 100 yıl olmalıdır. Ülkemizde binaların kısa ömürlü olmasının en önemli sebeplerinden biri de yalıtımsızlık nedeniyle yaÅŸanan korozyon ve onun olumsuz etkileri diyebiliriz. Türkiye’de 10 milyonun üzerinde bina, 30 milyonu aÅŸan hane var. Binalarda Su Yalıtımı YönetmeliÄŸi’nin yürürlüÄŸe girdiÄŸi 1 Haziran 2018’den itibaren inÅŸa edilen ve zorunlu olarak su yalıtımı yapılan bina sayısı toplam yapı stokunun sadece yüzde 5-5,5’ini oluÅŸturuyor. Ülke genelinde hız kazanan kentsel dönüÅŸüm hareketi kapsamında, Türkiye yapı stoÄŸunda önemli bir yenilenme ön görülüyor. Türkiye genelinde mevcut bina stokunun incelenmesi, güvenli hale getirilebilecek binaların ve güvenli olmayan binaların tespit edilmesi gerekiyor. Yeterli dayanıma sahip olan güvenli binaların güçlendirilmesi, güvenli olmayan binaların ise kentsel dönüÅŸüme tabi tutulması ve yeniden inÅŸa edilmesi önem taşıyor. Kentsel dönüÅŸümün bir yandan güvenli kentler saÄŸlarken diÄŸer yandan çevreye duyarlı, enerji verimli, konforlu yapılaÅŸma için de büyük bir fırsat barındırdığını unutmamak gerekiyor.”
Kiralayacağınız ya da satın alacağınız evlerde mutlaka su ve ısı yalıtımı olmalı
Eruslu, yeni bir ev kiralayacak veya satın alacaklara da uyarılarda bulunarak sözlerini ÅŸöyle tamamladı: “Ä°lk aÅŸamada binanızın ruhsat durumunu ve tarihini sorgulayın. Ülkemizde yapı ruhsatı alabilmek için 14 Haziran 2000 tarihinden itibaren ısı yalıtımı yapılmasının, 01 Haziran 2018’den itibaren ise su yalıtımı yapılmasının zorunlu olduÄŸunu bilerek binanın yalıtım durumunu sorgulayabilirsiniz. Sadece oturacağınız daireyi kontrol etmeniz yeterli deÄŸil. Yapısal çatlakların olup olmadığını ve demirlerin açığa çıkıp çıkmadığını mutlaka takip edin. Kolon, kiriÅŸ gibi taşıyıcı elemanlara zarar verilmediÄŸinden emin olun. Yapıya gelecek suyu uzaklaÅŸtıracak olan bir drenaj sistemi olup olmadığını, yapının temelinde su yalıtımı yapılıp yapılmadığını sorgulayın. Binanın bodrumunda perde duvar, kiriÅŸ ya da kolonlarda su izleri, çatlaklar, su ve nemden kaynaklanan siyah lekeler ya da pamukçuklar yapının temelinde su yalıtım problemi olduÄŸunu gösterir. Sonradan binanın çatısına, tuvalet, banyo gibi suyun kullanıldığı ıslak hacimlerine su yalıtımı, dış cephelerine ise dıştan ısı yalıtımı yapılması mümkündür. Ancak binanın temeline sonradan su yalıtımı yapılarak binanın suyun zararlı etkilerinden korunmasının mümkün olmadığını unutmamak gerekir. Öte yandan binanın ara katlardaki dış duvarlarda su izleri, sıva kabarıklıkları, mantar ve küf oluÅŸumları yapıda ısı yalıtımı eksikliÄŸini gösterir. Kiralayacağınız veya satın alacağınız konutun içini gezerken baÅŸta kuzey cepheleri olmak üzere tüm duvarlarını kontrol edin. EÄŸer çatı katında oturacaksanız tavanları ve tavan ile dış duvar birleÅŸimlerindeki köÅŸelerinde aynı ÅŸekilde su izleri, sıva kabarıklıkları ve yapısal çatlak olup olmadığına bakın. Bu problemler ile karşılaşılması yapıda ısı yalıtımı ve/veya su yalıtımı eksikliÄŸine iÅŸaret eder.”
R E K L A M