Yalıtım Dergisi 88. Sayı (Ocak-Şubat 2011)

portre& röportaj rimele üniforma, başımda şapka, sırtımda çanta lokal lokal gezip yeni yerler görmek hoşuma gidiyordu. Fakat gelen şikayetler üzerine gezerek satmayı bırakıp belirli bir noktada satış yapacağım gerçeği beni biraz hayal kırıklığına uğratırnştı. Halbuki İstanbul'da gördüğüm gazete satan çocuklar bağıra çağıra, keyifle gezerek işlerini yaparlardı. Bu işi belli bir süre sürdürdüm. Hafta sonları iki günde 15 mark para kazanıyor, harçlığıırn çıkarıyordum. Aylık 60 mark büyük paraydı benim için ..." "Almanca'yı öğrenebilmek için her gün on kelime ezberleme hedefim vardı. Akşamları avuçlarıma beşer kelime yazıyordum ve gün içinde Alınan ustabaşımın ela yardımıyla bu kelimeleri kullanarak ezberlemeye çalışıyordum. Üç ay sonra Almanca konuşmaya başlamıştım. Ayrıca akşamları işten çıktıktan sonra Alman halk evlerinde dil kurslarına gidiyordum." Hamallık yapmak ağır geliyordu "Almanya bana ağır duygular da yaşatıyordu. Fabrikada yük taşımak, hamallık yapmak ağır geliyordu. Milliyetçi duygularla, neden burada hamallık yaptığımı sorguluyordum. Ama başka şansım da yoktu. Bir gün tuvalete gidip hüngür hüngür ağladığımı hatırlıyorum. Almanya'ya sırf para kazan6 o YALITIM •OCAK/ ŞUBAT 2011 mak için gitmiş ve başarılı ela olmuştuk. Dakikası belli olan tramvaya biner, fabrikaya gider, aynı saatte eve döner, yan sokağa bile saprnazclık. Her şeyimiz otomatikleşmişti, robot gibiydik. Tutumlu clavranırclık, paralar babamda toplanırdı. Amacımız gezmek, görmek, yemek-içmek değildi. Planlandığı gibi gidildi, para kazanıldı, para transfer eclilcli, çarçur edilrnecli, İstanbul'da mülklere yatırıldı. Annem, haftalık aldığımız on kilo patatesle bir gün yemek, bir gün püre, bir gün haşlama yapardı. Almanların dilim dilim aldığı kocaman ekmeklerden üçer üçer alırdık. Domuz eti korkusuyla er de pek yemezdik ..." Bu sınıfın mümessili benim "Almanya'daki üç senenin ardından babam, benim İstanbul'a dönüp okula devam etmemi istemişti. İstanbul'da, Sanclıklı'clan gelen dedem ve babaannemle Kumkapı'daki üç katlı müstakil evimizde birlikte kalacaktım. 1967 yılında Pertevniyal Lisesi'ne kaydoldum. Eğitime iki yıl kadar ara verdiğim için sınıftaki en büyük öğrenci bendim. Bu avantajımı kullanıp, okulun başladığı ilk gün kürsüye çıkıp, 'Bu sınıfın mümessili benim' dediğimi hatırlıyorum. Kimseden ele gık çıkmamıştı. Böylece üç sene sınıfın mümessilliğini yaptım. İki sene okula ara vermek bende eğitime karşı bir açlık da yaratmış, derslere yoğunlaşmama neden olmuştu. Ayrıca sınıftakilerden büyük olmam dersleri kavrayışta avantaj sağlamıştı ... " Çalışıyor, durmuyordum "Yaz tatillerinde ele çalışmaya devam ediyordum. Almanca bildiğim için lise birinci sınıfm yaz tatilinde Turizm Bankası'nın Kilyos'taki tesislerinde resepsiyonist olarak çalışıyordu. Tanju Okan gibi birçok ünlü insanm geldiği tesiste Metin Oktay'lı Galatasaray takımı ela on günlük bir kamp yapmıştı. Çok güzel bir yaz geçirmiştim. Diğer yaz tatillerimi ise Cağaloğlu'nda bir deri mağazasında tezgahtarlık yaparak değerlendirmiştim. Almanya'da kazandığımız paralarla aldığımız gayrimenkuller babamların da 1978 senesindeki kesin dönüşünden sonra hayat standartlarımızı üç beş basamak arlattırmış olmasına rağmen her fırsatta çalışıyor, durmuyordum ..." Fakültede de ticaret yaptun "Liseyi bitirdikten sonra üniversite sınavına girmiş ve mühendislik istememe rağmen Sultanahınet İktisadi İdari Bilimler Akademisi'ni kazanmıştım. Kaydımı yaptır-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=