obal analiz :ııı:-,,;:-">,1~n çok önemlidir.Tarih bobulunduğu yer itibariyle . vrupa arasında bir köprü ..- en Türkiye, aynı anlamda - köprüsü de olmuştur. --~--..,. anlamda, üretilen ürün ve malzemeleriyle küreselleşkaçınılmaz gidiş esna- - k insanı acaba küresel demi yönetilmeli,ya da kendi değerlerine uygun yönetim · mi oluşturmalı? Yoksa ne .....,.,.,.._,"'" yapılsın bu değişim, eninde ......_..._._T"ü"r' k insanının da yapısını erek kaçınılmaz bir küresellivuşacaktır? .. ~ küresel farklılaşmasından çıkan; genellikle bir çok batılı araştırmacının, evrensel sayyönetim ve örgütlenme ku- ......,.,..-•,,rrnı ya da başka bir deyişle be- -türlerin yerel özelliklerini, ......,~,.,ar içeren diğer kültürel bağuyguladıkları gerçeğidir. Küir yaklaşımın getirdiği olanaklanabilmek için kültürlerin tüya da çoğunda aynı sonuçları gerçek anlamda evrensel yönya da deneysel kavramlara • olmamız gerekmektedir.111 da kültür kavramının da açıkı gerekiyor. Emre Kongar'a kültür en kısa tanımıyla, insaoğaya eklediği tüm maddi ve 1İ varlıkların toplamıdır. Bu aninsanoğlunun yarattığı, ürettir mal, her ahlak kuralı bir kül- - -esidir. Bir başka deyişle, üzerieki elbise de bir kültür öğesidir, zın içindeki "insan öldürmek -dür" ilkesi de. Genelliklefiziksel - Jile taşıyan öğelere maddi kültür, - sel ve ruhsal nitelik taşıyanlara manevi kültür denir. Bu tanımıyla -tür, toplumlar arasında, içinde unduğumuz dünya olarak bakılırpek çok farklılıklar göstermekte- • . Bu da kaçınılmaz olarak toplumarasında lider tipi ve yönetim ::ınılarında da bir değişiklik demekSelami Sargut, Amme İdaresinin 4 Aralık 999 tarih ve 29 cilt no'lu dergisinde yayınlanan "Liderlik Kuramları İçin Bağlamsal Bir Çerçeve: Kültürler Arası Bir Yaklaşım" isimli aka/esi. tir. Her ne kadar ekonomi alanında dünya globelleşmeye gitse de yönetim metotları yakın tarihte hala yersel özelliklerini korumaya devam edecek gibi gözükmektedir. Kültürlerarası Farklılaşmaya İlginin Artması Seksenli yıllara kadar, özellikle de savaş sonrası dönemde ABD, örgütler ve yönetimle ilgili bilgi üretiminin tartışmasız önderidir. Bunu, ABD'nin aynı dönemde dünya iktisadındaki egemenliği ile koşut olarak görmek mümkündür. ABD'de üretilen bilgi ve önerilen yöntemlerin evrensel olduğu varsayılmış, bir yandan da endüstrileşme ve kalkınmayla birlikte örgütsel form ve yönetim uygulamalarının benzeşme eğilimi göstereceği, birincisinin de ikincisine katkıda bulunacağı kabul edilmiştir . Dolayısıyla başka ülkelerde, ABD kaynaklı kuram ve yöntemler aktarılmaya, Amerikalıların araştırma ve eğitimleriyle ilgili yaptıkları taklit edilmeye çalışılmıştır. Daha eski yönetim kuramlarında olduğu gibi durumsallık yaklaşımı da kültürel ve toplumsal ortamlardan bağımsızlık varsayımına dayanmaktadır. Seksen sonrası bu varsayım ve anlayışların hem dünyanın başka yerlerinde hem de bir ölçü ABD'dede sorgulanmaya başladığı yıllar olmuştur. Bu yöndeki eğilimleri, hem koşulların değişmesi ve bunların yarattığı yeni gereksinmelere, hem de bilgi üretimi ile ilgili nedenlere bağlamak mümkündür. Yetmişli yılların ikinci yarısından itibaren ABD'nin dünya ekonomisindeki konumunun sarsılmaya başlaması ile başta Japonya olmak üzere diğer bazı uzak doğu ülkeleri ve Avrupa firmaları, Amerikan şirketlerine uluslararası rekabette üstünlük sağlar hale gelmişlerdir. Özellikle Japonya'nın kendilerine özgü örgütlenme biçim\eri ve yönetim uygulamaları, uluslararası alanda başarı için Amerikan yönetim anlayışına uygun hareket etmenin pek de zorunlu olmadığını göstermiştir. Yönetim ve örgütlerle ilgili öğrenme ve uygulamaları meşru kılmak için ABD tek kaynak olmaktan çıkmıştır. Çokuluslu işletmelerin faaliyet alanlarının giderek genişlemesi, uluslararası işlerin öneminin artması da ikinci bir neden olarak söylenebilir. Küreselleşme olarak nitelenen gelişmeler kültürel çeşitliliğe ve bunu yönetmenin sorunlarına ilgiyi artırmıştır. Türkiye'deYönetimsel AnlamdakiDurum Türkiye, altmışlı yıllara gelinirken, ABD'den hem yönetimle ilgili geleneksel ilkeler ve işlevler yaklaşımını hem de işletme eğitiminin kurumlarını hızla taklit ederek aktarmaya başlamıştır. Ancak ABD'de hemen arkasından gelen bilimsel devrimi, ne akabinde ne de sonraları yakalayabilmiştir. Dolayısıyla ABDiçin saptanan sosyal bilimlileşme yönündeki gelişme gerçekleşmemiştir. Dışarıda, özellikle de ABD'de, üretilen bilgiye dayanarak uygulamacılara ve geleceğin yöneticilerine, yönetimi oluşturan işlevlerle ilgili ilkeler ve teknikleri öğretme baştan bu yana egemen kaygı olarak kalmıştır. İlk dönemde vurduğu bu damga çok kuvvetli olmuştur. Akabinde yönetimle ilgili akademik faaliyetin işletme bölüm ve fakülteleri içinde kurumlaşmasının Türkiye'de yarattığı sonuçlardan biri de organizasyonun geleneksel düşüncede olduğu gibi yönetimin işlevlerinden biri olarak görülmesidir. Bu durum ABD'de böyle başlamıştır. İlerleyen zaman içersinde Amerika'nın Türkiye üzerinde etkisi devam etmiş, son olarak 1990'lı yıllar ve sonrasında Türkiye'deki bir takım özel şahıs ve kurumlar vasıtasıyla Toplam Kalite Yöntemi de Türkiye'ye getirilmiş, yaygınlaştırılmaya çalışılmış ve hala çalışılmaktadır. Fakat bu metotlar tamamen incelenmeden ve yerel koşullara göre adapte edilmeden olduğu gibi uygulanmaya çalışılmıştır. Bu konudaki uğraşlar devam ederken bir takım akademisyenler ve şahıslar tarafından bu yönetim teorileri ve Türk geleneksel ve toplumsal yapısına uygunluğu hakkında araştırmalar ve çalışmalar yeni olarak başlamaktadır. 11 YALITIM• HAZiRAN 2005 4 1
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=