portre/ röportaj Askerlik arkadaşlarım o dönemlerde yalıtım konusunda çok hassas olduğumu söylerler. Kaldığımız orduevinin demir doğramalarının aralarına kıvrılmış gazete kağıtları doldurarak yalıtım yapardım. Mersin'de kışın çok nemli bir hava vardı ve dağdan rüzgar estiği zaman oldukça serin oluyordu. Üşüyordum. Bir araya geldiğimizde bunları anlatır hala çok güleriz... Yalıtımla ilgili bir anım da, İzmir'den gelen amfibi birliğin kaldığı sac barakaları, Adana'dan aldığımız İzocam'ın camyünleriyle kaplayarak askerlerin sıcaktan bunalmadan istirahat etmesini sağlamamızdı. Mersin'in sıcağında bu barakaların içi çok sıcak ve dolayısıyla yaşanmaz oluyordu. Çok hoş ve yararlı bir sene geçirdiğimi düşünüyorum ve askerlik yapmak istemeyen genç arkadaşları anlayamıyorum. Askerlik dönemi güzel bir hayat dilimi. Açıkçası tezkeremi alırken içim burkulmuştu. Askerliğimi sürdürürken, ileriki dönemlerde neler yapacağımı da kağıt üzerinde planlıyordum. Yapacaklarımı kağıt üzerine çizmiştim. Hatta yakın zamana kadar o kağıtları saklıyordum. Bir fabrikaya girerek çekirdekten yükselmeyi istiyordum. Başta, önceden çalıştığım Tokar A.Ş. olmak üzere birkaç firma beni bekliyordu. Birçok arkadaşımın yaptığı gibi yurtdışındaki şantiyelerde de çalışarak iyi para kazanabilir ya da kendi işimi kurabilirdim. Fakat ben bir sanayi kuruluşunda profesyonel olarak alt kademeden başlayarak yavaş yavaş yükselmeyi seçmiştim. Böyle bir tercih yaptığım için de askerliğimin son iki ayında gözüme kestirdiğim ciddi firmalara başvurularda bulunmuştum. Bu doğrultuda birçok şirketle görüşmüştüm. Bunlardan birisi de daha sonra Koç Holding bünyesinde olduğunu öğrendiğim İzocam'dı. Eşimle, askerlik hizmetimi takiben 198l'de evlendim. Tesadüf sonucu 54 YALITIM• EKiM 2006 pencerede görmüştüm. Aynı gün bir bayram bahanesiyle de ziyarete gitmiştik. Karar vermemiz çok hızlı olmuştu. Şu anda mutlu bir yaşantımız ve 24 yaşında Koç Üniversitesi Makine Mühendisliği'nden mezun bir oğlumuz var. Geçtiğimiz günlerde de Boğaziçi Üniversitesi'nde fi. nans ekonomi yüksek lisansını tamamladı. Hiçtereddüt etmeden tercihimi İzocam'dan yana kullandım İzocam'da iş görüşmesini genel müdürle yapmıştım. Bana ne yapmak istediğimi sormuştu. Ben de o güne kadar görüştüğüm firmaları anlatmıştım. Sanayi Odası'na üye olduğu ve dolayısıyla her şirketi çok iyi bildiği için görüştüğüm firmalar hakkında bana çok detaylı bilgiler vermişti. Ayrıca bana İzocam'ın neler sunabileceğini de anlatmış ve beni yönlendirmişti. Sonuçta çok da tereddüt etmeden kararımı İzocam'dan yana kullandım. Nişanlanmıştım ve bir eve de ihtiyacım vardı. İzocam ise hem fabrikaya yakın bir lojmanveriyordu hem de maddi olarak beklentilerimi karşılıyordu. Cazip gelmişti ve tereddüt etmeden kabul etmiştim. Tezkereyi alışımdan on beş gün sonra başlamak üzere anlaşmamı yapmıştım. 1981 yılının ocak ayında Üretim Şefi olarak çalışmaya başladım. Sonradan kadro ismim İmalat Müdürü olmuştu. O zamanlar sadece camyünü üretimi gerçekleştiriliyordu. Kendi işimin yanında insan yönetimi ve diğer teknik konularla da ilgileniyor, öğrenmeye çalışıyordum. O pozisyonda yaklaşık beş sene çalıştım. 1984 yılında göreve başlayan yeni genel müdürle birlikte yeni yatırımlar gündeme geldiği için, özellikle alçı plaka yatırımından ve diğer yatırımlardan sorumlu olmak üzere 1986 yılında Projeler Müdürlüğüne getirildim. Yaklaşık sekiz sene bu görevi icra ettim. O yıl içerisinde Tarsus'taki ikinci tesisimiz kuruldu. O projeye İstanbul'dan destek verdik. Taşyünü yatırımını gerçekleştirdik, kapasitelerimizi artırdık, XPS tesisimizi devreye soktuk. 1998'de Bolu'daki tesisimizi kurduk, 2000'de kauçuk üretimine başladık. Tek tabancaydık! İşe başladığım dönemde sektörde fazla üretici ve dolayısıyla rekabet yoktu. İzocam tek tabancaydı. Grevler bitmiş ve büyük bir talep birikintisi oluşmuştu. Nonstop üretmekle görevliydik. Her gün bir önceki günün rekorunu kırmaya çalışıyorduk. Yılda sekiz, dokuz bin ton camyünü ürettiğimizde mutlu oluyorduk. İthalat ve yedek parça yönünden sıkıntılar yaşıyorduk, fakat üretim kesintisiz devam ediyordu. Satışlar peşindi ve teslimat bir süre sonra yapılıyordu. Şirket muhtemelen nakit bolluğu içindeydi. Bazı kamyon şoförleri kapıda yatıyor ve malı alıp bir an önce gidebilmek için yüklemeyi kendileri yapıyorlardı. Bizim yükleyicilerimizi bile beklemiyorlardı. Bu dönem 1990'lı yılların ortalarına kadar sürdü. MBA vizyonumu geliştirdi Koç Holding'ten 1994 yılında Koç Üniversitesi'nde MBA yapmam konusunda bir öneri geldive ben de bu fırsatı kaçırmadım. XPS yatırımımız
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=