ortre/röportaj l ı ımızı, senetlerimizi verdik ve işi l II rdik ... yırova'daki BTM fabrikasını rca parça sökerek izmir'e ıdık ı ıvırova'daki BTM fabrikasını parça t\a sökerek İzmir'e taşıdık. Bum birinci nedeni "İzmirlilik ru- ,, vdu. O tarihlerde İzmir'deki şirtl rin merkezleri İstanbul'a gidiıı 1,ırdı. Biz de tam tersini yaptık. ııı,ı bunun yan nedenleri de var. O , ılıt Aliağa da bitüm vermeye baş1111 lı. İzmir limanı vardı; liman, iti I ve ihracatın çok kolay yapılmaı ımkan sağlıyordu. İşçilik İstan1 göre bayağı ucuzdu. İzmir'i ılı ttik ve çok akıllı da bir iş yapı, İzmir, sanayiinin parlayan yılı ol· cak. Çünkü İstanbul altyapısı 1.ıhil olmak üzere iflas etti. Artık ıı ıyıleşmenin imkansızlığı ortada, ıl ı ın yanında işçilik ve arazi fit ı yüksek, ulaşım sorunları bül>olayısıyla insanlar bu tarafa ıı kaçıyorlar. İzmir'de çok güzel 11111, sanayi bölgeleri var; elektıı yolun ve suyun hazır. İstan1 t böyle imkanlar yok. l ithal ettiğimizi iddia v rıardı , t ııı 30-35 sene önce ısı ve su yaııııın Türkiye için ne kadar ııli olduğunu gördük. İnatla bu l.ı ilerledik, adımlar attık ve yal ır yaptık. Türkiye'de ilk defa ı ıl polistreni üreten firma biz 1 iğer büyük firmalar pazar ıı ııııı ı yaparken ya da "Türkiye ı k ldırır mı?"yı sorgularken ıt,ıdan sıyrıldı. İtalya'ya gittik, cırüşmeler ve pazarlıklar yapıl ıız ay sonra da burada sisteıı ılıık. Makineler devreye girdi; ,, ı.lılar ... Bizim XPS'i ithal ettiiddia ettiler. Polimer örtülerlııııgla, XPS'den birçok yan ıı.l r geniş bir yelpazede üreı ıy ruz. BTM ilkleri yarattı ve kendini ilkleri yaratma mecburiyetinde hissetti. Sektörün en büyük sıkıntılarından bir tanesi iyi tanınamamak. Bunun nedeni de finansman ... Sektörün içerisindeki firmalar çok büyük finans gücüne sahip firmalar değil. Bir çoğumuz hep 'yoktan var olmuş' firmalarız. Dolayısıyla da tanıtıma büyük paralar harcayamıyoruz. Bu işin temeli tanıtımdan geçiyor. cıetirin on tane şirketi ·takır takır· yöneteyim; ama bana "kulüp başkanlığı" demeyin ... 1983 yılında yani 33 yaşındayken Göztepe Spor Kulübü'nün yönetimine girdim. Bir anda bir yere gelmeyi sevmem, sindire sindire ve kademeli olarak ilerlediğim takdirde başarılı olacağımı düşünüyorum. İlk önce muhasip üyelik, mali işler başkanlığı, asbaşkanlık ve son olarak da başkanlık olmak üzere Göztepe'de bir çok görev yaptım. Mesela oğlum Bilgi Üniversitesi'ni bitirdi. Şu an İstanbul'da ihracat bölümümüzde ihracat sorumlusu olarak çalışıyor. O da çeşitli kademelerden geçerek ilerleyecek. Öyle paraşütle inmek yok... Ben bu süreç içerisinde sistemin ne kadar sıkıntıyla yürüdüğünü, kulüp yöneticiliğinin ne kadar problemli olduğunu ve bir şirket yönetiminden çok daha meşakkatli bir iş olduğunu öğrendim. İş hayatında hiyerarşik bir sistem ve görev tanımları vardır. İnsanlar o görev tanımlarına göre hareket ederler. Futbolda ise öyle değil. Futbolda, kontrol altında tutamadığınız bir çok unsur var. Yöneticiyi kontrol altında tutamıyorsunuz. Herkes belirli bir katkı payıyla yöneticilik yaptığı için kendini kral zannediyor. Gazeteciler tahrik ederek kolaylıkla beyanat alabiliyorlar. Mesela hocayı göndereceksiniz, yeni bir hoca alacaksın, bilmem ne kadar para vereceksin; boşta hoca yok ya da adam tam bir showman olduğu için taraftar onu tutuyor ... O kadar kriter var ki... Taraftarı da kontrol altına alamıyorsunuz. Nankör bir iş. Yirmi yıl hizmet edin, yirmi gün etmeyin, yandınız. Ticaret hayatında böyle bir şey yok. Dolayısıyla bana getirin on tane şirketi takır takır yöneteyim ama kulüp başkanlığı demeyin. Tribünden gelen bir kulüp başkanıydım Tribünden gelen bir kulüp başkanıydım. Çocukken, ilk maçlara gittiğim zamanlarda cebimizde para olmazdı, maçlara kaçak girerdik. Küçük olma- ' YALITIM• ŞUBAT 2005 5 5
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=