• kinci soyadımız olan '' I Bonfil'in, Fransızca olduğu ve 'iyi çocuk' anlamına geldiği söyleniyor. Asıl soyadımızsa Levi. .. Soyadı Kanunu çıktığında nüfus memuru büyükbabama, 'Burada çok sayıda Levi soyadı var, kendine başka bir soyadı bul!' demiş. Büyükbabam da kütüğe, erkek çocuğu olmayan uzak bir akrabamızın soyadı olan Bonfil soyadını yazdırmış. 1952'de Kuzguncuk'ta doğmuşum. Kuzguncuk üç dinin kesiştiği, kendine özgü bir yaşam tarzı ve farklılığı olan bir semtti. Herkes birbirini tanırdı. Akşama kadar sokakta oynayan yaramaz bir çocuktum. Sahilden, boğazın akıntılı sularına atlardık. Fiziksel olarak zayıftım. Her cuma akşamı doktor ziyarete gelir, beni kontrolden geçirirdi. Sağlık problemlerimden dolayı okula gidemediğim gün de çok olurdu. İlkokuldaki öğretmenim Hamit Öktem, derslerimden geri kalmayayım diye eve gelir, o gün içinde işlediği dersleri bana da aktarırdı. Üzerimde emeği çoktur. Yirmisene önceki vefatına kadar irtibatı hiç kesmemiştik. On yaşındayken, akrabalarımızın yavaş yavaş Şişli'ye taşınmaya Kız kardeşiyle/ 1959 başlaması nedeniyle ailem de oraya taşınma kararı almıştı. Ortaokul ve liseyi Beyoğlu'nda Rus Konsolosluğu'nun arkasındaki Özel Tarhan Lisesi'nde tamamladım ... " "Babam matbaacıydı. Okul hayatım boyunca, babamın arzu etmesine rağmen matbaada hiç çalışmadım. Zor ve emek isteyen bir işti. Lisenin son iki yılında ve üniversite öğrenimim boyunca yazlan dayılarımın otomotiv yedek parçası satan dükkanlarında çalışırdım. Önceleri Taksim'de, sonra da Sirkeci'deki dükkanda piyasanın tam içinde bulundum. Sabahları gider gitmez telefon mücadelesine girerdik. Santralden telefon bağlanana kadar öğlen olurdu. Eğlenceli gelirdi bana. Üniversiteninson yıllarındaysa biraz daha profesyonel işlerle uğraşmaya başlamıştım. Faturalama işlemlerini takip ediyor, müşterilerin cari hesaplarını tutuyor, senetleri düzenliyordum. Faturayı keser, senetleri iliştirir ve çalıştığımız Anadolu'daki müşterilere yollardık. Farklı yıllardı. Çoğu Anadolu tüccarı sözle çalışırdı. Anadolu'dan itibarlı müşteriler geldiği zaman hiçbir şekilde senet hazırlanmazdı..." Babam, Basın Yayın Yüksekokulu'nagirmemive matbaacılık yapmamı istiyordu "Çocukluğumda çocuk doktoru olmak istiyordum. Hatta doktorumla bir anlaşma yapmıştık; doktor diplomamla ona gidersem bana refleks çekicini hediye edecekti. Başarılı bir öğrenci sayılabilirdim. 1964-1968'li yıllardaki uzay çalışmaları da ilgimi çekiyordu. Ayda yapılan ilk yürüyüş beni çok etkilemişti. Görüşlerimde ani bir sapma olmuştu. Tıpa olan ilgim bir anda tepkili motorlar konusuna dönüşmüştü. Ben de bu konuda eğitimimi ancak yurtdışında alabileceğime karar verdim, araştırmalar yaptım ve 1968 senesinde İsrail hükümetinden bir burs kazandım. LiseHayfa/ 1969 den mezun olduktan sonra maceralı bir yıl başladı. Ailemgitmemi istemiyordu. Bense kararlıydım. Hatta babam, o dönemde yeni yeni piyasaya çıkan ofset makinelerinden alıp, matbaaya ortak olmamı teklif etmişti. Hayatımın en büyük tekliflerinden birisiydi. Basın Yayın Yüksekokulu'na girip, sonrasında da aile işimizi devam ettirmemi istiyordu. 17 yaşımdaki o gençlik havasıyla 'hayır' demiş ve kazandığım bursun peşinden yurtdışına gitmiştim. Gitmedende üniversite seçme sınavına girmiştim. O yıl ilk kez test sistemi uygulanmıştı. Eski sisteme göre hazırlanmış olmama rağmen kötü bir puan da tutturmamıştım; fakat istediğim düzeyde değildi. Sonunda İsrail'e gittim. 15 gün sonra babam telefon açıp, puanların düştüğünü ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne girebileceğimi söylemişti. Hemen uçak biletini göndermeyi ve Türkiye'ye dönüp kaydımı yaptırmamı istiyordu. Bense o yaşın cahilliğiyle hayatımın ikinci büyük hatasını yaparak geri dönüp kaydımı yaptırmamıştım. Yurtdışında başarmayı hedefliyordum. Fakat orada bir senenin sonunda istediğim noktaya gelemedim. Arzu ettiğim üniversiteye gireYALITIM • KASIM/ ARALIK 2007 4 7
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=