Yalıtım Dergisi 63. Sayı (Kasım-Aralık 2006)

portre/röportaj profesyonel profesör sayılabilirim. Çok çaba sarf ettim. Kendi kendimi yetiştirmek zorundaydım. Modern mimarlık tarihini, İslam mimarisini ve Türk mimarisini ayrıntılı ve sistematik olarak mimarlık fakültelerinde ilk anlatanlardan biriyim.Önceleri herkesin yaptığı gibi yurtdışı yayınlan tercüme ederek öğreniyor ve öğretiyorduk. Yaşım ilerledikçe kendi yorumlarımı da kattım. Fakültede MTRE (Mimarlık Tarihi ve Restorasyon Enstitüsü) kurdum. YÖK Yasası ise 80'li yıllarda enstitüyü kaldırdı. Yabancı üniversitelerde bilimsel çalışmanın ölçütlerini öğrendim •. Mimarlık tarihçisi olmak zor bir uğ­ . raş. Öncelikle tarih öğrenilmesi la- .' zım. İyi tarih bilmezseniz iyi mimarlık tarihçisi olamazsınız. Sanat tarihi iki yüz yıllık bir disiplin. "Şu cami şu tarihte yapıldı" diyerek mimarlık tarihçisi olunmaz. Avrupa'da kuramlar üretilmiş. Kuramsal bir temel lazım. Bunları öğrenmek sanat felsefesi öğrenmek demek. Yurtdışında bulunmamın, sanat ve mimari tarih literatürünü izlemenin çok faydasını gördüm. İslam dünyasının her köşesinde ve Avrupa'daki seminerlerde dünyanın Müslüman ve Müslüman olma5 8 YALITIM • ARALIK 2006 yan en büyük mimar ve sanat tarihçileri ile tanışıp, tartışma olanağı da buldum. Osmanlı'nın dünya sanat tarihine ne katkısı varsa hepsini ele aldım Emekli olduktan sonra daha verimli olduğumu söyleyebilirim. Yirmi beş kitap ve çeşitli dillerde yüzlerce makale yayınladım. Bugünlerde de sekiz yüz sayfalık Osmanlı Mimarisi Tarihi adlı kitabım basılmak üzere. Türk döneminin Anadolu'da iki büyük yaratısı var; birisi büyük kubbeli yapı, diğeri de ahşap konut. Ahşap ev Anadolu'da gelişip, önce İstanbul'a, ardından da Avrupa'ya etkileriyle kendine özgü bir karakter kazanmış. Kubbeli yapıların ise bize özgü bir yorumu var. Bunun ustası da Mimar Sinan. Ne ondan önce ne de ondan sonra onun kadar yaratıcı bir Osmanlı mimarı yetişmedi. Osmanlı, Selçuklu, İstanbul, Türk sanatı, Türk konutu, Selimiye,Sinan, İslam mimarisirestorasyonu, mimarlık kavramları ve benzer konularda kitaplarım var. Osmanlı'nın dünya sanat tarihine ne katkısı varsa hepsini ele aldım. Türk sanatının kapsadığı her konuyu işleyen kitaplar yazdım. 1970'lerde "100 Soruda Türkiye Sanatı" isimli bir kitabım çıkmıştı, hala da basılıyor. Aynı dönemde çıkan Mimarlık Kavramları adlı kitabım da hala basılıyor. Profesörlük kitabımda Anadolu Mimarisinin Kaynak ve Sorunlarını ele almıştım. Kitaplarım arasında "İstanbul Bir Kent Tarihi" kitabım Bizans dönemini de içerdiği için sevdiğim bir yapıttır. "Selçuklu Çağında Anadolu Sanatı" da bu konuda kapsamlı bir çalışmadır. Yazılarımı genelde bilgisayarda yazıyorum. Ama elimde kağıt kalemle dolaştığımdan sokakta da bir şeyler yazarım. Bir sürü proje hayal edip onları gerçekleştirmeye çalışırım. Bugünlerde, Osmanlı bilimsel kültürü ile Avrupa'nın bilimsel kültürünün karşılaştırmasını yapmaya çalıştığım bir kitap hazırlıyorum. Osmanlı'nın neden yok olduğu ve geri kaldığını araştırıyorum. Hep bir şeyler öğrenmek istediğim için kendimi her an hayata yeni başlamış gibi hissediyorum. Çok fotoğraf çektim. İşimin bir gereği gördüğüm için fotoğraf makinesiyle dolaşırdım. Otuz bine yakın slaytım var. Fotoğrafları didaktik amaçla çekerdim. Derslerde ve konferanslarda kullanacağım görselleri kendim hazırlardım. Artık dijital makineler kullanıyorum. Herkes petrolden; biz ise toprak yağmasından para kazandık Restorasyon konusu Türk kültüründe yer tutmuş bir olgu değil. Kendi tarihimizi doğru düzgün bilmiyoruz. Önce tarihini bilecek ve seveceksin. Sevdiğin için korumak isteyeceksin. Ondan sonra korumanın yöntemlerini inceleyeceksin.Bugün kente yerleşen insanın kentten haberi yok; kentli de olmamış. Politikacılar da aynı nitelikte. Onların uygun yasa çıkarması, uygun koşullar yaratması söz konusu değil. İhale yasaları ve kurulların seçimi felaket. Onun için

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=