portre/röportaj Meslek eğitimini çok alt düzeye indirdiler. Bu yozlaşmanın arkasında 1970'li yıllarda ticari çıkarlar yatıyordu. Meslek standartları devalüe edildi. Para kazanmak için iki yüz mimara ihtiyaç duyulurken iki bin öğrenci alındı. Verilen sıfatlar aynı olabilir. Muz cumhuriyetinde de orgeneral var, Türkiye'de de var...Ama önemli olan kişinin uluslararası bir ortamda o yeteneklere haiz olup olmaması. Öbür türlüsü kendi kendine gelin güvey olmak gibi. Türkiye bu sorumlulukların peşinde değil. Türkiye'de medeniyeti yakalamak zannı çok kolay, ama maalesef "zan" olarak kalıyor ... Şu anda fevkalade zengin bir ortam ve seçim alternatifi var; fakat maalesef tüm bunlara rağmen Avrupa'nın veya dünyanın ikinci sınıf mimarlığını yapıyoruz. Yükselen binalara bakın... Hangisinde bir özellik, yeni bir buluş ya da bir katkı var? Montaj başka bir şey, tasarım başka bir şey. İnsan, ufak da olsa bir şey katıp, bir değer verebiliyorsa bir bina o zaman referansa giriyor. Bu karşılıksız para basmaya benziyor... 54 YALITIM• ARALIK2004 Yabancı bir yerde, insanın kendini emniyette hissedebilmesi belli bir seviyede olmayı gerektiriyor Toplum, kendine göre bir yaşam biçimi benimsemiş ve yaşam felsefesine geçmiş değil. Türkiye'de toplumun yönlendirilmesindegerek partiler gerekse ona benzer bir sürü kuruluşun çığırtkanlıkları rol oynuyor. Çeşitli sosyal akımları hedefleyen gruplar var. Anadolu esasında bir stok malzeme... Anadolu, kendi içinde belirli bir sosyal disiplini ifade eden bir güç değil. Birkaç tane büyük şehir Anadolu'dan devamlı stok çekiyor. Stok çekiyor, ondan sonra kendine yönlendirmeye uğraşıyor. Anadolu'da stoktan çekiyorsun, o çektiğin kadarıyla da büyük şehirlerde kendine göre formatif bir sosyal grup yaratıyorsun. Mesela insanlar varoşlarda çamaşırını dışarıda yıkıyor; sonra bu adamı çıkartıyorsun altıncı kata, altıncı katta kurbanı kesemiyor,götürüyor sahil yolunda kesiyor, küvette kesiyor. Kopenhag'da katın belli bir odasını pırasa yetiştirmek için toprakla doldurup pırasa yetiştiriyor. Yabancı bir yerde bir insanın kendini emniyette hissedebilmesi belli bir seviyede olmayı gerektirir. Bunlar ne kadar eksilirse bıraktığın, ayrıldığın kültür ve bağımlı olduğun alışkanlıklara daha çok itibar etmek zorunda kalırsın. Ancak o şekilde kendini emniyette hissedersin. istanbul'un elden gitmesinin arkasında toplumun bilinçsiz seçimi yatıyor Belediye başkanlığına soyunan insanların belli bir sınavdan geçirilmesi lazım. Aday olduğu konuya vakıf olup olmadığının ölçülmesi gerekiyor. Bu testten geçtikten sonra halk ne kadar yanılırsa yanılsın "arabacıdan kamyon şoförü" seçmez. Ben bir seçmen olarak, adamın suratına beş dakika bakıp ya da bir sürü "suratsız surat" afişiyle seçimimi hangi kriterlere göre yapacağım?.. İstanbul'un yıkılması da böyle başladı. İstanbul'un elden gitmesinin arkasında cehalete karşı savunusuz toplumun bilinçsiz seçimi yatıyor. Türkiye'de seçmenin kandırılması ileri ülkelere göre çok daha kolay. Her gelen bilgisizliğinden ötürü biraz daha tahribat yapıyor. Bu tahribatı ekonomiyle yorumlayamayız. Yani devletlerin idaresindeki beceri bunlarla tanımlanamaz. Devletin, daha mühim ve daha etik değerler üzerindeki başarısıyla veya başarısızlığıyla tartışılması gerekir. Türkiye bunu hiçbir zaman yapmadı. İş ayyuka çıktıktan, büyük hortumlamalardan sonra "AmanAllah!" deniliyor. Kültürel düzeyde Türkiye geriye gidiyor. Bu saflıkta ve bu komplekste bir toplumun idaresinin çok daha ciddi olarak yapılması lazım, toplumu yönlendirecek kaptanlar lazım. Aristokrasi dediğimiz olayın burada geçerliliği çok fazla, yani toplumu yönlendirecek kişiler gerekli. Bunlar ne imanla ya da müezzinle ne de plastik Atatürk heykelleriyle olabilir.
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=