Yalıtım Dergisi 58. Sayı (Ocak-Şubat 2006)

Eazığ'ın Keban ilçesine bağı Bayındır Köyü'nde doğmuşum. İklim şartlarının ok zorladığı ve yolların üçdört ay kar nedeniyle kapalı olmasından dolayı kasabayla ilişkinin kesildiği bir köydü. Öylezamanlarda hasta olanlar ölüyor; sağ kalanlar, daha dirençli olanlarsa hayatlarını devam ettiriyorlardı. Mesela bir kız kardeşim varmış; bebekken altı ay boyunca ağlamış ve sonunda vefat etmiş. En büyük mücadelemiz doğaylaydı. Kurtlar köyü basardı. Onun için orada evler hep iç içedir. Üç kardeşiz, üçümüzün de nüfus kağıdındaki doğum tarihleri yanlıştır. Ben 1958 doğumluyum. Hangi gün doğduğumu bilmiyorum. Doğum tarihimi sordukları zaman 10 Aralık diyorum, nüfus kağıdımda ise 7 Kasım 1960 yazıyor. O dönemde ancak ilkokula giderken nüfus kağıdı çıkarılırmış. İlkokulun ilk üç sınıfını o köyde okudum. Okulda iki sınıf vardı; birisinde dört ve beşinci sınıflar, diğerinde de birinci, ikinci ve üçüncü sınıflar eğitim görürdü. Öğretmen üç sınıfa birden eğitim verirdi. Üçüncü sınıftayken o sınıfın başkanıydım. Kar yağdığı günler okuldan eve döndüğümüzde annem ellerimizi kendi saçlarına sürerek ısıtırdı. Top peşinde koşardık, bahçelerde oynardık, bakır leğenle kayardık. Sakin bir çocuktum. Genel yapım hırçın değildir, uyumluyumdur. Genelde pek problem yaratmam ve problemin kaynağı olmak istemem. Annem ve küçük ağabeyimle köyde yaşarken, babam 1950'lerde İstanbul'da ticaret yapmaya başlamıştı. Önceleri portakal falan, sonraları da sırtında halı satıyordu. Büyük ağabeyim de onun yanında lise eğitimini sürdürüyordu. Yazları köye gelir,yanında kaşar peyniri ve sucuk getirirdi. Evde bir bolluk olurdu. Pazar sabahları özeldi; her gün içtiğimiz çorba yerine çay içerdik. İstanbul'a gelince kültür şoku yaşadım İlkokul üçüncü sınıftayken babam bizi de yanına aldı ve 1968 yılında Kasımpaşa'ya taşındık. İstanbul'a taşınacağımız söylendiğinde çok şaşırmıştım; evi de oraya götüreceğimizi zannetmiş ve çocuk aklımla evin altına tekerlekleri nasıl koyacağımızı düşünmüştüm. Köyden şehre gelince bir kültür şoku yaşadım. Dolayısıyla dördüncü sınıfın ilk günlerinde hafiften çuvalladım. Yeni bir ortama girdiğim zaman ortamdaki insanların benden çok üstün zekalı ve başarılı olduklarını düşünürüm. TÜSİAD'a girene kadar aynı şeyleri hisTuraıı ailesi - Orhan Turaıı (ortada) -1972settim. Fakat zaman içinde hiç de öyle olmadığını gördüm. Dördüncü sınıfta ders çalışma metodunu da bilmiyordum. Ama başarılıymışım ki beşinci sınıfta başkan seçildim. Ortaokul birinci sınıfta da zorlanmıştım. Hatta üç dersten ikmale kalmıştım. Babam, ikmal sınavlarına girmememi ve birinci sınıfı tekrar okumamı tavsiye etmişti; daha sağlam olacağını düşünüyordu. Hakikaten de sağlam oldu, ondan sonra hep·takdir ve teşekkür belgesi aldım. Piri Reis Ortaokulu'nu bitirdikten sonra Beyoğlu Atatürk Erkek Lisesi'ne devam ettim. Öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu bir dönemdi. Üniversitede arkadaşlarla çektirdiğim bir tane resmim yoktur; illegalite ... O dönem ciddi bir sol sempatizanıydım. Siyasi görüşlerimin şekillenmesinde İktisat Fakültesi'nde okuyan Orlıaıı Turaıı'm doğduğu ev Baymdır Köyü/ Elazığ büyük ağabeyimin etkisi olmuştu. Lisedeyken toplantılara giderdik. Çok iyi konuşurlardı ve ben de çok etkilenirdim. Konuşmaların içeriğinin yanı sıra havası bile beni etkiliyordu. 1976'dan beri hep ciddi işlerle uğraştım. Üniversitede arkadaşlarla çektirdiğim bir tane resmim yoktur; illegalite... Ekonomik durumumuz kötü olmamasına rağmen ortaokuldan itibaren yaz tatillerinde çalışmaya başlamıştım. Ekonomik bağımsızlığı sevdiğim için çalışıyordum. Kendi paramı kazanmak istiyordum. Çalışma talebi benden geliyordu. Babamın dükkanı da Galata'da olduğu için o civardaki esnafın yanında çalışıyordum. İlk işim Yüksek Kaldırım'da bir radyo tamircisinin çıraklığıydı. Para biriktirip Yaşar Kemal,AzizNesin, Fakir Baykurt ve Orhan Kemal'in kitaplarını alıyordum. Alışverişi Cağaloğlu'ndaki Remzi Kitabevi'nden yapıyordum. Manifaturacıda indirme bindirme yaptım, avukatın yazıhanesinde ve elektrik taahhütü yapan bir firmada çalıştım ... Lise son sınıfta ise bir tekstil firmasında tezgahtarlık yapıyordum. İşi öğrenmiştim. Tekstil işinin karlı olduğunu düşünüyordum. Üniversiteye giremeseydim herhalde tekstilci olurdum. Annem beni gördüğünde bayılmıştı 1977 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Vatan Mühendislik'i kazandım. Sol kökenli öğrenciler okula giremiyordu. Ecevit iktidarıyla beraber işgal kırılmış ve eğitimlere devam ediYALITIM• ŞUBAT 2006 5 7

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=