zamanlar adeta bir sayfi- 0 ye bölgesi olan İstanbul Fenerbahçe'de 1965 yılında doğmuşum; ama Fenerbahçe taraftan değilim. Takım tutmayı bir türlü beceremedim. Baba tarafım Tatar kökenli olduğundan ben de kendimi Tatar sayıyorum. Bahçeli ve müstakil evlerin yoğunluklu olduğu Fenerbahçe'de sakin bir çocukluk geçirdim. Kalamış ve Dalyan yüzülebilir yerlerdi. Vaktimizi genelde ağaçlardan topladığımızı meyveleri yiyerek ve Kalamış ile Dalyan'da tuttuğumuz balıkları ve çıkarttığımız midyeleri evin bahçesinde kızartarak geçirirdik. Bisikletsürmek de en büyük eğlencelerimizden birisiydi. Bostancı ve Kadıköy'e rahat rahat gidebilirdik. Otomobil bu kadar çok değildi; Amerikan arabası ve kadın şoför ilgi çeken şeylerdi ... "Eğitim hayatıma Kalamış İlkokulu'nda başladım fakat üç okul değiştirdim. İlkokuldan sonra girdiğim kolej sınavlarında şimdiki adı J{adıköyAnadolu Lisesiolan MaarifKoleji'ni üçüncülükle kazanmıştım. Fakat Kıbrıs Çıkarması nedeniyle, yabancı öğretmenlerin ülkelerine döndüğü düşüncesiyle Maarif Koleji'ne kaydımı yaptırmamıştık. Yedek listeden girmeye hak kazandığım Avusturya Lisesi'ni tercih etmiştik. Karaköy'de bulunan Avusturya Lisesi Almanca eğitim veriyordu. Köklü ve disiplinli bir okuldu. Ortaokul ve lisede ortalama bir öğrenciydim. Sınıfta kalmadım, teşekkür belgesi de almadım. Şimdiki eşimle de aynı sınıftaydık. O'nun yardımları sayesinde fazla bir sıkıntı çekmemiştim. Avusturya Lisesi, verdiği eğitimle bana ve arkadaşlarıma çok şey kazandırdı. Hayatımızın en önemli dönemini o okulda geçirdik. Fakülte mezunu olmama rağmen, nereden mezun olduğum sorulduğunda hala Avusturya Lisesi cevabını veriyorum. Lisede ticaret bölümünü seçmiştim. Ticaret bilgisinin, mezun olduktan sonra Emülzer'de çalışmayı düşündüğümden yararlı olacağını tahmin ediyordum. Muhasebeve daktilo gibi iş hayatında faydalı olacak dersler görüyorduk. En ağın steno dersiydi. Öğrenmemek için neredeyse savaş veriyorduk. Kayıt cihazları yaygınlaştığından bahanelerimiz de vardı. Sonuçta stenoyu da öğrendik. Şimdi bile bazen kimsenin anlamamasını istediğim özel notları stenoyla alıyorum. Lisede folklor grubundaydım. Hatta Avusturya cumhurbaşkanının sarayında bir gösteri yapmış ve başkanın elini sıkmıştık. Gurur verici bir şeydi ... " YerasimosEvyenidis; Çorbacı Amca. .. "Emülzer 1935 yılında kurulmuş. Kelimenin ilk dört harfi emülsiyon kelimesinden geliyor. 'Zer'in ise tam olarak bilmemeklebirlikte, firmanın kurucusu Yerasimos Evyenidis'e arkadaşlarının taktıkları bir lakap olduğunu tahmin ediyoruz. Babam 1952 yılında Emülzer'de muhasebe yardımcısı olarak işe başlamış. Hesap ve büro işlerinden sorumluymuş. Yerasimos Evyenidis'e 'Çorbacı' Amcaderdim. O günlerde Rumlara 'Çorbacı', Ermenilere de 'Ustacım' denirdi. Karaköy'de böyle bir alışkanlık vardı. Herhalde Ermenilerin el sanatlarında, Rumların da hizmet sektörü ve lokantacılıktaki yeteneklerinden kaynaklanıyordu. Çorbacı Amca'nın diplomalarını hala saklarım. Mesela 1934 yılında Londra'da altı haftalık bitümlü ürünler ve asfalt eğitimine katıldığını belgeleyen diploma arşivimizde durur. Şirketi de aldığı o eğitimden sonra kurmuş zaten. Babası da yol asfaltı müteahhidiymiş ... " Tecrit bezlerininüzerinde uyurdum "Yazıhane, Karaköy Tersane Caddesi 77 numarada, imalat ise Küçükköy'deydi. İnşaatla ilgili bütün sektörler o bölgede toplu olarak bulunurdu. Tüm Türkiye'nin ticareti Karaköy ve Eminönü'nden yapılırdı. Dükkanını erken açan iyi iş yapardı. Çünkü Anadolu'dan gelenler sabah erken saatlerde otobüsten iner, alışverişlerini tamamlar ve malını ambara teslim ederlerdi. Sonradan ticaret değişti. Pazarlama gibi kavramlar orYALITIM• MART/ NiSAN 2007 5 3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=