Yalıtım Dergisi 52. Sayı (Ocak-Şubat 2005)

portre/röportaj mız nedeniyle bir ağabeyimiz maça girerken biz de onlarla ya da futbolcularla beraber giriyorduk stada. Bazen de Alsancak Stadı'nın duvarlarından atlayıp giriyorduk içeriye. Evden de yürüyerek geliyorduk; yol parası bile yoktu. İzmir futbol takımları kendi aralarında maç yaparken taraftarlar yan yana oturuyorlardı. Sporun gerçek anlamda barış, dostluk ve kardeşlik olduğu tarihlerdi. Bugünlerde ise futbolun rant olması nedeniyle böyle şeyler kalmadı. Amigo, taraftar, yönetim, teknik direktör veya menajerler bir şeyler koparmaya çalışıyorlar. Herkesin bir beklenti içerisinde olması nedeniyle insanlar tahrik ediliyor ve birbirlerine düşman hale sokuluyorlar. Maalesef bu olaylara da çanak tutuluyor. Bende 1964-65 yıllarından itibaren Göztepe aşkı başladı. 1960 ve 1970'li yıllar Göztepe'nin en başarılı olduğu devrelerdi. Göztepe, 1969 yılında Türkiye'de ilk defa Avrupa'da yarı finale kalan takımdır. 1967 yılında Göztepe'nin tur atladığı ve 3-0 aldığı Athletico Madrid maçını hatırlıyorum. Alsancak Stadı'nın kapasitesi 15 bin kişiydi ama statta biletli 20 bin kişi vardı. Hiç unutmam, kale arkasındaki duvarlarda dahi insanlar 5 6 YAUTIM • ŞUBAT 2005 oturuyordu. Maç biter bitmez saha karıştı. Kale arkasındaki duvarın üzerine oturan bir adam yerinde duramıyor devamlı havaya zıplıyordu. Sevinçten nerede olduğunun farkında değildi. Oradan adamın aşağıya düştüğünü gözlerimle gördüm. Duvar yaklaşık dört metreydi. Adamın ayakları falan kırılmış ve hastanelik olmuştu. Öyle bir keyif ve coşku vardı. Olayların çoğu yöneticilerin verdiği tavizlerden kaynaklanıyor Karşıyakalıların, Atatürk Stadı'nda 1980 yılında "35.5" lafını çıkardıkları maçı hiç unutmam... Karşıyakalılar kendilerini İzmirlilerden hep ayn tutmuşlardır. O Karşıyaka ve Göztepe'nin oynadığı maçta seksen bin seyirci vardı. Bu, dünya tarihinde ikinci lig maçları arasında bir rekordur. O maç berabere bitmiş ve Göztepe bir hafta sonraki ligin son maçında galip gelerek şampiyon olmuştu. Onlar da Bandırma deplasmanında berabere kalmışlardı. Husumet oradan çıktı. Aşın kızmışlardı. Her geçen gün de tırmandı; fanatik taraftarlar arasında müthiş bir çekişme var. Şu anda bütün İzmir takımları bir moral bozukluğu yaşıyor. Geçen seneki Göztepe-Karşıyaka maçında bir çocuğun ölmesi nedeniyle tribünlerde seyirci azalması yaşandı. İnsanlar artık çocuklarını, eşlerini maça gö dermiyorlar. İnsanların maça gittiğinde dönüp dönmeyeceği ya da d• nerse nasıl döneceği meçhul olan bi sisteme doğru gidiliyor. Bu işleri yüzde doksanı yöneticilerin verdi_ tavizlerden kaynaklanıyor. Futbol da spor demek aynı zamanda ticar demek. Galatasaray ile maç yaptığımızda elli bin kişiye oynuyoruz. Bu seyircinin büyük kısmı İstanbul'd ya da çevre illerden geliyor. Gelmi ken BTM ile ya da başka firmalar! olan işini de hallediyor. Fatih Terim'in fırlattığı şişeler duvarda patladı 1990'lı yıllarda Fatih Terim ile de lıştık. Ondan önce başka bir ho mız vardı. Galatasaraylı Arif ve Mi sad gibi ünlü futbolcular transı edince o tarihteki hocamıza ceket raz bol geldi. Biz de Fatih Terim' bir teklif götürdük; O da seve se kabul etti ve bir yıl çalıştık. Sez sonuna doğru Derwall'in kendisi milli takıma yardımcısı olarak is mesi üzerine gitti. Özellikle futb cular üzerinde müthiş bir etkisi v dı. Bir gün İzmir' deki bir maçta 1 mağlubuz ... Devre arası oldu, soyu ma odasında tık yok, herkesin kat: önünde ... Fatih Terim bir anda eli iki tane cam su şişesi aldı. Şişe! karşı duvara bir fırlattı, şişeler d varda patladı. "Göztepe tarihte il defa yarı finale kaldı; şu seyirciye kın, nasıl yaparsınız bunu, çıkın b maçı kendiniz için alın" falan gi motive eden ifadeler kullandı. Sin den köpükler saçıyordu ağzınd Millet bir anda gerildi. Oyuncular rıldılar birbirlerine, hep birlikte min ettiler ve çıktılar maçı aldı! Bu tarz bir motivasyon olmasa maçı almaya imkan ve ihtimalimi yoktu. Futbolcuyla baba gibi ilgı nir, yeri geldiğinde fırçalar, yeri ıı

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=