portre/röportaj miyordum. Çok sonralan Sivas'a gittiğimde tatlı kirecin alçı olduğunu öğrendim. Acı kireç ise bildiğimiz kireçti. Üniversiteyegelince alçının bir iç malzeme olduğunu öğrendim; fakat o ustanın Sivas gibi sert kışlı bir yerde alçıyla dış sıva yapması da aklıma takılmışb. Alker'in çıkış noktası o olaydır ... 1948 senesinde üniversitede rahmetli hocamız Mustafa İnan, kerpiç konusunu çok ciddi ele alıyordu. Bayındırlık Bakanlığı ile birlikte ortak bir proje başlabldı. Türkiye'nin 12 bölgesine, üniversiteden ikişer kişilik gruplar halinde insanlar gittiler. Daha önce Mustafa Bey'in hazırladığı formüle göre o bölgede kerpiç nasıl yapılıyor, kerpiç yapı nasıl yapılıyor, hangi topraklar kerpiç için kullanılıyor, bölgedeki önemli kerpiç yapılar nelerdir ve detaylan vs. çıkarıldı. Ve her bölgeden kerpiç yapılan topraktan bir miktar alındı, üniversiteye getirildi. Malzeme laboratuvarındaki bir arkadaş, bu gelen topraklarla kerpiçler üretti ve onların bütün fizik-mekaniközelliklerini belirledi. Fakat o çalışma yarım kaldı. Ama ben o raporların çoğunu topladım. 1964 senesinde İmar ve İskan Bakanlığı ile fakültemiz bir kerpiç semineri düzenledi. O seminer Türkiye'de kerpiç ile ilgilibelli bir durak noktasıdır. Ben kerpiçin Türkiye'de yapılaşmanın önemine dönük bir bildiri hazırlamıştım. Orada da çocukluktan kalan o anımı dile getirerek alçının bu işte kullanılabileceğini, uygun sonuç verebileceğini ve araştırılması gerektiğini söylemiştim. Ama bütün inşaat mühendisliği grupları böyle bir şey olmaz diye hücum ettiler. O zamanlar bunu ispatlayacak laboratuvarım ve imkanım da yoktu. 1960'lann sonlarında Yaşar Atan Bey Taşkışla'nın bodrumunda 15 metrekarelik bir yer verdi ve böylece malzeme laboratuvarının nüvesini kurduk. Türkiye'dekarar vericileryeni bir şey deneme sorumluluğu almıyorlar Erol Gürdal'ın doktora çalışmasında alçı konusunu ele almıştık. Oradan edindiğimiz bilgilerle de Türkiye'nin alçılarını tanımış olduk. TÜBİTAK bize araştırma projesi vermişti, o projeden aldığımız maddi destekle Alker çalışmasına başladık ve dört sene sürdü. 1980 yılının haziran ayında bu projeyi bitirip TÜBİTAK'a verdik. Böylece Alker'in fizik ve mekanik özellikleri belirlenmiş oldu. Onun arkasından laboratuvarda elde ettiğimiz sonuçlar uygulamada ne olabilir diye Ayazağa Kampusu'nda bir deneme evi yaptık. Yaptığımız hesapların yansı kadar enerji sarfiyatıyla ısınıyordu. Alker'in üretiminde de fazla enerji sarf edilmiyor.Aynca Alker'in bünyesi çok gözenekli olduğu için ısı tutuculuk değeri normal kerpiçten çok daha fazla. Fizik ve mekanik özellikleri dolayısıyla bugünün şartlarına çok iyi cevap veren bir malzeme ve artık dünya literatürüne girdi. Ama Türkiye'de karar verici durumdaki teknik kadrolar, mekanizma o kadar katı ki, yeni bir şey deneme sorumluluğunu almıyorlar. Ama Meksika, Almanya veya Kanada'da bu malzeme kullanılıyor; çünkü internette var, oradan aldılar. Evler yağmur yağınca erimiş gitmiş 1983 yılında Sankamış'ta büyük bir deprem olmuştu ... Biz de Erol ve birkaç arkadaşla depremin ikinci günü bölgeye gittik. Bölgede, büyük bir inşaat şirketinde genel müdür olan ve bizim fakülteden mezun, yakınlık duyduğum bir arkadaş da bir takım çalışmalar yürütüyordu. Bir köyün inşaatını yapıp devlete hediye etme kararı almışlardı. Beni de tanıdığı için Alker ile yapacağız dedi. Onun başına da benimle fakültede çalışan bir arkadaşı getirdiler. Hazırlıklar yaptık, sonra o arkadaşa yurtdışında bir inşaatın sorumluluğunu verdiler. Onun yerine başka birisini görevlendirdiler. O da, "Biz kendimiz yaparız" deyip bize gerek görmeyince kerpiçten bir deneme yapmışlar. Hiçbir şey bilmedikleri için de yağmur yağdığında hepsi erimiş gitmiş. Alker ve kerpiçle ilgili hala çalışmalar sürdürüyoruz. Güneydoğu veya herhangi bir afet bölgesinde kolaylıkla uygulanabilir. Çabuk priz yaptığı için üretimi de mevsime bağlı değil. Hazır beton gibi pompayla uygulanabilecek ve denemekte olduğumuz bir şey var. Böylece bir günde YALITIM • ARALIK 2005 7 3
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=