Yalıtım Dergisi 69. Sayı (Kasım-Aralık 2007)

!ar veya çıplak fibrocam sıcak asfalt kullanılarak çatıya, üç-beş kat yapıştırılarak yalıtım yapılıyordu. Üstüne de ya çakıl ya da mastik asfalt dökülüyordu. Araya ısı yalıtımı yapılmak istenirse şilte halinde camyünü veya styropor kullanılıyordu. O dönemlerde kullanılan malzemelerin bir bölümü zamanla çürüyebilen organik malzemelerdi. Halbuki bizim örtülerin içerisinde bulunan fibrocam,cam dokuma gibi malzemeler çürümüyorlardı ve ısıya dayanıklı inorganik olduklarından uzun süre dayanımlı malzemelerdi..." Ben çukura bakıyordum, çukur bana bakıyordu! "Pazarlama departmanımızdaki Melih İbrahimoğlu, Süleyman Pehlivanoğlu ve Talha Gencer mimari büroları dolaşıp, tanıtım yapıyorlardı. Ben, rahmetli Engin Kutlukan ve Cihangir Dönmez de uygulamaları gerçekleştiriyorduk. İlk işim bir çatıydı. Orada biraz pratik yapmış oldum. Daha sonra bana Ankara'daki üç şantiyenin temel yalıtımının sorumluluğunu verdiler. Bunlardan bir tanesi Ankara Kızılay Meydanı'ndaki Koç'un binasıydı. Gittiğimizde bir betonarme çukur hazırlamışlardı ve o çukurun içinin yalıtılması gerekiyordu. Benden daha tecrübeli olan rahmetli Engin Kutlukan'a, 'Bu işi nasıl yapacağız' diye sormuştum. Engin'in ise yaptığı tek şey sırtımı sıvazlamak ve 'Yaparsın, yaparsın!' demek olmuştu. Çukur bana kalmıştı. Yalıtılması gerekiyordu. Ben çukura bakıyordum, çukur bana bakıyordu. Sonunda topladım ustaları, oturduk çukurun başına, ayaklarımızı aşağıya sallandırarak benim mühendislik bilgilerimle ustaların tecrübelerini harmanlayarak çözümler geliştirdik. Bu çözümler bugün temel yalıtımının iskeletini oluşturuyor. O günden sonra yalıtım daha aranır olmaya başladı. Uygulamalardakive pazarlama bölümündeki arkadaşlarımızın başarıları yalıtımın büyümesini sağladı. Çünkü işe başladığımız dönemlerde yalıtımdan, teras çatı yapmaktan kaçınılıyordu. Teras çatı demek akıtan çatı yapmak demekti. O yüzden teras çatılar, yazılı olmamakla beraber Bayındırlık Bakanlığı'nın tüm projelerinde yasaklanmıştı. Bizim yaptığımız doğru uygulamalar sonrasında önyargılar kırıldı ve yalıtım pazarı bugünkü büyüklüğe ulaştı. .. " İlk sunumuma kem küm ederek başlamıştım "Başarılı uygulamalardan sonra bu işi yalnızca Cam Elyafın yürütemeyeceği, bayilik teşkilatının da eğitilmesi gerektiği fikrinde karar alındı. Bayilerimizin ekiplerini eğitmeye başladım. Hem eğitiyor hem yaptıkları uygulamaları kontrol ediyordum. Uygulamaların yanlış yapılması bizi baltalayabilirdi. Doğru uygulamalarla büyüyebilirdik. 1984 yılına kadar görevim buydu ve neredeyse tüm Türkiye'yi karış karış gezdim, tanıdım. Cam Elyafın bahçesinde kurduğumuz uygulama alanında 8 mm'lik eğitim filmleri çekiyorduk. Asfaltın nasıl ısıtılacağı, kalitesinin nasıl tespit edileceği, doğru kıvama hangi şartlarda getirileceği, yatay ve düşey duvarlarda nasıl uygulama yapılacağı konusunda dersler veriyordum. Bu yapılanlar Türkiye için bir ilkti. Sempozyumlar da düzenliyor ürünlerimizin avantajlarını anlatıyorduk. O günün saygın mimarları, resmi kurumlar, müteahhitlik firmaları bu sempozyumlara davet ediliyordu. Dört sempozyum yapmıştık. Üçüncü ve dördüncülerde benimde sunumlarım olmuştu. Sektörde yeniydimve deneyimim azdı. Sunumumun konusu 'Yalıtımda Oluşan Hasarlar ve Nedenleri'ydi. Sunum başlamadan önce heyecandan titriyordum. Kalabalık bir izleyici kitlesinin karşısında ilk kez konuşacaktım. Beni cesaretlendiren Pazarlama Müdürü Bora Gönenç olmuştu: 'Bu işi burada senden daha iyi kimse bilmiyor" demesi beni yüreklendirmişti. Toplum karşısında konuşma cesaretini ilk kez bu sözlerle edinmiştim. Yirmi beş dakikalık sunumum kem kümlerle başlamış, YALITIM • KASIM/ ARALIK 2007 4 9

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=