Yalıtım Dergisi 70. Sayı (Ocak-Şubat 2008)

mayıp, yapının kullanım ömrünü ve verimliliğini de olumsuz yönde etkilemektedir. 2. iSi KORUNUMU İLE İLGİLİ AYRINTILAR Kaynaklar ısı korunumunu (DIN 4108, TS 825 vs) ışığında genel olarak şu koşullara bağlamaktadır: Çiylenim oluşmamalı (özellikle dış duvarın iç yüzeyinde) Yapı öğeleri arasında gerek ısıl genleşmeler, gerekse ısıl gerilmeler sonucunda bozulmalar ortaya çıkmamalı Konut içerisinde insanların yaşamlarının sağlıklı, eylemlerinin verimli olması için ısıl dirlik (termik rahatlık) koşulları oluşturulmalı. Yakıt tüketiminde artırımlı (tasarruflu) davranılmalı. Şimdi burada söylenenlerin özü kolaylıkla anlaşılabilecek durumdadır. Ancak sözü edilen kaynaklar yine ısı korunumunu üç aşamada tanımlamayı gerekli görmüşlerdir. Birinci aşamada "en düşük ısı korunumunun" koşulları belirlenmektedir.Buna göre, Konut içerisindeki havada bulunan su buğunun (buhar) yoğuşup duvar yüzeyinde çiylenime (sıvı durumu) dönüşmemesi Havanın yoğuşma sıcaklığının dış duvar iç yüzey sıcaklığının altında olması gerekmektedir. Örnek vermek gerekirse, konut içerisinde insanların devinimlerini yavaşlatarak gövdesel edimlerini azalttıklarını düşünelim; bu durumda havanın bağıl yaşlık oranı ile su buğu basıncı da düzgülü sınırlar içerisinde dengeye erişirse (bkz. Carrier-Diagram) [4], insanlar 19 °C oda sıcaklığında bile ortamı soğuk olarak algılayabilirler. Burada insanların gövdesel devinimleri önemli bir etkense de gerek ısıl köprüler gerekse yetersiz yalıtım uygulamaları dış kabuk iç yüzeyinde büyük oranda sıcaklık düşmesine neden olmaktadır. Böylece düşen sıcaklık farkı oranında havadaki su buğu nicel olarak belli oranda çiylenime dönüşmüş olmaktadır. Isı yitimini azaltmak için ilkesel olarak yapı öğesi kalınlığını biraz bol tutmak olanaklıdır. Buna göre, ısıl akım yoğunluğu q = - tı. d{}/ds, [W/ m2 ] bağıntısında da görüldüğü gibi, sıcaklık düşmesi ({}), öğe kalınlığının artması (s) ile azalacak; ısıl iletkenlik (salınım) direnci ise, R).. = s/tı., [m2 K/W] bağıntısından da kolaylıkla anlaşılacağı üzere yükseliş gösterecektir[4]. Ancakburada da yine gösterimi yapılan ilişkilerin sonuçlarının kesinliği durağan ısıl devinim koşulları ile ilintili bulunmaktadır. Yine bu bağlamda şunu da belirtmek gerekir: yapı öğesinin kalınlığının büyük ölçülerde yükseltilmesi mühendislik bakışı açısından olanaklı bulunmamaktadır. Çünkü böyle bir uygulama gerek kaynak, gerekse iş artırımı amacına aykırı düşmektedir. Öyleyse yapılacak olan iş, yapının dış yüzeyini oluşturan öğelerin Daha düşük iletkenlik katsayısı olan gereçlerden seçilmesi • Düşük iletkenlik katsayılı, yalıtkan sayılan gereçlerle dıştan sarılması Olanaklar elverdiğince ısıl köprü oluşturmamasına özen gösterilmesi olarak sıralanabilir. Isı korunumu konusunda diğer bir yaklaşım da "en uygun (optimum) ısı korunumu" anlayışıdır. Kaynaklar [3][4] bu anlayış biçimine daha çok kişisel algılamaya öncelik vererek Görüntü 2: Yapının dış yüzeyi çok sayıda girinti-çıkıntılarla büyütülmüş olup döşeme uzantıları (balkon) doğrudan ısıl köprü oluşturmaktadır. Isı yalıtımı çok büyük. yaklaşmaktadırlar. Buna göre sayısal çözümlemeler, sınırlamalar yerine öncelikle insanın ısıl dirliğe (termik rahatlık) erişmesi ile birlikte yaşamsal etkinliklerini en verimlibir düzeyde gerçekleştirebilmesi temel alınmaktadır. Oysa "en düşük (minimum) ısı korunumu" ilkelerine göre erke artırımı ısıl dirlik koşulu ile eşgüdümlü olarak ele alınıp irdelenmektedir. Sonuncu olarak, özellikle Alman Isı Korunumu Yönetmeliğinin (WSchV) (3], alan/oylum oranına göre belirlenen ısıl geçirimlilik katsayılarının aşılmamasını gerekli kılan bir yöntemi benimsediğini görmekteyiz. Uzun yıllardan beri bilinen bu yöntem son durumuyla zorunlu olarak uygulamaya sokulmuş bulunmaktadır. Bu yöntem, nitekim gerek TS 825'te [7] gerekse ilgili yönetmelikte de [6] yer almış bulunmaktadır. Yöntem, binayı çevreleyen toplam dış kabuk alanının (m2 ) bina oylumuna (m3 ) oranını temel almaktadır. Basamaklı olarak verilen A/V oranlarının karşısına da aşılmaması gereken en yüksek ısıl geçirimlilik katsayıları (km max W/(m2K)) yazılmıştır. Yöntemi~ i!'. ginç yanı ise yapıların kullanım sıcaklıklarına göre sınıflandırılmasıdır. Düzgülü sıcaklıktaki (.!,:19°C) ısıl geçirimlilik katsayısı sınırları düşük sıcaklıkta kullanılan binaların bu değerlerine göre daha düşük düzeylerde önerilmiştir. Bu da kısa süreli kullanılan binalarda büyük çapta yalıtım YALITIM• OCAK/ ŞUBAT 2008 7 3

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=