Yalıtım Dergisi 60. Sayı (Mayıs-Haziran 2006)

portre/röportaj dum. Rusya'da yapı kimyasalları sektöründe dünya devi firmalar henüz pazara bulaşmamışlardı. Bir ekonomik kriz nedeniyle proje durdu ve sonraki süreçte de Markem satıldı. O projenin tamamlanmış olmasını çok isterdim. İlk olacaktık. Şu anda Rusya'da uluslararası birçok firmanın üretim tesisleri var. Pazarda bir Türk markası olarak çok önemli bir segmentte pazar payı kapacaktık. Bu fırsat kaçtığı için üzülürüm. Yöneticilik anlamında Petlas'ta çok tecrübe kazandım Mecburi hizmetimi Petkim bünyesine yeni katılan Petlas lastik fabrikasında üretim şefi olarak yapmaya başladım. Aliağa Petrokimya ya da Yarımca Petrokimya'da çalışmayı hedeflerken Kırşehir'e atanmalı: biraz canımı sıkmıştı. Bilmediğim bir yerdi. Sonuçta eşimin de itici gücüyle Kırşehir'e gittik ve keyifli anılarla döndük. İnsan gittiği ortamı da kendine benzetip yaratabiliyor. O yılların son derece sönük olan Kırşehir'e Petlas bir çiçek gibi doğmuştu. Zaten Orta Anadolu Bölgesi'nin insanları son derece sıcak ve bölge bir sürü ozan çıkarmış. Müzisyen yönümle biraz olsun o kültürü tanıma fırsatı buldum, bağlama çalmayı da orada öğrendim. Üstatlarla çok yakın ilişki içinde olan insanlarla güzel dostluklarımız oldu. Hacı Bektaş ilçesini, Ürgüp ve Göreme'yi ve o yöredeki kültürü öğrenme fırsatı buldum. Yö5 6 YAUTIM • HAZiRAN2006 neticililı: anlamında tecrübe kazandığım yer de Petlas'tır. 1500 kişinin müdürlüğünü yapıyordum ve henüz otuzlu yaşlardaydım. Fabrikanın çalıştırılması, ilk uçak lastiklerinin çıkarılması, uçak lastiklerinde ve radyal binek lastiklerde kullanılan ve yurtdışından getirilen yapıştırıcıları laboratuarımızda üretmeye başlamamız önemliydi. Keyifli günler, Petlas'ın bir devlet kuruluşu olması ve politik rüzgara göre genel müdürlerin değiştirilmesi nedeniyle çabuk geçti. Petlas'a atanan bir genel müdür, bir partinin milletvekili adayı olduğunu, milletvekili seçimlerinde kazanamadığı için partisi tarafından oraya atandığını, dolayısıyla partiye verilmiş sözler nedeniyle bir takım insanları atayacağını, benim orada çok başarılı işler yaptığımı bildiğini, ama allah günah yazmazsa beni görevden aldığını söylemişti. Ve beni genel müdür teknik baş müşavirliğine atamışlardı. Yaşlan altmışın üzerinde olan bazı kızaktaki ağabeylerin arasında oturmak zorunda bırakıldığım an istifa etmeye karar vermiştim. Elimize kireç alıp arazide fabrikanın yerini çizdik Tekrar İzmir'e, Markem'e döndüm. Marmara Kimya, Markem olmuştu ama hala bıraktığım Ege Seramik tesislerinin içerisindeki yerdeydi. Kimyager olan eşim de Ege Seramik'te çalışmaya başladı. Bana üretim, ArGe ve Kalite Kontrol müdürlüklerinin tümünü teklif ettiler, ben de severek kabul ettim. 1992 yılından, ayrıldığım 1998 yılına kadar bu keyifli süreç devam etti. Ürün portföyünü ciddi anlamda geliştirdik. Laboratuar çalışmalarımızla farklı su bazlı boyaları, dış cephe kaplama malzemelerini, dekoratif sıvaları ve çeşitli yapıştırıcıları üretmeye başladık. Yalıtun malzemeleri de üretmeyi planlıyorduk ama fabrika alanı çok dardı. Yönetimiikna ettik ve şu andaki Kemalpaşa'daki mevcut tesisin projesini hazırladık. Bir makine mühendisi dostumla beraber Markem'in bugünkü yerleşim yeri, projesi ve makine ekipmanlarının seçimini altı ay içerisinde bitirdik. Hatta inşaatının yerini belirlemek için iki işçiyle birlikte elimize kireç alıp arazide yerini çizdik. Yeni tesis ve ürünlerle birlikte Markem'i hızla iyi bir yere getirdik. Sektörün parlayan yıldızı olarak hak ettiği ilgiyi Saint Gobain firmasından gördü. Önce yüzde sekseni sonra da tamamı Saint Gobain'e satıldı. Adnan Polat'ın beni harcamak istediğini düşünmüştüm Bu birleşme öncesinde patronumuz Adnan Polat'ın isteği üzerine pazarlama-satış departmanı yöneticiliğine geçmiştim. O yıllara kadar sadece teknik adam olarak çalıştığım için Adnan Bey'in beni harcamak istediğini düşünmüştüm. Kendisine sorduğumda, "Sen benim gelecekteki genel müdür adayımsın. Oryantasyonun nedeniyle satış ve pazarlamayı öğrenmem gerekiyor" demiş ve beni ikna etmişti. Şimdi çok doğru bir karar olduğunu anlıyorum. Önemli bir eksiğimi gidermişti. Birçok ilk de gerçekleştirdik. Çeşitli bölgelerde Teknik Pazarlama Sorumlusu adı altında mimar ve mühendisler görevlendirdik. Her türlü yardımcı malzemenin bulunduğu panelvanlarla şantiye ziyaretlerinde bulunup, teknik destek veriyor ve ürün tanıtımları yapıyorlardı. O araçlara şantiye ambülansları diyorduk. Cironun artmasının sebeplerinden birisi de buydu. Böyle bir uygulama yapan yoktu o yıllarda. Bu sistemi İngiltere'de görmüştüm ve gördüğümü Türkiye'de uygulamıştık. Bozüyük fabrikasının temelinin atılmasından hemen sonra işe başladım Fransız firmasına satılmasının sonucunda o günkü yapılanma içerisinde devam etmek istemedim. Fransa'da-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=