portre/röportaj Constructa sergisinin düzenleme komitesi üyesiydim.Senede üç defa onların toplantısına giderdim. Batı Avrupa'da üniversiteleri gezip malzeme eğitimini incelerdim.Tüm bunlar malzeme öğrenimi için bana çok iyi bir temel oluşturmuştu. İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi'nde malzeme dersini inşaat fakültesinin hocaları okutuyorlardı. Malzeme ile çok içli dışlı olduğumdan, Orhan Sefa Bey'e bu dersi üstlenmek istediğimi söylemiştim. O da kabul etmişti... Böylece 1958'den sonra malzeme dersi vermeye başladım. Mimarlıkta malzeme için yeni bir ekol oluşturduğumu söyleyebilirim. 1986'da emekli olup fakülteden ayrıldıktan sonra ise yedi sömestre/saat olan dersi dört saate indirmişlerdi. Aşçının, iyi pilav yapabilmesi için öncelikle pirinci tanıması gerekiyor Almanya'dayken, diğer ülke üniversitelerindeki bütün fakülteleri tek tek gezer, malzeme için ne yaptıklarını, nasıl bir müfredat uyguladıklarını incelerdim. Fakültede çalışmaya başladıktan sonra da kendime göre bir malzeme programı yaptım. Mimarın malzemeyi iyi bilmesi lazım, maalesef fakülteler onu çok iyi ele almıyor. Çünkü ne tasarlarsanız tasarlayın, ete kemiğe büründürmek için bir nesne kullanmanız gerekiyor. Kullandığınız nesnenin ne olduğunu bilmezseniz doğru düzgün kullanamazsınız. Aşçının, iyi pilav yapabilmesi için öncelikle pirinci tanıması gerekiyor. Gençliğimizde çok sınırlı teknoloji ve malzemeyle çalışıyorduk. İnşaat ya kagir ya da ahşaptı; betonarme çok sınırlıydı. Ne olacağına karar verildiği zaman her şeyin kuralı belliydi. Fakat 35 cm duvarın yerine, 8 cm boşluklu tuğlayı perde gibi koyduğunuz zaman fiziksel problemler ortaya çıkmaya başladı. O zaman bunları çözmek gerekiyor. 7 2 YALITIM• ARALIK 2005 35 cm'den 8 cm boşluklu tuğlaya inince ısı, rutubet veya ses gibi problemlerin hepsi havada kaldı. Böylece yalıtım önem kazandı. Bünyeye yabancı bir malzeme girdiği zaman başka bir takım fonksiyonlar çıkıyor. Duvar kompozisyon haline geldi. Taşıyıcısı var, ses geçirimsizlik malzemesi var, su geçirimsizlik malzemesi var... Bunların bazısı birbirini tamamlayan, bazısı ise birbirine zıt şeyler. Mesela ses kitle istiyor, ısı hafiflik istiyor. Dolayısıyla bugünün mimarı, elli sene önceki meslektaşına göre farklı sorumluluklara sahip. Çok farklı şeyler bilmesi gerekiyor. Ve maalesef fakülteler de bunu yeteri kadar iyi vermiyor. Ben bu anlayışı getirmeye çalışmıştım. Daha bina bitmeden tamirata başlıyoruz Şimdi piyasaya birbirinden çok az farklarla malzemeler sunuluyor. Onların içinden doğrusunu seçmek çok zor. Malzemenin bünye yapısını bilmelisiniz; o bünye yapısı size hangi şey için lazımsa, o bünye yapısında olanlardan birisini seçersiniz. Yoksa, falan yerde bunu yaptım uygun geldi, buraya da bunu koyalım diye yaptığınız zaman bugünkü akan kokan binalar ortaya çıkıyor. Daha bina bitmeden tamirata başlıyoruz. Yanlış malzeme koyduğunuz zaman kanser mikrobunu oraya yerleştirmiş oluyorsunuz. Bir yerde akıntı veya bozukluk varsa, o kesinlikle mimarın hatasıdır. Rutubetli bir yeri boya sürerek boyarsan bu, karaciğeri bozuk adamın yüzüne pudra sürerek tedavi etmeye benzer. Mimarın sorumluluğu topluma karşı Mimarlık hem sanat, hem de teknik bir meslek. Sanatkar olarak istediğiniz gibi düşünebilirsiniz, ama uygulamaya geçtiğiniz anda farklı bir ortamdasınız. Şair bir sayfa kağıt alır yazar; o yazdığı bir şaheser de olabilir; bir şey olmaz ise çöpe atar. Ama mimarın caddenin ortasına diktiği bina o toplumun malı oluyor. Mimarın sorumluluğu topluma karşı. Ayrıca kullanılan malzeme de ülkenin nesnesi. Onlar sizin namusunuza ve meslek etiğine emanet ediliyor. Siz o yetenekte değilseniz ve yetkiniz var ama yeteneğiniz yoksa, o zaman yanlış oluyor. Malzeme dersini bu doğrultuda geliştirmeye çalıştık. Benden sonra rahmetli ihat Toydemir ve yeni emekli olan Erol Gürdal o çizgiyimümkün olduğu kadar sürdürdüler. Kürsüde şu anda Nihal Hanım var. Üniversitede kırk sene içinde çok çeşitli şeyler yaşadık. Malzeme dersini oturtmak için büyük bir savaş vermek gerekti. Mimarlar malzemeyi marka düzeyinde öğreniyorlar. Malzeme piyasada marka olarak biliniyor. Halbuki bu isimde bir yığın benzer ürün var. Bir mimar malzemenin hem makro hem de mikro düzeydeki niteliklerini bilecek ki doğru yerde, doğru biçimde kullanabilsin. Malzemenin kötüsü yoktur; doğru yerde doğru malzeme kullanılmalı. Bu teknoloji çağında mimar çok büyük sorumluluk altında. Malzemebilgisinin ise üst düzeyde olması şart. Ve özellikle yalıtım meselesinde ayrınbya girilmesi lazım. Yani sadece ısı tutucu malzeme yazmak yetmiyor. Yaparsınız, yapıştırmak için geçirimsiz bir yapıştırıcı sürdüğünüz anda denge allak bullak olur. Acı Kireç-Tatlı Kireç! 1932 yılında, Sivas'ta ortaokul öğrencisiyken oturduğumuz evin dış sıvasını tamir etmek için bir usta gelmişti ve ben de o ustanın peşinden ayrılmıyordum. Bir gün adam üç tane tekne getirdi; iki tane beyaz toz, bir tane de toprak. Yanındaki çırağına, "Tatlı kireç ver" dedi, sonra da acı kireç istedi. Toprağı aldı koydu, karıştırdı, evin sıvasını yaptı ve gitti. O zamanlar tatlı-acı kireç nedir bil-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=