Yani ekonomideki büyüme hızının beşte birinde. Ayrıca 1990-2000 yılları arasında sanayi üretimi yüzde 41 artarken sanayide elektrik kullanımı ise sadece yüzde 11 arttı... Biz de bu çarpıcı gelişmeleri yakın-, dan takip eden ve Nevada Üniversitesi Makine Fakültesi'nde öğretim üyeliği yapan Prof. Dr. Yunus AliÇengel ile bir görüşme gerçekleştirdik. Çengel'i çoğunuz ABD ve dünyada yaygın olarak okutulan ve Türkçe dahil bir çok dile çevrilen Termodinamik kitabının yazarı olarak tanıyorsunuz. Bir süre önce Nevada Üniversitesi Endüstriyel Etüt Merkezi'nin de direktörlüğünü yapan Çengel, onlarca sanayi tesisinde enerji etütleri yapmış ve başta yalıtım olmak üzere tasarruf ve verimlilikleilgiliçok sayıda makale hazırlamış. Bu yarıyıl Yıldız Teknik Üniversitesi'nde misafir öğretim üyesiolarak da ders verecek olan Çengel, ABD'de tasarruf tedbirlerinin etkisinin çarpıcı olarak görüldüğü sahalardan birisinin iptal edilen nükleer santraller olduğunu belirtiyor. "ABDtasarrufla tanışmadan önce büyüyen ekonomisinin elektrik ihtiyacını nükleer santrallerle karşılamayı planlıyordu ve 1970'1i yıllarda onlarca nükleer santralin inşasına başlanmıştı. Ancak öngörülmeyen bir şey oldu; tasarruf tedbirleri, büyüyen ekonominin enerji ihtiyacını karşılamaya kafi geldi. Sonunda toplam 107 bin MWkapasiteli değişik yapım aşamalarındaki 97 nükleer santral iptal edildi. Harcanan on milyarlarca dolar boşa gitti." diyen Prof. Dr. Yunus Ali Çengel, bu iptallerin yüzde 90'ının 1974 ve 1984 yılları arasında olmasının ve 1979'dan beri yeni nükleer santral kurulmamasının, gerçekleştirilen tasarruf tedbirlerinin etkisini açıkça gösterdiğini vurguluyor. Bu tecrübeden çıkarılacak dersin, ekonomik ve yerli tasarruf tedbirleri dururken bunları göz ardı edip dışa bağımlı ve pahalı nükleer enerjiye yönelmenin, yakın tarihten ders almamak olduğunu dile getiren Çengel şöyle devam ediyor: "Türkiye'de enerji israfı had safhada olduğu halde, ekonomik büyüme için gerekli enerji kaynağı olarak nükleer dahil her tür enerji konuşulup tartışılıyor; ama nedense artan enerji ihtiyacımızı yıllarca karşılayabilecek olan en büyük enerji kaynağı tasarruftan neredeyse hiç bahsedilmiyor. Nükleer enerjiye bir itirazımız yok. Fakat nükleer enerji ilk akla gelecek çözümlerden birisi değil. İlk öncelik tasarruf, tasarrufta da ilk öncelik yalıtım. Bunun zihinlere nakşedilmesi lazım. Isı yalıtımı sürdürülebilir gelişme ve ekonomik büyümeyi mümkün kılarken hava kirliliğini de azaltıyor. .. " "ABD'de 1996 yılında yayınlanan bir çalışma, binalara uygulanan yalıtımın ısıtma ve soğutma için gerekli enerji kullanımını konutlarda yüzde 51 azaltarak yılda 10.4 Quad, ticari binalarda da yüzde 18 azaltarak yılda 1.5 Quad enerji tasarrufu sağladığını gösteriyor.Tüm konut amaçlı ve ticari binalardaki (endüstriyel tesisler hariç) yıllık tasarruf ise enerji kullanımında, yüzde 42'ye karşılık gelen 11.9 Quad (2 milyarvaril petrole eşdeğer) olmuş. Bu, ülke çapındaki tüm enerji tasarrufunun yüzde 15'ine karşılık geliyor ve karbondioksit emisyonunda yılda 780 milyon tonluk bir azalmayı beraberinde getiriyor. Yine başka bir örnek vermek gerekirse, ABD'de federal hükümet binalarında 1985-2000 yılları arasında metrekare başına enerji kullanımı yüzde 20 azalmış. Bu süre zarfındaki hükümetin toplam enerji kullanımındaki azalma ise yüzde 20'den de fazla olmuş. Türkiye'de ise kamu kurum ve kuruluşlarına hizmet içi eğitim programları kapsamında bol miktarda enerji tasarrufu konulu seminerler veriliyor. Bu eğitim ve seminerlerin kamu binalarında ne kadar tasarruf sağladığı gerçekten merak konusu. Ülkemizdefaaliyet gösteren Ulusal Enerji Tasarrufu Merkezi faaliyet raporlarında verdiği seminer sayısı ve bulunduğu etkinliklerle beraber bireylere, kurumlara ve ülkeye ne kadar enerji tasarruf ettirdiğini yazarsa sanırım çok daha faydalı olur. Belki daha az konuşup daha çok iş yapma prensibini tekrar keşfetmek gerekiyor..." Türkiye'de "derebeylik" havası hakim "Türkiye'de çok detaylı yönetmelikler, yasalar çıkmaya başladı ama bunu ne müteahhit ne de belediye biliyor. Tüketicinin ise böyle bir şeyden haberi yok. Dolayısıyla vatandaş yalıtımı ve enerji tasarrufunu talep edemiyor. Kanun iş yapmıyor; işi insanlar yapıyor. Belediyeler bunun şuurunda değil ve zorlamıyor. Müteahhit de en hızlı, en ucuz neyse onu yapıyor. Sonunda yalıtım güme gidiyor. Kanun ve yönetmelikler uygulanmalı. Bir devlet politikası olması lazım. Ama maalesef devlet bir kanun veya yönetmelik çıkardığı zaman görevini yaptım zannediyor. Sonra birkaç bürokrata havale ediliyor, onlar da genelge çıkaracaklar diye aylar geçiyor. Çıkan genelge de raflara gidiyor. Enerji tasarrufuna yönelik bir seferberlik lazım. Devlet kademelerinde, özel sektörde, üniversitelerde söz söyleyebilecek insanların elbirliğiyle bu bilinci oluşturması lazım. Bunlar hızlı ve çabuk yapılmalı. Yalıtım yaptırmayan kendini suçlu hissetmeli. Türkiye'de istişare bilinci ve takım ruhu gelişmiş değil. Bir derebeylik havası hakim. Herkes kendi telinden çalıyor, herkes ahkam kesiyor. Yani milli bir dava etrafında toplanıp tam saha baskı uygulanması gerekiyor. Takımlar kurulmalı, faaliyete geçilmesi, herkesin çalışması lazım. Bu konuda da başta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı olmak üzere devletin direksiyon başına geçmesi gerekiyor. Bakanlık teşvik ediyor ama maYALITIM • EYLÜL/ EKiM 4 9
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=