Yalıtım Dergisi 65. Sayı (Mart-Nisan 2007)

portre/ röportaj Özcaıı Özmaıı eşi ve kızıyla taya çıkıp, müşterinin ayağına gitmek yaygınlaşınca yazıhanelerin açılış saatleri dokuza kadar ilerledi. Orayı çok severdim.Yazlan babamla erkenden vapura biner işe giderdim. Benim için son derece eğlenceli bir yerdi. Yorulunca da tecrit bezlerinin üzerinde kıvrılır uyurdum." "Fiyat değişiklikleri müşteriye mektupla bildirilirdi.Mektuplan evde annem, babam ve ben hazırlardık. Mektupları katlar, zarflara koyar, teksir makinesinde çoğaltılmış adresleri makasla kesip, tutkalla zarflara yapıştırırdık. Müşterimiz olmayan firmalara da fiyat listesini gönderirdik. Bu alışkanlığımız hala devam ediyor. Her fiyat değişikliğimizde yaklaşık on bin firmaya fiyat listemiziyolluyoruz..." Türkiye'nln ilk yalıtım firması: Emülzer "Kurucu Yerasimos Evyenidis, 1975 yılında babam Bedrettin Özman ve ortağımız Hüseyin Şen'e kalan hisselerini devrettikten sonra Yunanistan'a göç etti ve bir süre sonra kalp krizi geçirerek vefat etti. Babamlann zaten firmada hisseleri vardı. Değerinden daha fazla bir bedel ödemişlerdi. Firmanın yarısı zaten onlarındı. İmalattan sorumlu olan Hüseyin Bey de babamdan birkaç sene önce Emülzer'de çalışmaya başlamış. Firmayı satın aldıktan sonra da konum54 YALITIM• MART/ NiSAN 2007 lan değişmemiş; babam hep büro işlerinden, Hüseyin Bey de imalattan sorumlu olmuştu. Yedi sene öncesine, emekli olana kadar da böyle devam ettiler. Şimdi aktif çalışmıyorlar. Emülzer Türkiye'nin ilk yalıtım firmasıdır. Daha eski bir yalıtım firması bilmiyoruz. Ürüne ismini vermiş. 1970'li yıllarda pazar payımız son derece büyüktü. Piyasada sadece bitümlü malzemeler vardı. Rakip olarak ise BTM ve Orcan firmalarını hatırlıyorum." "Babamlar 1975'te firmanın tamamını devraldıktan sonra nispeten sıkıntılı ve durgun bir dönem yaşanmıştı. Bu biraz da maddi sebeplerden kaynaklanıyordu. Yeterli ataklığı gösteremediğimiz bir dönemdi. 1980'li yıllarda bir sürü firma kuruldu, ithalat serbest bırakıldı. Çok hızlı büyüyen firmalar oldu. Biz ise o dönemde yaşanan hızlı büyümeyi yakalayamadık. Yüksek pazar payının çoğunu o dönemde kaybettik. İthalat yapmamız gerekiyordu. İthalat da imalata çevrilmeliydi.Ama yapamadık. Şimdi ulaştığımız geniş ürün portföyünün temelleri o zamanda atılmalıydı. Bu konuda 1985'lerden sonra ancak hareketlenebildik ve şimdiki geniş ürün portföyüne ulaştık." Yaz dönemindeturist rehberliği yapıyordum "Avusturya Lisesi'ni bitirdikten sonra 1984 yılında üniversite sınavlarına girdim. Tercih listeme Boğaziçi Üniversitesi İşletme, Boğaziçi Üniversitesi İktisat ve Marmara Üniversitesi İşletme fakültelerini yazmıştım. Sınav sonucunda Marmara Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü kazandım. Kampus eve yürüme mesafesindeki Göztepe'deydi. Lisede Almanca'nın yanında ikinci dil olarak öğretilen İngilizce sayesinde hazırlık sınıfını okumadan birinci sınıfa başladım. Fakültede geçirdiğim dört sene oldukça güzel geçti." -------------- -- "Fakülte yıllarında yaz döneminde rehberlik de yapıyordum. Eğlenceli bir işti. Bir arkadaşımın turizmci olan babası, beni sahibi olduğu Şile Değirmen Otel'e yardımcı rehber olarak yerleştirmişti. Yugoslavya karayolu açık olduğundan Almanyave Avusturya'dan turist grupları otobüsle iki günlük bir yolculuk yaparak Türkiye'ye gelirlerdi. Görevim, kafileyi Kapıkule'de karşılamak, Edirne'de Selimiye Camii'ni gezdirdikten sonra Türkiye hakkında bilgiler vererek İstanbul'a getirmekti. İstanbul'a geldiğimizde Boğaziçi Köprüsü'ne varıldığında Şile'ye gitmek için bir yetmiş kilometre daha yol olduğunu duyan turistlerin moralleri bozulurdu. Boğaziçi Köprüsü'ne varıldığında iki günlük yolculuğun bittiğini tahmin ediyorlardı. Moral bozuklukları Şile'yi gördüklerinde sona eriyordu. Şile gerçekten güzel bir yerdi." "Sabahtan akşama kadar turistlerle beraberdim. İyi para kazanıyordum. Müdürden izin alarak, kendim de Şile'de bir tur düzenliyordum... Otobüsle limana iniyor, balıkçı tekneleriyle Ağlayan Kaya ve koyları gezdiriyordum. Dönüşte limanda misafirlere çay ve kahve ısmarlıyordum. Para karşılığı düzenlenen bir turda kendilerine çay ısmarlanması alışkın olmadıkları bir şeydi; şaşırırlardı. Güzel bir dere kenarında kuyu kebabı yapan bir restoranla da anlaşmıştım. Benim otobüsüm gelene kadar kuyuyu açmıyorlardı. Kazma kürekle kapak kırıldıktan sonra kuyu kebabının buram buram kokan dumanı turistleri çok etkilerdi. Fotoğraf çekerlerdi. Çok memnun kalırlar ve neredeyse tur fiyatı kadar bahşiş bırakırlardı. O sezon elli bin lira maaş alıyordum. Fakat sezon sonunda 1 milyon 250 bin lira para biriktirmiştim. Bir otomobil parasıydı. .. " "O dönemde ara sıra Emülzer'e de

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=