Yalıtım Dergisi 68. Sayı (Eylül-Ekim 2007)

akademik bakış alesef bu çalışmalar ivme kazanamıyor. Enerji Verimliliği Yasası bile duyurulamıyor ... " Nükleer enerjiyi konuşmanın bir anlamı yok! "Türkiye'de ekonomi büyüyor ve Enerji Bakanlığı da ihtiyaç duyulacak elektriğin önemli bir kısmını, kurulacak nükleer santrallerden sağlamayı planlıyor. Bu konuda bayağı hummalı bir çalışma içindeler. Fakat Amerika'daki şuurun yerleşmesi; yani ihtiyacımız olan enerjinin bir kısmını tasarrufla sağlayabilmemiz gerekiyor. Teşvik çok önemii ve gerekirse ceza mekanizması devreye sokulmalı. Türkiye'de şu anda enerji konusundaki bir numaralı problem yeterince yalıtım olmayışı. Bir kişi enerji hakkında konuşuyorsa, kullandığı on kelimedendördü 'yalıtım' veya 'tasarruf' olmalı. Bunları bırakıp da nükleer enerjinin gerekip gerekmediğini tartışmanın anlamı yok. Bir seferberlik havası yaratılsa nükleer santrale bu etapta gerek kalmayacak. Onun üreteceği enerji tasarruftan sağlanacak. Mesela 2000'de Ankara'da yapılan Türkiye 8. Enerji Kongresi'nde yayınlanan bir araştırmada Türkiye'deki 11.5 milyon konutun sadece yüzde l0'unda çatı yalıtımı ve yüzde 9'unda çift cam olduğunu ifade etmektedir. Bu da binalarda yalıtım uygulamalarının artırılmasıyla kayda değer bir tasarrufun sağlanacağını açıkça göstermektedir..." Enerji Verimliliği Kanunu"çekici" ismine rağmen heyecanvermiyor "Enerji kaynakları ve enerjinin kullanılmasında verimliliğin artırılması amacıyla hazırlanan ve 2 Mayıs 2007 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe giren Enerji Verimliliği Kanunu, çekici ismine rağmen heyecan vermekten uzak. Zaten oldukça detaylı olan kanun ilave yönetmeliklerin de hazırlanmasını öngörüyor ve enerji verimliliği faaliyetlerini adeta 5 o YAUTIM • EYLÜL/ EKiM 2007 tekelleştiriyor. Yaygınlaştırılması gereken enerji verimliliğini artırma faaliyetleri merkezileştiriliyor ve bürokratik formalitelerle dolu dar bir mecraya hapsediliyor. Aslında yapılması gereken bunun tam tersi, yani ülke çapında topyekün bir tasarruf seferberliğinin önünün açılması ve herkesin aktif rol almaya teşvik edilmesi. Kanun, yeni bir formaliteler zinciri oluşturuyor ve enerji verimlilik faaliyetlerini sadece bir kuruma ve yetkilendirilmiş bir grup insana hasrediyor. Gönül isterdi ki kanun, insana güvene, işbirliğine ve yaratıcılığa dayanan 'demokrat' bir zemin oluştursun. Ve takımların kurulmasını teşvik etsin; kabuğa değil öze ağırlık versin. Mesela her yıl kanun zoruyla düzenlenen Enerji Verimliliği Haftası etkinlikleri, sonunda 'dostlar alışverişte görsün' kabilinden ruhsuz bir bürokratik panayıra ve bir formaliteye dönüşüyor. Ve enerji tasarrufu gibi yüksek bir gaye için yapılan bir etkinlik, bir çok kişinin zaman ve enerjisinin israfıyla sona eriyor; bunca yıldır Yerli Malı Haftası düzenleyip, yerli malı edebiyatı yapa yapa ülkenin bir ithal mallar cenneti haline gelmesi gibi..." MaalesefTürklye'deki tek oyuncu"Özel Sektör!.." "Yalıtım ve tasarruf bilincinin Türkiye'de kısa zaman içinde gelişecejine dair şimdilik hiçbir gösterge yok. Bir takım çalışması havası ve heyecan yaratılamıyor. Üniversiteler büyük etapta gerçek hayattan kopuk ve kendi kısır gündemleriyle meşgul. Devlet kurumları ise takım kurma yerine herşeyi kendileri yapma ve kontrolü elden kaçırmama telaşında. Özel sektör piyasadaki tek oyuncu gibi görünüyor ve bu tabii ki yeterli değil. Yalıtımın yaygınlaştırılması ve verimlilik konularında üniversitelerin ciddi bir oyuncu olması gerekiyor. ABD'de öğretim üyelerinin piyasaya serbestçe danışmanlık hizmeti vererek bilgi ve birikimlerini toplumun hizmetine sunması teşvik edilirken, Türkiye'de bu konuda daha ziyade caydırıcılık hakim. Öğretim üyeleri ülkenin çözüm bekleyen problemlerine değil uluslararası yayın yapılabilecek konulara yönlendirilip adeta 'yayıncılık oyunu' oynamaya teşvik ediliyor. ABD'de öğretim üyeleri ne kadar fazla firmaya danışmanlık yaparlarsa o kadar fazla puan alıyorlar (ki bu akademik unvan ve maaş artışlarına da olumlu katkı yapıyor) ve kimse sağlanan ilave gelire karışmıyor. Hatta danışmanlık yapılan konulardan ve firmalarla ortak çalışmalardan bazen çok güzel yayınlar da çıkıyor ve bu tecrübelerden başkalarının da faydalanması sağlanıyor. Topluma sunulan hizmet akademik yayınlar kadar önemlidir ve üniversitelerde akademik ünvanların verilmesinde hizmet unsuruna ağırlık verilmelidir..." Devletve üniversitelermisyon odaklı çalışmalı "Yalıtım konusunda özel sektör oldukça gayretli, ama sacayağının ikisi eksik olunca bu gayretler yetersiz kalıyor. Devlet kurumları ve üniversitelerin enerji israfı ile mücadeleye bir an önce girmesi lazım. Devletinve üniversitelerin özel sektör anlayışıyla, misyon odaklı çalışmaları gerekir." 11

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=