portre/röportaj Her mimar restorasyonyapamaz Her mimar restorasyon yapamaz. Restorasyon karmaşık bir olay. Bazı binaların yaşaması için değişmesi gerekir. Değişiklik yapılmazsa yaşayamaz. Değişiklik yapılmadığı takdirde de o mekanda kimse yaşayamayabilir. Dolayısıyla orada sadece restoratörlük yetmez, yetenekli bir mimar olmak da gerekir. Restoratörlerin ise çoğu yetenekli mimar değil. Yetenekli mimarların da çoğu restorasyonu ya da mimarlık tarihini bilmiyor. Şehrin parçaları olan çeşitli yapıları, fabrikaları, eski binaları ve mektepleri restore etmek başka, Süleymaniye Camii'ni restore etmek başka. Birine dokunmayacaksın, aldığın her şeyi yerine koyacaksın, saklayacaksın; diğerine ise müdahale edeceksin ki yaşasın. İkisi arasındaki denge çok önemli. Bunları yetişmiş insanlar yapabilir. İyi bir mimar, değişme gerektiği zaman kurallara uyarsa restoratörden daha iyi yapabilir. Cahil halkın seçtiği insanlar da cahil oluyor Türkiye'ye çok partili rejimin erken gelmesi bir takım olumsuzluklar yarattı. Demokrasi bazı şeyleri çözmez. Sorun Türkiye'de demokrasi adı al6 2 YALITIM• ARALIK 2006 tında gerçek temsil olmaması. Mecliste 360 milletvekiliniyüzde 25 oyla seçmişiz. Halkın yüzde elliden fazlasının oyu havaya gitmiş. Türkiye nüfusunun yansı kadın. Mecliste ise üç beş tane kadın var. Dolayısıyla kadın da temsil edilmiyor.Böyle bir sistem demokrasi değildir. Ama dünyada daha kötüsü de var. Demokrasi varmış gibi gözüküyor, ama iş karar vermeye geldiği zaman olmuyor. Cahil olan halkın seçtiği insanlar da cahil oluyor. Bu insanlar çağdaş dünyanın gerektirdiği konular hakkında karar veriyorlar. Olmayacak şeyler dile getiriliyor.Planlama yok, çünkü plan yapacak adam iş başına getirilmiyor. Önce yağma geliyor sonra plan. Yağmayla plan yan yana olmaz. Yarıdan fazlası kaçak olduğu söylenen 15 milyonluk bir şehrin planı olur mu? On beş milyon kişi devlet demek. Yüzde 60'ı kaçak olan bir yerde belediyeden söz edilebilir mi? Bir tarafta güzel bir park, bir kaç yüzüne bakılır bina... Bu kadar yoğun bir yapılaşma içinde bunlar kuşkusuz olabilir. Ama trafikte günde üç saat harcanıyor. İstanbul'da ulaşım çökmüş. Politik sözler bu gerçeği değiştirmez. Bu sorunlar bir kaç kişinin suçu değil. Cehalet birikimi. Aklına rüyasında bir şey gelen politikacı, "bu harika" diye düşünüyor. İstanbul'a egemenolan kültür "ilkel" İstanbul'a egemen olan kültür ilkeldir. Şehir, yarattığı sorunların yanıtlarını verecek güçte değil. Hep geride kalıyor, sorunlar yığılıyor. İnsanlara krediyle ucuza otomobil satılıyor ve trafik felç oluyor. İstanbul'un iki yüz kilometre kıyısı var. Bu kıyı ve deniz maalesef kullanılmıyor. Denizi, şehrin ana ulaşım sistemine entegre etmedikçe sorunlar çözülemez. 300 kilometre uzunluğunda bir metro ağına ihtiyacımız var. O metroyu yaratmadıkça İstanbul'un sorunu köprülerle, tünellerle yol genişletmelerle çözülemez. Çirkin koşullarda yaşayan insanların hayatına çözümler getirilmeli İstanbul'da insanların yarısı kaçak yapılarda, yüzde 95'i de kötü binalarda yaşıyor. Ama biz hep iyi binalarda yaşadığını farz ettiğimiz yüzde beşten bahsediyoruz. Geri kalanlar nerede yaşıyor, ne zaman değişecek onların yaşamları? .. Artık mimari söylemin bunu içermesi gerekir. Devamlı üstün yapılardan, primadonnalardan bahsetmek anlamsız. "Çoğunluğun yaşadığı mekanları nasıl daha iyi yapabiliriz?" sorusuna cevap aranmalı. Kötü koşullarda ve çirkin ortamlarda yaşayan insanların hayatına ışık getirmek kanımca mimarın temel kaygısı olmalı. Kültürsüzlüğün duvarına çarpıyorum Dünyada belki de Türkiye kadar tarihi mirası çeşitli ve zengin başka bir ülke yok. Mimarlık tarihi açısından Türk dönemi içinde yapılmış çok büyük iki yapıtımız var; birisi Selimiye Camii diğeri de Divriği Ulu Camii. Divriği Ulu Camii dünyada da eşi ol-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=