Yalıtım Dergisi 74. Sayı (Eylül-Ekim 2008)

ALPER DOĞRUER İnş. Y. Müh. (MBA) Mardav Satış ve Kanal Geliştirme Direktörü Yalıtım Sektörü Karsızlığı Nasıl Yenecek? Yalıtım sektöründe, yılın ilk yarısında gelen hacimselbüyümelerlebir anlamdagizlenen karsızlık, üçüncüçeyrekte satışların düşmesi ve tahsilatların gecikmeye başlamasıyla şirketler için ciddi bir sorunolmaya başladı. G eçen yazımda kısaca inşaat sektörü ve yalıtım sektörünün geleceğinden umutlu olduğumu belirtmiştim. Bunu belirtirken inşaat sektörünün milli gelirden aldığı payla ilgili olarak geçmiş yıllara dayanan bir analiz yaparak, henüz potansiyeli olduğundan bahsetmiştim. Aynı zamanda dış ticaret dengesi ve diğer hususlardan dolayı kısa vadeli riskler ve krizden duyduğum endişeyi de sebepleriyle ortaya koymuştum. Bugünlerde krizin ayak sesleri daha da yakınlaştı. Büyük küçük bütün firmaların gerekli önlemleri alması gerekiyor. Nasıl fırtına öncesi hava kararır, bulutlar artar, ısı düşerse, şu an yaşadığımız da aynısıdır. Bu işaretleri dikkate almayan şirketler maalesef sonuçlarına da katlanırlar. Düşük kar marjları ile çalışmak günü kurtarır; ama sürdürülebilirliği yoktur. Çünkü gerekli karı yapamayan şirketler nakit akışında sıkıntı yaşarlar. Kar çok kabaca, satış fiyatından bütün girdi ve masrafları çıkardıktan sonra geriye kalan tutar34 YALITIM• EYLÜL/ EKiM 2008 dır. Gene çok kabaca karı artırmanın yolları ya satış fiyatını artırmak ya da ilgili girdi ve masrafları düşürmektir. Rekabetin iyice kızıştığı günümüzde satış fiyatını artırmak çok zor olduğu için, buna alternatif olarak bütün girdi ve masraf kalemlerinin aşağıya çekilmesi çok daha basit ve düz mantıktır. Yalıtım sektörü özeline gelindiğinde, son dönemde hızlı büyümeler ve her sene artan satış rakamları geçen yazımda da dikkati çektiğim üzere sektör içi ve dışı bir çok firmanın ilgisini çekmiş ve pazarın büyümesinin üstünde üretim tesisleri kurulmuştur. Bugünlerde talebin de yavaşlaması ile maalesef bu yüksek üretim miktarları satışa dönüşmediğinden sonuç olarak fiyat düşmektedir. Isı ve su yalıtımı gibi genel kalemlere baktığımızda kapasite kullanım oranları ancak fiyat düşüşü ile geçen sene ile aynı kalabilmiştir. Bu da ancak ilk 6 ayı kurtarabilmiştir. Fiyatlar dramatik düştüğü için, şirketler daha fazla fiyat düşürememektedir. Gelinen noktada hem satışlar az hem de fiyat düşük olduğundan yapılan iş de karsız noktadadır. Kontrolsüz kapasite artışı ile ilgili olarak devlet, denetçilik görevini tam olarak yapmamaktadır. Bu yüzden zaten az olan ülke kaynakları heba olmaktadır. Türkiye gibi henüz sermaye birikimini tamamlamamış, zaten kıt kanaat az sermaye ile iş yapılan ülkelerde bir yatırım yapılırken mutlaka devletin de bu konuya müdahil olarak gereksiz kapasite artışına müsaade etmemesi gerekir. Bu bir anlamda tüketiciyi korumak gibi düşünülse de aslında yanlıştır. Çünkü geri dönüşü olmayan bir yatırımın faturasını millet olarak hepimiz ödüyoruz. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde yatırımcının ve üreticinin önünün açılması gerekmektedir. Olaya kendi içimizde bir rekabet değil de, ülkeler arasında bir rekabet diye bakarsak, Türkiye'de A tipi bir ürünü üreten üretici, bir sürü yanlış yatırımcı ile mücadele ederken battığı gibi ülkenin de birikmiş sermayesi kaybolup gitmektedir. Diğer bir ülkede A tipi

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=