Deprem Güvenliğinde Temellerin Suya Karşı Yalıtımının Onemi Çiğdem TEKİN MSGSÜ Mimarlık Fakültesi, Yapı Fiziği ve Malzeme Bilim Dalı Türkiye sismik açıdan dünyanın en aktif bölgesinde yer almaktadır. Toprakların yüzde 66'sı aktif fay bölgelerinde olup, nüfusun yüzde S0'i deprem riski yüksek alanlarda yasamaktadır. Son 100 yılda meydana gelen afetlerin yol açtığı kayıpların yüzde 64'ü ve hasar gören binaların yüzde 75'i depremler sonucunda meydana gelmiştir. Bu depremlerde 495 bin konut yıkılırken, 99 bin 389 kişi ele hayatını kaybetmiştir. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda, depremde yıkılan ya ela zarar gören yapıların, neden hasar gördüğüne ya ela neden yıkıldığına dair geniş çaplı yeterli bir çalışma yapılmamıştır. Yapılan çalışmalar ise akademik düzeyde ve sınırlı sayıdadır. Bu nedenle deprem bölgesinin tümünü içine alabilecek düzeyde teknik anlamda faydalanılabilecek bir somıç elde edilememiştir. Gerek nüfus yoğunluğunun, gerek sanayinin büyük bir bölümü deprem kuşağında olan Türkiye, yaşadığı bölgeleri terk etmeyeceği68 YALITIM• MART/NiSAN 2010 ne göre bilgi ve bilim ile yaşamayı öğrenmesi, geçmiş depremlerden çıkarılmayan derslerin en azından yaşanan son büyük depremlerden sonra çıkarılması gerekmektedir [1). Türkiye'nin mevcut afet potansiyelinin bilim dünyasında yeterli derecede değerlendirilebilmesi, geçmişten geleceğe bir miras bırakmak ve uygulayıcı ile karar vericilere geçmişten dersler çıkarmalarını sağlamak amacıyla Türkiye Ulusal Afet Arşiv Sistemi kurulmuştur [2). Bayındırlık Bakanlığı ela 2004 yılında Deprem Şurası adı altında bir takım komisyonlar kurarak çalışmalara başlamış, ancak bu girişimler ele başlangıçtaki kurulum amacının hakkını verememiştir. Çalışmalar, depreme dayanıklı yapı malzemesi, elemanları ve yapı yalıtımı; yapı malzemesi standartları; üretim ve piyasa gözetimi; yapı ve yapı malzemelerinin dayanıklılığı; onarım ve güçlendirme malzemeleri konularınclaclır [3). Ancak, eğer belirtilen alanlarda çalışmalar sonuçlanclırılabilseycli, depreme dayanıklı yapı tasarımı için ana kararlar saptanmış ve şimdiye kadar hayata geçirilmiş olurdu. Sonuç olarak, zaman kaybetmeden geçici kısa vadeli yaklaşımların dışında, kökten bir takım yasal düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Bilimsel ve teknolojik gelişmelere dayalı mühendislik önlemlerinin hızlı bir şekilde uygulanması şarttır. Betonarme Yapılarda Korozyon Deprem sonrasında genelde akademik çalışmalar bağlamında yapılan analizlere göre, depremde yıkılan ya da hasar gören yapıların sebepleri; temel mühendisliği, yapılarda taşıma gücü kaybına neden olabilecek düzeyde korozyon olduğu; özellikle bodrum ve zemin kat seviyelerinde, beton özelliklerinin amaca uygun olmaması; granülometri dağılımı, pas payı ve malzeme kullanımı açısından gerekli temel yalıtımının ve drenaj sisteminin yapılmadığı şeklindedir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=