portre/röportaj renmeye çalışıyor, ben ise bir şeyler anlatmaya çalışıyordum. Ricci, tasarımı bir "istek" üzerine oturtmam gerektiğini bulduğumu anlamıştı. Birkaç ay içinde onun gruptan en çok izlediği öğrencisi olmuştum. Ricci, başarı için düşüncede istenenin bilinmesi, tasanmdaysa imgenin yakalanması gerektiğini anlamama yardımcı olmuştu. Nihat Sami Banarlı zamanında yazı yazmaya başlamıştım. Daha sonra İtalya'da Architettura isimli yan amatör bir dergide muhabirlik yapmaya başladım. Bir şey olduğunda beni de çağırırlardı; ayak altında dolaşırdım. Le Corbusier'le bir röportaj yapmak için Marsilya'daki bir inşaatına gitmiştim. Fakat inşaata dört siyah arabayla, öyle şaşaalı ve merasimli gelmişti ki ben de röportaj için cesaretimi yitirmiştim. Herkesinbir dayanağı vardı Altı yıl sonra Bolonyalı bir mimarın kızı, dört ay sonra da bir Türk, tek başımıza doktor unvanıyla okuldan mezun olduk. Bu dünya güzeli şehirden ayrılmayı gelecek için beslediğim hayaller kolaylaştırdı. Türkiye'de bir taraftan kendimi bir üniversite ortamında bilgi ve düşünce ağırlıklı çalışmaların içinde bulacak, bazı uygulamalarını ilgi görecek, mutlu bir yaşam geçirecektim. Mezun olduğum ay içerisinde Türkiye'ye döndüm. Asistanlık yapmak için okulların ikisinin de bulunduğu İstanbul'a geldim. Asistanlara 165 lira veriyorlardı. Bu maaş ile bir oda bile kiralayamıyordum. Serbest mesai ile de 500 lira kadar kazanabilecektim. Fakat bu derme çatma düzeni ancak ailesi İstanbul'da olan bekar bir kişi yürütebilirdi. Mimar olan amcamın olumlu haberlerinden sonra Ankara'ya yerleşmeye karar verdim ve 1954 yılının nisan ayında Ulus'ta bir oda kiraladık. Bir çok başarılı mimar da o sıralar Ankara'daydı. Amcamın aşın yumuşaklığı nedeniyle onun sorumluluğunu yüklendiği uygulama54 YALITIM• NiSAN 2005 !arda başarısız olduğumuzdan birkaç yıl sonra ayrıldık. Hayata atılır atılmaz diğer mimarlarla da tanışmaya başladım. Fakat çoğu Teknik Üniversite ya da Akademi dayanışması içindeydi.Ben ise aralarında yabancı kalıyordum; hala da yabancı sayılırım. Çok acı bir şey ... Herkesin bir dayanağı vardı. Benve kalfadanbaska herkesisinibiliyordu İlk müşterim olan Muammer Aksoy'u İtalya'ya giderken İstanbul gemisinde tanımıştım. O zamanlar uçak da vardı fakat benim için çok lükstü. Üç gün süren yolculukta en alttaki ambarda kalıyordum. 1947 yılındaki seyahatimde Türkiye'nin en önemli hukukçularından Muammer Aksoy'u ve büyük sanayicilerden Mümin Erkunt'u tanıdım. Doğal olarak onlar ambarda değillerdi. Çok başarılı bir mühendis olan Mümin Erkunt ile Konya'dan aynı mahalledenmişiz. O beni tanıdı, ben onu tanıyamadım. Onunla sohbet ederken beni Muammer ile de tanıştırmıştı. Sonradan dost olduk ve O'na 1954'te iki buçuk katlı bir apartman yaptım. O zamanın en modern binalarından birisi oldu. Canla başla uğraşıyorduk. Taşçılar Gümüşhaneli, duvar ve kalıpçılar Geredeli, doğramacılar Bolulu, düz işçi Çorumlu ve Yozgatlıydı. Ben ve kalfadan başka herkes işini biliyordu. Bu ilk deneyimimde bayağı sıkıntı çektim. Bir gün kalıpçı, merdivenin kalıbını yapamadığını söyledi; merdivenin biçimini anlamadığını sandım... O zamanlar merdiven kalıpçısının ayn olduğunu bilmiyordum. Hayrettin Usta ile birlikte uğraştık, dört kez söküp çaktık, sonunda yağmur altında akşama doğru başardık. Orada karıp, döktüğümüz betonun dayanıklılığını kontrol etmek için bir örnek alıp Karayolları'nın laboratuvarına götürmüştüm. Bir santimetre kareye 160 kg yüklenince kırılması gereken beton küp, 40 kiloda dağılmıştı... İlk yapı deneyimimi Muammer Aksoy gibi uygar bir işverenle yaşadığım ve Geredeli Hayrettin Usta'yı tanıdığım için çok talihliyim. ForumDergisi,amatörler tarafından çıkarılan bir tür uygarlık manifestosunu andırıyordu Ulus'ta bir gün Galatasaray Lisesi'nden tanıdığım Metin And'a rastladım. Forum Dergisi'nde sanatla ilgili yazılar yazmamı teklif etti. Turan Feyzioğlu elebaşı gibiydi;iki haftada bir toplanırdık. Muammer Aksoy, Bahri Savcı, Sadun Aren, Turan Feyzioğlu, Turan Güneş, Ali Bozer, Metin And, Bülent Ecevit, Osman Okyar ve Coşkun Kırca gibi isimlerin olduğu çok iyi bir kadrosu vardı. Bir süre sonra yayın kuruluna katılmam önerildi. Başbakan Menderes'e plansız, programsız ve ayaküstü verdiği şehirleşme ve imar kararlarına karşı muhalefet yapmak bana düşüyordu. Forum, amatörler tarafından çıkarılan bir tür uygarlık manifestosunu andırıyordu. Bu kadrodan beş kişi meclise girdi. En amatör görünümlü Bülent Ecevit ve Mümtaz Soysal en koyu profesyoneller oldular. İhtilalden sonra Mümtaz Soysal ve Doğan Avcıoğlu Yön isimli dergi çıkardıklarında onlara katılmayı doğal bir görev saydım ve ikinci sayısına yazı verdim. Yeni yerel yönetimler de Menderes'ten geri kalmamak için plansız ve projesiz işler sürdürüyorlardı. Fakat derginin belki haklı olarak aşırı bir heyecanla yayın yapması bana ters geliyordu, sonunda ilişkimi kestim. Bayındırlık ve Milli Eğitim Bakanlığı, tanınmıs hakların geri alınmasını hem duygusal hem de politik nedenle doğru bulmuyordu Başbakan Menderes, makyaj nitelikli imar hareketlerinin alkışlanmasını istiyordu. O zamanlar İstanbul'da olan Mimarlar Odası'nın merkezi ise bundan kaçınıyordu. Başbakan hemen gerekli değişiklikleri yaparak oda merkezlerinin Ankara'da olması
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=