Yalıtım Dergisi 47. Sayı (Mart-Nisan 2004)

söyleşi liğinden geçiyor. Kaliteli malzeme, kaliteli bir eleman tarafından uygulandığı zaman işlevini yerine getirir. Kaliteli bir malzemeyi işi bilmeyen, iyi eğitilmemiş elemanlar kullandıkları zaman iyi malzeme de kalitesiz duruma düşüyor. Bu nedenle kaliteli firmalara, işi doğru yapan eleman yetiştirmeye gayret ediyoruz. Bu konuda Türkiye'de eğitimli ara eleman ne yazık ki yok... Yalıtım malzemeleri üreten firmalar, kendi alanları ile ilgili eğitimlere destek verdiği zaman kendi kalitesine kalite katıyor. Bu elemanlar firmalara büyük bir imaj da sağlıyor. Yalıtım da Türkiye'nin artık olmazsa olmazları arasına girmiştir. Kendimjeofizik mühendisi olmam nedeniyle yalıtım malzemelerinin depremle olan ilgisinin üzerinde de durmak istiyorum. Yalıtım malzemelerinin, binanın depreme karşı koruması ile nasıl bir ilişkisi var diyeceksiniz. Çok ilişkisi var. Şöyle ki, özellikle bina dışında kaplanacak olan yalıtım malzemesinin ve beton harcına katılan kimyasalların iyi uygulanamaması hava, su, nem gibi binanın demir ve beton aksamının zaman içerisinde zayıflamasına neden olmaktadır. Ayrıca binalarımızda iklimlere göre ısı kayıpları yaşanmakta ve bu kayıpların ekonomi üzerinde olumsuz etkilerinin oldukça fazla olduğu da sık sık dile getirilmektedir. Hiçbirimiz, enerjilerimizi boşa harcayarak ekonomimizde savurganlık yapma lüksüne sahip değiliz. Bütün bu nedenler göz önüne alındığında, bu alanda vasıflı elamana olan ihtiyacın önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Ayrıca, bu kadar önemli bir ihtiyacı karşılamaya yönelik faaliyettebulunan boya ve yalıtım malzemeleri uygulayan ustaların mesleki vasıflarını ortaya koyacak bir belgeleri de maalesef yok. Bu insanlar "ben boyacıyım" veya "yalıtımcıyım" diyemiyorlar.Bu konularda eğitim aldıkları zaman, en azından o diplomaile hem gidip kendisine bir iş alanı yaratma şansını yaka8 o YALITIM • NiSAN2004 !ayacak hem de boyacı ve yalıtımcılar da bir "kimlik" kazanacak. YALITIM: Bu programı açarken kimlerin desteğini aldınız? YRD.DOÇ.DR.HIDIRAKPINAR: Yalıtım sektörü ile ilgili eğitim sorununu ilk olarak Sika bayisi Osman Güner bize aktardı ve bizi İzoder'e yönlendirdi. Biz de İzoder'le çalışmalara başlayıp bugünkü duruma getirdik. Yüksek Öğretim Kurumu bir program açarken sanayinin desteğine büyük önem veriyor. Eğer sanayi desteği varsa avantajlı duruma geliniyor. Bizim okulda sekiz program var; bunlardan altı tanesi Türkiye'de tek. Bu programlan açarken öncelikle sanayi desteğini arkamıza alıyoruz. Üniversiteve sanayi işbirliği yaratıp, ondan sonra YÖK'e başvuruyoruz. Özelliklerektörümüz ve YÖKde bu programların arkasında sanayi desteği olduğunu gördüğünde programın açılmasını destekliyovreizinveriyor. YALITIM: Bu aşamada üniversite ve sanayi işbirliği devreye giriyor... YRD.DOÇ.DR.HIDIRAKPINAR: Türkiye'de araştırmanın, teknolojik gelişmenin ve üniversite ile sanayi arasındaki ilişkinin maalesef çok zayıf olduğunu biliyoruz... Türkiye ekonomisi ancak üniversite ve sanayii iç içe geçtiği zaman gelişebilir. Firmalar teknolojisini yurtdışından getiriyor, formülü oradan alıyor. Firmalar farklı formül geliştirmek için uğraşmıyor. Üniversite ile işbirliği içerisinde olsa belki de getirdiği o aleti burada yapabilecek. Öte yandan üniversiteler de yanlış yönlendiriliyorlar. Öğretim elemanlarına "yurtdışında filanca dergide ne yaparsan yap, yayın yap" deniliyor. Oysa, "sen bir sanayi kuruluşuyla işbirliği yap ve bir takım teknolojiler geliştir, bu daha önemli" denilse Türkiye'deki sanayi ve üniversiteler çok daha iyi yere gidecek. O zaman ben gider sanayi ile bir proje yaparım, niye gidip de yurtdışındaki bir dergide yayın yapmak için kendimi zorlayayım. İnsanların yaptıkları yayınlar hiçbir işe yaramıyor. Mesela Yıldız Teknik Üniversitesi'nin KimyaMetalurji Fakültesi'nin dekanı televizyonlardao yayınların hiçbirinin bir maddi değerinin olmadığını dile getirdi. Çok haklıdır ... Yurtdışındaki dergilerde ya-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=