du. Bu patlamayı de genelde memur ailelerinin eğitim görmüş, teknik konulara meraklı çocukları yaptılar. Bana göre dünyada yapılabilecek en aktif, en yoğun ve en çok yönlü iş sanayicilik;çünkü yapılan iş orkestra şefliğine benziyor. İşin her yönüyle uğraşıyorsun ... İnsan yönetiyorsun, teknik konularla haşır neşir oluyorsun, satış yapıyorsun ... " "1960, Nevşehir doğumluyum. Babam özel bir bankada memur olarak çalışıyordu. Çocukluğum ilkokul ikinci sınıfa kadar Nevşehir'de geçti. Ailemizoldukça genişti. Bir kız kardeşim ve benimle akran 33 kuzenim vardı. Bağda-bahçede, dere kıyılarında çok keyifli bir çocukluk dönemi geçirdim.Bir çocuğun yaşayabileceği en güzel yerlerden birisiydi.Çocuklarımın da böyle yerlerde yaşayabilmelerini çok isterdim... Babamın memuriyetinden dolayı üniversiteye kadar olan hayatım Kayseri,Samsun ve Sivas gibi Anadolu'nun çeşitli yerlerinde geçti. Türkiye şartlarında ortalama gelir seviyesinesahip bir aileydik. Babam okumayı seven, kültürlü bir insandı. Sosyal ortamlarda da bulunmaktan hoşlanan bir yapısı vardı. Hiçbirzaman tutucu bir aile olmadık. İlkokuldan liseye kadar bütün sınıflarda hep okul birincisi oldum. O dönemlerde bu önemli bir şeydi. Şimdiki gibi her öğrenciye takdirname verilmezdi. Fazla ders de çalışmazdım. Ufak haylazlıklarım olurdu fakat hiçbiri zarar verici boyutlarda değildi. Dersleri iyi dinlerdim. Liseyi Kayseri'nin Develiilçesinde okudum. Okula beş yaşında başlamış olmamdan dolayı ergenlik çağım bu döneme denk gelmişti. Derslere eskisi kadar önem vermemeye başlamıştım ve okul birinciliklerimsona ermişti. Fakat yine de sene kaybı olmadan liseyi de bitirdimve o yıl, şimdiki adı İletişim Fakültesi olan MarmaraÜniversitesi Basın Yayın Yüksekokulu'nu kazandım. Teknik tarafım da güçlü olduğundan mühendislik fakülteleri de aklıma gelmiş; fakat tercihimi iletişimden yana kullanmıştım. 1976 yılında, yani 16 yaşındayken üniversiteye başladım. O genç yaşta çok da bilinçli seçmediğim bir daldı. İstanbul'da eğitim görmek hoşuma gitmişti. İstanbul'u tercih etmemdeki en büyük nedenlerden birisi de denize olan aşkımdı. Lise son sınıfta amcamın otobüs şirketinde bir süre çalışmış ve değişik şehirlere seyahatler yapmıştım. Bunların arasında ise en çok İstanbul'u sevmiştim. Büyük bir şehirde yaşamayı çok arzu ediyordum. Her zaman büyük şehirleri sevmişimdir. .. " Mücadeleedersenher şeyden bir sonuçelde edebilirsin... "Ailemin çok güvendiği bir çocuktum. Beni kontrol etme ihtiyacı pek duymuyorlardı. Bu da bana büyük bir özgüven veriyordu. 16 yaşımda tek başına kalktım geldim İstanbul'a. Önceden hiçbir şey planlanmamıştı. Nerede kalacağımı bilmiyordum. Siyasal açıdan hareketli bir dönemdi. Okula yeni başlayanlar, siyasi gruplar tarafından iyi karşılanıyor ve bir takım olanaklara kavuşuyorlardı. Bunlardan birisi de kalacak yer sorunuydu. Okula kayıt yaptırdığım gün, üst sınıftakilerden bazıları beni kendi yurtlarına davet etmişlerdi. Yurt, Fındıkzade'de sol görüşlü öğrencilerin kaldığı oldukça izbe bir yerdi. Ben de sosyal demokrat görüşlü olduğumdan çekinmeden gitmiştim. Sokak arasında bir şehir yurduydu. Camları kırık, az sayıda öğrencinin kaldığı, soğuk ve büyük bir binaydı. Beni dört kişilik bir odaya yerleştirmişlerdi. Kalorifer yanmıyordu ve oda oldukça soğuk olmasına rağmen koca koca öğrenciler durumu kabullenmiş soğuktan tir tir titreyerek oturuyorlardı. Bu konularda girişken bir çocuktum ve bir cumartesi günü Kocamustafapaşa civarında bir elektrikçiden bin wattlık rezistans ile bir inşaattan iki tuğla alıp yurda getirmiştim. Tuğlaların üzerini kırmış ve rezistansları içine döşemiştim. Fişi de prize sokunca oda iki dakikada hamama dönmüştü. İnsanların hayatla ilgili mücadeledeki farklılığını en net gördüğüm ilk yer orasıdır. Koskoca insanların soğuktan üşümelerine rağmen bir çözüm aramamaları çok tuhafıma gitmişti. Bir fark vardı ortada... Mücadeleedersen, kafanı yorarsan her şeyden bir sonuç elde edebiliyordun..." Derginineditörü,muhabirive karlkatürlstlydlm ... "Radyo ve televizyon çok yaygın olmamasına rağmen üçüncü sınıfta Radyo ve Televizyonbölümünü seçtim. Okulu dört senede bitirdim.Son sınıfta çalışma hayatına başladım. Bir arkadaşım vasıtasıyla bir firmaylagörüşmüştüm. Yayıncılık yapmak istiyorlar ve siyasal bir dergi çıkarmayı planlıyorlardı. Bense onlara siyasi dergi yapacaklarına kendi sektörleriyle, yani kırtasiyeyle ilgili sektöre! bir dergi yapma teklifinde bulunmuştum. O dergi de aslında Türkiye'nin ilk sektöre! dergisiydi.Derginin yazıişleri müdürü, muhabiri ve karikatüristi bendim. Dergi, gittikçe ciddi bir gelir de elde etmeye başlamış ve oldukça ilgi görmüştü." HayatDerglsl'ndeeditörlük "Fakat ben daha çok yaygın basında görev almak istediğimden bir yılın sonunda dergiyi bıraktım ve Ozanlar tarafından çıkartılan Hayat Dergisi'nde editör olarak çalışmaya başladım. Dergideiki editör bulunuyordu. Derginin bütün sayfalarından sorumluyduk. Aynı grupta yer alan ve biraz daha magazine! bir içerikle yayınlanan Ses Dergisi'nin de bazı işlerini yapıyorduk. Daha sonra Güneş adlı bir gazetenin çıkacağı bilgisini aldım ve onun peşinde koşturdum. Uzun süre gittim geldimve sonunda oradaki müdürü, editörlük yapabileceğim konusunda ikna etmeyi başardım." YAUTIM • EYLÜL/ EKiM 2008 5 7
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=