Yalıtım Dergisi 55. Sayı (Temmuz-Ağustos 2005)

ortre/röportaj _ ve sınavlara bile zor girdiğimiz eri hatırlıyorum. Fakat üniversi1971 yılında bitirebildim ve Ça- .:.ale Seramik'te çalışmaya deettim. . benim icin değil kendin okudun oğlum!" lafı atımı değiştirdi ru- :2mlar olurdu; o sene yine zam .:aktı ve ben de üniversiteyi bitirm için büyük hayaller besliyor- . Nihayet zamlar yapıldı; fakat ;m aldığım zam diğerlerinden · ı değildi. Çanakkale Seramik'in el sekreteri Ercan Erman'a git- "Ağabey üniversite bitirdik, yamızın değişeceğini zannediduk fakat sen bize yine aynı zam- ;aptın" diyerek sitem etmiştim. O bana "Sen benim için değil keniçin okudun oğlum" demişti. -ıversiteyi bitirmenin insana bir __ -dası olmadığını, bilgiyi ve farklılı­ - yakalamanın çok önemli olduğuanlamıştım. Bu laf hayatımı de- - -tiren çok önemli bir noktadır. On- ...:!Il sonraki dönemde her şeyin en -ini bilip farklı olmaya çalıştım. ramik mi, seramiğin tüm bilgisine ·hip olmaya çalıştım; boya mı, boanın tüm detaylarını öğrenmeye ça- ;tım. Dünyada kim ne kadar sera- ""'iküretiyor, en iyiler kim, neler ya- ~Jıyor vs... Bugün hala boya ile ilgibir soru sorulduğu zaman beni ça- :. rırlar; bütün bilgileri araştırırım, ulurum ve bir bilgi birikimi haline <"etirim.Kendime bir sürü artılar sağlarım. Mesela en son 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı hazırlanırken beni de davet etmişlerdi. Ben de bilgilerimle katkıda bulunmuştum. Ve o günün Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı bir teşekkür belgesi vermişti bana. Bunun altında yatan bir diploma sahibi olmam değil, Ercan Arman'ın beni yönlendirdiği fikirdi; "Siz benim için değil kendiniz için okudunuz" demesi beni akıl almaz kamçılamıştı. Bütün gençlere de aynı şeyleri söylüyorum. Bir işi ne kadar iyi biliyorsan o kadar güçlüsün. Mesela oğlum İngilizce elektronik yüksek mühendisliğini bitirdi. Onu işletme mastırı için İtalya'ya yolladım. İş hayatına başlamadan dağarcığında bir şeyler olsun diye uğraşıyorum. Koğuşları hallac pamuğu gibi atardım Askerliğimi İzmir'de 1975 yılında dört ay kısa dönem olarak yaptım. Askere giderken işimden ayrılmamıştım. Zaten bir aylık izin hakkım vardı; İbrahim Bodur da bana işten ayrılmadan maaşımı ödeyerek askerliğimi yapma izni vermişti. O da İbrahim Bodur'un bana yaptığı çok önemli bir jesttir, hiç unutmam... İbrahim Bodur filozof, tasavvuf yüklü, manevi değerleri çok yüksek bir insandır. Ne zaman zor bir duruma düşsem ilk arayacağım insandır, samimiyetle yardımcı olur ... Akşamları birlik boşalır ve ben de teğmenlerin montunu giyip subay gibi dolanırdım. Herkesi içtimaya çekerdim; bütün millet korkudan ne yapacağını bilemezdi. Akşamları bütün koğuşları hallaç pamuğu gibi atardım. Geceleri de uyumayı çok sevmediğim için sabahlara kadar nöbet tutanları teftiş ederdim. Teskereyi aldıktan sonra Kale Grubu'nda çalışma hayatına devam ettim. 1977 yılında Kalefleks'e ticaret müdürü oldum ve 1980 küsur yılına kadar o görevde bulundum. O dönem Kalefleks'in zirve yaptığı yıllardı. Daha sonra 1980'li yıllarda Kaleterasit'in ticaret müdürlüğüne atandım. 1992'de ise Kaleterasit Ticaret Müdürü olarak Kale Grubu'ndaki görevimi tamamladım. Fayans, seramik, Kaleflexve Kaleterasit'te ürünlerin mamül adı olmasında benim de katkım vardır. Gittiğimiz yerlerde vali gibi karşılanırdık Kale Grubu, Türkiye'nin sanayileşme dönemine katkısı olan en önemli şirketlerden birisiydive halka açıktı. Herkes çıkıp fikrini söyleyebiliyordu. İbrahim Bodur'a bu kadar yakın olmamızın en önemli sebeplerinden birisi de buydu. Beraber karar verilir ve kararlar çok daha çabuk neticeye ulaşırdı. Sadece bankaların reklam departmanı varken, Çanakkale Seramik'in reklam departmanı yoğun sosyal faaliyetlerde bulunurdu . Eminönü, Üsküdar ve Kadıköy'ün bütün dolmuş durakları Kale Grubu reklamlarıyla üstü kapalı hale getirilerek hem halka hizmet verilip hem de belediyeyevergi geliri sağlanıyordu. Türkiye'de o dönemde her firmanın bayilik teşkilatı da yoktu. Çanakkale Seramik'in ise her ilde en az bir bayisi vardı. O bayiiler de o ilin en zengin insanlarıydı. Gittiğimiz her yerde vali gibi karşılanırdık. Çünkü gittiğimiz kentte o kentin en zengin insanı bizim bayiimizdi.Bizi de o bayii karşılardı, en lüks otellerde kalırdık. Bayiiler bize sorunlarını yaşatmazlardı. Bunlar, büyük firmada çalışmanın artıları. Ufak bir firmada çalışmakla, büyük bir firmanın elemanı olarak gitmenin arasında çok büyük fark var. Hep öyle yaşadım, o bakımdan şanslıyım ... Köfteci dükkanlarında seminerler veriyorduk Çanakkale Seramik Türkiye'nin ilk seramik fabrikalarından birisi. Seramiğin nasıl uygulanacağını insanlara göstermek zorundaydık. O dönemde İTÜ profesörlerinden Ruhi Kafesçioğlu, Nihat Toydemir, Erol Gürdal ve Mimar Sinan Üniversitesi'nden Murat Eriç ile birlikte Türkiye genelinde yapı malzemelerinin nasıl uygulanacağını anlatıyorduk insanlara. Murat Eriç ile birlikte şehir şehir dolaşır, slaytlarla eğitimler verirdik. Bu eğitimleri verirken ben de tecrübe YALITIM• AGUSTOS2005 6 5

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=