Yalıtım Dergisi 59. Sayı (Mart-Nisan 2006)

güncel/ röportaj tu. Bu kanun şantiye şefi zorunluluğu getirdiği gibi ara elemanların da sertifikalı olmasını şart koşuyor. Bir inşaatın yapım sürecinde çalışanlar sadece mimarlar ve mühendisler değil. Tüm çalışanların sertifikalı olması lazım" Meslek içi seminer ve kursların mutlaka zorunlu olması gerektiğini de savunan Cemal Gökçe, çağdaş dünyada diplomaya dayalı iş yapma anlayışının ortadan kalktığını vurguluyor. "1938'den kalma yasamız, diploma almış bir inşaat mühendisinin her tür binaya imza atmasına veya denetlemesine olanak sağlıyor. Oysa dünyanın hiçbir yerinde diplomaya dayalı mühendislik yapılmıyor. Alınan sertifikalar, meslekteki derinlik, kişinin boyutlu ve kapsamlı projelere imza atıp atmayacağını sağlıyor. Diplomayı önemsemekle birlikte, mühendislerin daha sonraki meslek içi eğitim seminerlerine katılmasının zorunlu olmasını istiyoruz" diyen Gökçe, mevcut İmar Kanunu ve Yapı Denetim Yasası'yla doğru bir yapı denetimi yapılma şansının da bulunmadığını dile getiriyor. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Cemal Gökçe şöyle devam ediyor: Denetim yasasının doğru işleyebilmesi için üç ana unsurun mutlak surette olması lazım. Birincisi, mesleki yeterliliği olan bir mühendis aramalıdır. İki, mesleki sorumluluğu olan bir sigorta sistemiortaya koymalıdır. Aynca bu çerçevede mutlaka meslek odaları, kendi meslek adamlarının iş yapabilme evrelerini sertifikalandırmalıdır. Bu üç anlayışa dayalı bir yasa ortada yoksa bir yapı denetim sisteminin doğru işleme şansı yok. Bugün Bayındırlık Bakanlığı, bir dosya hazırlayarak kendisine sunan bir meslektaşa, dosya üzerinden denetleme yaparak Denetçi Mühendis Belgesi veriyor.Bu mühendislerin sadece diplomalı değil, hayat boyu eğitimli olmaları gerekiyor. Bu da gönüllü meslekiçi eğitimlerle değil, zorunlu meslek içi eğitimlerle olur. Bu firmalar yüzde yetmiş tenzilatla iş yapıyorlar. Bir çok denetleme firması, denetlemesi gereken işin nerede olduğunu bile bilmiyor. Bu da haksız rekabeti doğuruyor. Tüketici de ucuza ve işin sadece formalitesini yapacak yapı denetim kuruluşuna gidiyor. Böyle olunca da bu sistem işlemiyor.Biz, yetkin bir denetim mühendisinin yapacağı bir denetim mekanizmasının mutlak surette ortaya konulmasını savunuyoruz. Yetkin bir denetim mühendisi ve mimarının özne olduğu bir yapı denetim yasası, daha doğru ve daha işlevsel bir denetim ortaya çıkarabilir. Meslek odasının "evet" demediği meslek adamlarına iş yaptırılırsa; ve mesleki sorumluluk sigortası çıkartılırsa yapı denetim sistemi doğru işleyebilir. Yalıtımsız yapının "çağdaş" olabilme şansı yok Yetkin mühendislik yasasının da çıkarılması gerekiyor. Bu konuların tamamıyla hayata geçirilmesiylebirlikte, yalıtım konusu o zaman konunun tam göbeğine oturabilir. Çünkü bugün yapılarımızı sadece fiziksel boyut çerçevesinde düşünüyoruz. Yapının yapılma evresinde ufak maliyetlerden kaçıyoruz ama gelecekte çok büyük maliyetler ödüyoruz. Yapılarımızı ısıtmıyoruz; bu çerçevede de ısı yalıtımı gündeme geliyor. Ayrıca suya, neme karşı önlem almak gerekiyor. Bizim kültürümüz genel çerçevede yalıtıma çok sıcak bakmıyor ama bir yapıda gerek ısıya, gerek suya, gerek sese ve gerek yangına karşı mutlaka önlem alınması gerekiyor. Bu konu da giderek mimar ve mühendislerin gündemine giriyor. Mesleki yeterliliği olan, etik kurallara uygun davranan, ahlaki yeterliliği olan mesleki davranış ilkelerine sahip bir mühendis ve mimar açıktır ki bir yapı ürettiğinde yalıtım konusunun da kendisinin ilgi alanı içinde olduğunu görecektir. Yani çağdaş yapı üretimi de ancak bu çerçevede ortaya çıkar. Yalıtımsız bir yapının da çağdaş bir yapı olabilme şansı yok. Deprem Yönetmeliği çıkaran ilk ülkelerdenbirisiyiz Geçmişte kullandığımız yapılarımızın deprem dayanımları yetersiz. Deprem yönetmeliği çıkaran dünyadaki ilk ülkelerden birisiyiz.Bu övünülebilecek bir şey. Ama buna rağmen yapı güvenliği olmayan, ortaya çıkan depremin büyüklüğüyle orantısız can ve mal kayıpları ortaya çıkaran yapılarımız var. Çünkü geçmişte kullanmış olduğumuz yapılarımızı suya ve neme karşı yeteri kadar koruyamadık. Beton, vibratör kullanılmayıp elle üretildiği için, bu betonun boşluklarından içeriye giren nem ve su betonun içerisinde bulunan demiri paslandırdı. Bu demir dışarıya doğru basınç yaptığı için kendi üzerini örten betonu da patlattı. Dolayısıyla demirin kesitleri küçüldü. Yani hem var olan beton problemli hale geldi hem de betonun içerisinde bulunan demirin paslanarak kesiti küçüldü. Dolayısıyla bu noktaya gelmiş olan yapılarımızın da deprem güvenliği azaldı. Bu çerçevede de yapılarımızın basınç mukavemetlerinin yüksek olması önemli bir konudur ama dayanıklı olması da başYALITIM• NiSAN 2006 5 1

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=