makale rir. Yeraltı suyunun hidrostatik kuvveti ise suyun basınçla boşluklara doğru itilmesini sağlar. Bu durumda su, sadece yapı elemanının içine girmekle kalmaz; yapının taşıyıcı bölümlerine basınç uygulayarak zorlanmasına neden olur [11). Betonu suyun zararlı etkilerinden korumak için drenaj ve yalıtım teknikleri ile de çözümler aranmaktadır. Suyun beton malzemenin içine nüfuz etmesi sonucunda yapı yüzeylerinde kir, çiçeklenme, küf ve mantar oluşumu gözlenir. Bunun yanı sıra, zeminde bulunan sülfat vb. iyonlarının suyla birlikte malzeme içerisine girmesi sonucu kimyasal bozulmalar da gözlenir. Bu kimyasal reaksiyonlar sonucu malzeme içindeki boşluk sayısı hızla artar. Boşluk sayısının artması, malzeme içine giren su ve sülfat miktarının da artmasına neden olur. Hasar süreci bu süreklilik içinde artar ve yapının işlevini yitirmesi ile sonlanır [1 ll. Su, donatı ile buluştuğu noktalarda, korozyonu başlatıp, statik ve dinamik tüm yükleri karşılayan ve aktaran yapı bölümlerinin, en küçük bir yükleme anında etkisiz kalacak bir duruma gelmesine neden olur. Bu sebeple, yeraltı suyunun betona işleme derinliğinin, paspayı değerinden daha az olması gerekmektedir. Ancak bu durumda donatı korozyon olayında korunur ve yapının sürdürülebilirliği sağlanabilir [10). Betonun suyla buluşması ile başlayan ve zamanla artan hasarlar, yapının taşıyıcılığını yitirmesi ve insanlar için sonuçlarının düzeltilmesi çok zor maddi, manevi birçok hasarın oluşması ile sonlanacaktır, hatta yaşanan örneklerde sonlanmıştır. Özellikle 1999 depremi sonrası, İstanbul Büyüksehir Belecliyesi'nin 55.000 konut üzerinde yaptığı araştırmalar sonucunda, konutların yüzde 64'ünün donatı korozyo7 4 YALITIM •MART/ NiSAN 2010 nu nedeniyle hasar gördüğü tespit edilmiştir [12). Deprem sonrasında incelenen yapıların büyük bir bölümünde yüzey suyunun uzaklaştırılması için önlemler alınmadığı, temelde su yalıtımı yapılmadığı, hatta bodrum katlarda ince işçilik yapılmadan duvar, kolon ve kirişlerin kaba inşaat halinde bırakıldığı gözlenmiştir. Bunlar korozyonun başlaması ve hızlanması için geçerli sebeplerdir. Suyun, yapının dayanım gücüne ve kullanım süresine korozyon ile vermiş olduğu zararı, yaşadığımız depremlerin sonuçlarında açıkça gördük. Bu nedenle korozyon sorununun çözümünde yalıtımın öneminin yaşamsal boyutta önemli olduğu unutmamalıdır. Temellerde Su Yalıtımı Suya karşı alınabilecek önlemler, aslında yapının ömrünü uzatmaya ve deprem karşısında dayanımını artırmaya yönelik atılan en büyük adımdır. Yapının mevcut çevre koşullarına göre yalıtımının yapılmasında suyun yoğunluğu kadar, malzemelerin seçimi ve uygulama şekilleri ile bu malzemelerin yapı servis ömrü boyunca performansını da kaybetmemesi gerekir. Suyun yapılara verdiği zararı belki görsel olarak çoğu zaman tahmin edemeyiz. Ancak, bir deprem olduğunda bunun sonuçlarının neler olabileceğini yaşanmış depremlerde görme imkanımız olmuştur. Cideli anlamda korozyona uğramış olan bir yapının şiddetli bir depremde ayakta kalabilmesine imkan yoktur. Bu nedenle su yalıtımı çok önemlidir. Yalıtım olmaması ya da eksik yalıtım, yapının servis ömrünü azaltmakla kalmaz, çevresi ve yasayan kullanıcıları için ele can ve mal güvenliği tehdidi oluşturur. Yapılarda su yalıtımı, suyun hangi şiddette, hangi halde ve nereden gelirse gelsin yapı kabuğundan içeri girerek yapı elemanlarına, dolayısıyla ela yapıya zarar vermesini önlemek için yapılır. Suyun yapılarda sıvı ya ela gaz halinde bulunması, yıpranmaların ve zararlı etkilerin en önemli nedenidir [13) [14). Yapıların toprak altında kalan hacimlerini su ve nemden uzak tutmak ve taşıyıcı konstrüksiyonun kendisini de suyun olumsuz etkilerinden korumak, temel yalıtımlarını zorunlu kılmaktadır. Su yalıtımlarında genel olarak ana prensip, önlenemeyen suyun mutlaka kontrol edilmesi gerektiğidir. Proje aşamasında uygun yalıtun sistemi seçilirken ele sürme ya ela serme esaslı olup olmamasına, su yalıtımı için mi yoksa nem önleyici olması mı gerektiğine karar vermek, daha sonra malzeme seçimine yönelmek gerekir. Temel yalıtımının gözardı edilmemesi gereken en önemli özelliği, hata kabul etmemesi ve telafisinin imkansız olmasıdır. Bu nedenle yalıtım sistemi seçilirken belli kriterlere göre karar verilmelidir. Bunlar: temel tipi, yapının araziye oturum şekli, drenaj imkanı, yeraltı su seviyesi, yapı içindeki farklı kottaki elemanlar, cliger yapılarla olan konumu ve projenin bütçesidir [15).Zeminde su durumu değerlendirmesi sonucuna göre temel tipi, yalıtım sistemi, yapıya uygun tüm detay çözümü ve malzeme seçimi yapılmalıdır. Zemindeki su durumunun tespiti için zemin suyu seviyesinin en yüksek okluğu dönem seçilmelidir. Yapılan sondaj çalışmaları ile zeminde tespit edilen su durumuna göre zemin rutubetine karşı, basınçsız suya karşı ve basınçlı suya karşı yalıtım yapılmaktadır. Zemin rutubeti; zeminde daima mevcut bulunan, kılcallık yoluyla yapının bünyesine girip zararlara yol açan,
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=