portre/röportaj eseri İstanbul Karaköy'deki Amerikan Yardım Heyeti'nin Liman Müfreze Komutanlığı çıktı. Herhangi bir tanıdığım veya torpilim olmamasına rağmen askerliğimi büyük bir şans eseri olarak Karaköy'de yaptım. Orada ilginç şeyler oldu. .. İlk günlerde İngilizcemin de zayıflığından dolayı Amerikalı bir Albayile bir Türk Yarbay'ı kavga ettirdim. Amerikalı Albay'ın söylediğini Türk Yarbay'a, Türk Yarbay'ın söylediğini de Amerikalı Albay'a yanlış tercüme ettim. Fakat zamanla konuşulanları iyi anlamaya başladım; ve Amerikalılar oldukça üst düzey konuşmalara da beni götürmeye başladılar. Albay, sonunda üsteğmenlik yapabileceğime dair parlak bir sicil yazdı ve böylelikle terhis oldum. İlk büromuzuinki odasından birisibenimyatak odamdı Askerlik bittikten sonra Sami Sisa ile birlikte 1954'te Tünel Meydanı'ndan Şişhane'ye inen merdivenler üstünde küçük ve 2 odalı bir büro açtık. Bir odası benim yatak odamdı, diğer odası da büromuzdu. Büroya kolay kolay iş gelmiyordu.MösyöAlguadiş adında Musevi bir mühendis kendi işlerinin ufak tefek çizim işlerini veriyordu bize. Ayda 150-200lirayla kira paramızı çıkarabiliyorduk. Mecburen bir daktilo almıştık; dakti· lo 225 liraydı ve üç taksitte ödedik... Oldukça sıkıntılı dönemler geçirdik. Bu dönemler içinde başka bir sermayemiz olmadığı için proje yarışmalarına girmeye başladık. Sakarya Hükümet Konağı yarışmasında 2.'lik ödülünü kazandık. Sonra İzmir'de Konak merkezi kentsel tasarım yarışmasında birinci olduk. Bu birincilik bize İzmir Belediyesi'nde danışmanlık görevi getirdi. Bir yıl orada çalıştık. Bu arada da İstanbul'da da diğer yarışmalara giriyorduk. 1954'ten 1966 yılına kadar 65-66kadar yarışmaya katıldık. Gece gündüz 42 YALITIM• ŞUBAT 2004 Doğan Tekeli ve Sami Sisa 1954 yılında Rami'deki Yün İplik Fabrikası inşaatında ... çalışıyorduk; bazı geceler hiç uyumadan çalışıyor ve yarışmalar kazanıyorduk. Bunların içerisinde önem· li birinciliklerimizoldu. Mesela 1959 yılında Rumelihisarı düzenlemesi, Adıyaman Hükümet Konağı. .. Belki en çok parayı da Adıyaman Hükümet Konağı işinden kazandık. O zaman bir projenin bitirilmesi için ne kadar çalışılması gerektiğini bilmiyorduk. Az sayıda pafta ile projeyi tamamladığımıza inandık. Bayındırlık Bakanlığı da kabul etti. Sonraki işlerimizin hiç birinde oran olarak o kadar para kazanamadık. Çünkü yapı yaptıkça deneyiminiz artıyor; bunu çizmek gerekli, bunu da düşünmek gerekli diyerek daha detaya iniyorsunuz. Proje yapmak, bir süreç. Biçimlendirmeye çalıştıkça amaca ya yaklaşıyorsunuz ya da uzaklaşıyorsunuz. Bazı yapılarda basit bir şiir söylüyormuş gibi kolayca sonuca ulaşabiliyorsunuz. Bu çok nadir oluyor. Ama bazı yapılarda da çalıştıkça sanki batıyorsunuz. Yörekültürüneters düşen yapılar dahaçokbozuluyor 1956'da yüz binlerce metrekarelik Erzurum Atatürk Üniversitesi kampusu için açılan yarışmada bir oy farkla ikinciliği kazandık. Sonraki yıllarda onu yapmadığımız için çok memnun olduk. Çünkü o yıllarda Er· zurum gibi bir iklimde yapının nasıl yapılacağını bilmiyorduk. Nitekim onu yapan mimarlar da bilmiyordu. Sonradan Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde bazı yarışmalar kazandık. Biçim olarak fakülte gibi olsun ama Karadenizli kalfaların yaptığı yapılara da benzesin dedik. Yani tarak sıva, ahşap pencere... Yapıldıktan sonra ilk defa geçen yıl gittim, aşağı yukarı yapıldığı gibi duruyorlardı. Ama yöre kültürüne ters düşen ve çağdaş olmaya çalışanlar bozulmuştu. 1956 yılında birkaç yarışma kazandıktan sonra Mimar Sinan Üniversitesi'ndeki asistan arkadaşlarım benim de orada asistanlık yapmamı önerdiler. Arif Hikmet Holtay adlı bir profesörün asistanlığı için müracaat ettim ve kabul edildim. Fahri asistan olarak bir sene çalıştım orada. Bizim üniversitemizdeki hocalarımızdan gördüğüm gibi öğrenciler• le bire bir diyaloğa girerek asistanlık yaptım. Arif Hikmet Bey çok tutucu bir hocaydı. Halbuki bizde Emin Bey tashih yaparken espriler, şakalar yapar ve O'nu da herkes dinlerdi. Benim tarzım da biraz öyle olmaya başladı. O mu sebep oldu bilemiyorum ama sömestre sonunda beni kabul eden Mimar Sinan Üniversitesi,sonradan benim için "fahri asistan kullanımına imkan görülememiştir" dedi. Ben de ayrıldım; doğrusu çok da hoşuma gitmişti, çünkü sıkılmıştım ... Emin Onat'ın kabrini yapmakbana kısmet oldu Manifaturacılar Çarşısını (İMÇ) 1958 yılında yaptık. O proje yarışması her• kese açık bir yarışma değildi, davetli bir yarışmaydı. Yarışmaya İstanbul'daki 12 mimarlık bürosu davet edilmişti. Biz o yarışmada birinci olduk. Hocamız Emin Onat ise bir oy farkla ikinci olmuştu. Yarışmadan sonra manifaturacılar bizimle uygu-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=