Yalıtım Dergisi 52. Sayı (Ocak-Şubat 2005)

portre/röportaj zaten O'nun girişimcilik ruhunu gösteriyor. Babam, İzmir'de bazı özel işlerde çalıştıktan sonra 1958 yılında bir otel müdürüyken yalıtım malzemeleri üzerine uzman bir ermeni ile tanışmış. Türkiye'yi terk etmek üzere olan bu Ermeni babama, "Lütfü, seni öyle bir konuyla tanıştıracağım ki tam bir 'altın bilezik', bunun kıymetini bil" demiş. Babam da Yeşilyurt'ta bir aparmanın altında küçük bir imalathane kurup likit ürünler ve ziftli kağıt üretmeye başlamış. O zamanlarda asfalt Batman'dan, ziftli kağıt ise İstanbul'dan geliyordu. Böylece günde 500 kilo kağıt üreten bir makineyle üretime başlanmış. Ben de eğitimimi ve kısa devre askerlik görevimi tamamladıktan sonra 1973 yılında İzmir Halimağa Çarşısı'ndaki Levent İzolasyon mağazamızda alt seviyeden işe başladım. Önce muhasebeyi biraz didikledim, daha sonra malzemeleri tanıdım ve satışa geçtim. Satışa başlarken satın almayı da üstlendim. Bunları yaptıktan sonra bir yıllık süreç içerisinde olayı kavrayıp, kendime belli hedefler belirledim. Ring seferleri yapıyordum 1973'te şu andaki fabrikamızın içindeki alanda üç ton kapasiteli ve ziftli kağıtta kullanılmak üzere daha kaliteli kağıt üreten bir makine kurmaya karar verdik. O makine iki yılda kuruldu. 1978 yılında bu defa kağıt sektörünün karlı olması nedeniyle makinemizi büyültmeye karar verdik ve 20 ton kapasiteli bir kağıt fabrikası kurduk. En çalkantılı dönemlerdi... Günde altı saat elektrik veriliyordu, müthiş bir darboğaz sıkıntısı, karaborsa ... Sağ-sol birbirine girmiş; çatışmalar, grevler, lokavtlar ... Uzun yıllar bu fabrika ile işi götürdük. 1988 yılında da günde 60 ton temizlik kağıdı üreten kağıt makinesini devreye soktuk. O günlerde cumartesi ve pazar günleri de çalışırdım. Resmen "ring seferleri" yapıyordum. 54 YAUTIM • ŞUBAT 2005 Cuma, cumartesi ve pazar günü İzmir'de, iki gün Ankara'da ve iki gün İstanbul'daydım. Tatil yapmıyordum, müthiş bir tempoydu ... 1970'li yıllarda kardeşim kağıt fabrikasıyla, amcam da uygulama işleriyle ilgileniyordu. Ticari nosyon, pazarlama, dağıtım gibi faaliyetlere de ben bakıyordum. Hedeflerimiz dünya standartlarında üretim yapmak ve ihracata yönelmekti. Bir diğer hedefimiz de Türkiye yalıtım piyasasında satış lideri olmaktı. Bununla ilgili yapmamız gereken ilk iş ise Ankara'da bir mağaza açmak oldu. Çünkü o tarihlerde işlerin çoğu sadece devlet ihaleleriyle yürüyordu. Müteahhitlerin merkezi de Ankara'ydı. Bu amaçla da 1979 yılında Ankara'da ilk mağazamızı açtık ... "Beni kızdırmayın; bizi bu fabrikanın sahibi yapacaksınızft Levent İzolasyon olarak 1975'ten beri Cam Elyafa ait olan BTM'nin bayiliğini yapıyorduk. 1986 yılında ise firmanın ürünlerinin %75'ini satar konuma gelmiştik. BTM'yi Cam Elyaftan satın almamızın ilginç bir öyküsü var... Bir vade farkı olayından problem çıkmıştı. Bayağı tartışmalar yaşandı. Ben o toplantıdaki tartışmada çok sinirlendim; "Yahu beni kızdırmayın, bizi bu fabrikanın sahibi yapacaksınız" dedim ve toplantıdan ayrıldım. Çok mantıksız bir olaydı ... Cam Elyaf, fatura altı % 15 ve otuz günlük çekle ödediğimiz takdirde de % 6 iskonto uyguluyordu. Biz, Cam Elyafa boş çek karnemizi veriyorduk, çeklerimiz onların muhasebe bölümündeydi ve çıkan malla ilgili miktarı kendileri yazıyorlardı. Biz de burada kayıtlarımıza geçiyorduk. Bir gün müfettiş incelemesinde Levent İzolasyon'un ödemelerinin hepsinin bir gün geciktiğini fark etmişler. Bayilik anlaşmasında da "Ödeme geciktiği takdirde % 6 peşinat iskontosu iptal edilir, ayrıca geciken süre için de vade farkı alınır" diye bir madde var. Bu madd ye dayanarak bugünkü rakamla tri yonlarla ifade edilen bir meblağ karmışlardı bize. Sebebi ise bir gü gecikmemiz... Biz gecikmemişti onların muhasebesi bu şekilde tahs etmişti. "Çeklerin giriş tarihlerin bakın" dedim. Hadi onu da bırakı madem siz uzlaşma düşünüyors nuz, ben bir gün gecikmiştim ... Bi gün gecikmeseydim sen benim b yüzde 6'mı iptal etmeyecektin. O man sen benden bir günlük vade t: kını al. Söz konusu olan 35-40 g· değildi. Saçma sapan bir nedendi. Cam Elyaf Yönetim Kurulu Başk da bizi haklı buldu, suçun kendi! rinde olduğunu anladılar. Netice olay tatlıya bağlandı. Ardından dö ay geçti ve bir gün genel müdür! beni aradı. "Sen geçen gün fabrika satın alabileceğini söylemiştin, konuda ciddi misin?" diye sord Ben de ciddi olduğumu ve teklifi arkasında durduğumu söyledim. nun üzerine beni davet ederek nuyu görüşmek istediler. Bizim i de sürpriz olmuştu. Hemen bizim !erle konuştum. O tarihlerde biz" bu fabrikayı alacak maddi gücüm yoktu. Atladım İstanbul'a gittim. tarihte İzmir'de bitüm üretimi y tu; asfaltı, işbirliği yaptığım Mus Oran vasıtasıyla Batman'dan geti yorduk. Mustafa Oran ile de 1973 lından o güne kadar gayet iyi diy gumuz vardı. Kendisinden ortak masını istedim. O da, "Beni bu · bulaştırma, senin ne kadar par ihtiyacın varsa ben vereyim, sen na parça parça ödersin, nasıl o benden asfalt alacaksın ben de iş pacağım" dedi. Ben her şeye rağ kabul etmedim ve "Seni de sana yapacağım" dedim. Sonunda O' da ikna ettim. 400 milyon lira · yorlardı ... Cam Elyaf, okside bit" örtüler üretiyordu. Bugünkü poli rik bazlı ürünler yoktu. Sonuçta nıma Mustafa Bey'i de aldım, a !arla sıkı bir pazarlık yaptık. Peşi

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=