Yalıtım Dergisi 50. Sayı (Eylül-Ekim 2004)

portre/röportaj kuşağı içinde kalan ülkemizde ayrıcalıksız her binanın projelendirme aşamasında en önemli görev mimara düşmektedir. Deprem güvenliği açısından yetersiz olan bir mimari tasarımda depreme yüzde yüz dayanıklı bir taşıyıcı sistem oluşturulması hemen hemen imkansızdır. Yapı planı basit, düzenli ve simetrik olmalıdır. Her ne kadar karmaşık biçimli bir yapının statik hesabını yapmak her zaman mümkün ise de deprem riskine tamamen dayanıklı bir taşıyıcı sistemin temini ancak hem düşey hem de yatay yüklere uyumlu bir dengenin sağlanması ile mümkün olabilir. Projelendirme aşamasında bu basit prensip kesinlikle göz ardı edilmemelidir. En önemli görevimiz sağlıklı bina ve yerleşim bölgeleri planlamak ... Mimarlık eğitiminde bence tıp tahsili örnek alınmalı; nasıl altı senelik tıbbiyeyi bitiren bir kimsenin uzman olmayıp, pratisyen olduğu herkes tarafından biliniyorsa, dört yıllık mimarlık eğitimini tamamlayan bir 'kimsenin de uzman mimar sayılamayacağı bilinmelidir. Uzmanlık eğitimi tıp mesleğindekine benzer bir sistem uyarınca yapılmalıdır. Bütün mimarlık fakültelerinde yapı ve çevre sağlığı kürsüleri, bu bilim dalları ile ilgili laboratuvar ve kitaplıklar açılmalı; öğrencilere, mimarın ilk ve en önemli görevinin tam sağlıklı binalar, yerleşim bölgeleri ve kentler planla~ mak, üretmek olduğu anlatılmalıdır. Mimar, mesleği ve uzmanlık dalı ile ilgili konulardaki yayınları rahatlıkla okuyup anlayabilmeli, başka uluslara mensup meslektaşları ile konuşup anlaşabilmelidir. Bu nedenle eğitim dili artık uluslararası bir dil durumuna erişmiş bulunan İngilizce olmalıdır. Bu husus proje ve danışmanlık firmalarımızın dış ülkelere açılabilmesi açısından da son derece önem5 6 YALITIM• EKiM2004 lidir. Çok iyi bilinmelive unutulmamalıdır ki proje ve danışmanlık firmalarımız büyük çaptaki uluslararası projeleri alabilecek güce ve düzeye erişmedikçe Türk yapı malzemesi sektörünün dış ülkelere yeterince açılma şansı yoktur; bu iki önemli konu birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. 21. yüzyıl, kendi işini sürdüren bireylerin yüzyılı olacak ... Bence bir insanın meslek hayatında kendisini kelimenin tam anlamıyla başarılı hissedebilmesiiçin iki temel faktörün gerçekleşmesi gerekir: İnsan öncelikle sevdiği, ilgive heyecan duyduğu işi yapmalıdır; eğer bu mümkün olamıyorsa yaptığı işi sevmelidir. "Aşk olmadan meşk olmaz" özdeyişi bu konu için üretilmiş ve de son derece doğrudur. İkincisi de en iyisi insan kendi özel işini yapmalıdır ya da hangi statüde, hangi pozisyonda olursa olsun hizmet verdiği müessesede kendi özel işini yapar gibi benimseyerek özveriyle çalışmalıdır. Unutulmamalıdır ki 21. yüzyıl kurumsallaşmış şirketlerin, müesseselerin değil kendi işini sürdüren bireylerin yüzyılı olma eğilimindedir. Müşavirlik hizmetlerini üstlendiğim müesseselerle ilgili çalışmalarımı, hatta vatani hizmetim sırasında bana verilen görevleri hep bu anlayış içinde sürdürdüm ve hem başarılı hem de son derece huzurlu, mutlu oldum. Yapmak istediklerimin hemen hepsini gerçekleştirdim. Son derece önemli bir bilim dalının oluşturucusu ve geliştiricisi olarak gerek Türkiye'de gerekse dış ülkelerde yaygın şekilde tanınıyor, saygı görüyor ve önemli projelerin danışmanlığına davet ediliyorum. Yetiştirdiğim çok sayıda öğrencim, bulundukları bölgelerde mesleklerini başarı ile sürdürüyor ve Yapı Sağlığı Bilim Dalı'nın yaygın kitleler tarafından tanınmasını, uygulanmasını ve yaygınlaşmasını sağlıyorlar. Bir deprem ve erozyon ülkesi olan Türkiye'de bu bilim dalının tüm eğitim tesislerinde ders olarak okutulması, öğretilmesi, toplumun bilgilendirilmesi,bilinçlendirilmesi gerektiğini düşünüyor, Yapı ve Çevre Sağlığı Derneği çatısı altında sürdürmeyi amaçladığım sosyal faaliyetlerimdetüm meslektaşlarımı benimle işbirliği yapmaya davet ediyorum... 11 •

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=