portre/röportaj Ama çalışkan bir öğrenci olmama rağmen arkadaşlarım arasında kızılan bir öğrenci de değildim. Beraber haşarılık da yaptığımız olurdu. Lisede edebiyat derslerine özel bir ilgim ve sevgim vardı. Sonradan profesör olan ve geçtiğimiz senelerde vefat eden AbdülkadirKarahan bizim edebiyat hocamızdı. Şimdi kızı milletvekili oldu. Ben O'ndan yüksek notlar alırdım. Münazaralarda da okulu temsil ederdim; ama edebiyat kolunda değildim. Çünkü bizim gibi çalışkan sayılan öğrencilerin fen kolunda olmasından başka çare yoktu. Hocaların, ailenin ve çevrenin yönlendirmesi beni fen koluna sevk etti. Harp yılları olmasına rağmen bu sıkıntılı dönemlebr izde acı anılar bırakmadı ... Lise yılları ekonomik sıkıntının devam ettiği yıllardı. Babamın orta halli bir memur olması nedeniyle imkanlarımız kıttı. Ayakkabılar pençeletilir, elbiseler tersine çevrilerek giyilirdi. Harp yılları olmasına rağmen bu sıkıntılı dönemler acı anılar bırakmadı. O dönemlerde İzmir'de herkes aynı koşullarda yaşardı. Zenginlerin zenginliği de fark edilmezdi. İzmir'in büyük zenginleri de ellerinde sefer taslarıyla tramvaya binerler, işlerine giderlerdi. Ailelerin de en büyük ilgi alanları çocuklarının eğitimleriydi. Lise hocalarımız arasında Sorbonne mezunları vardı. Fevkalade bilgili, saygın, vakarlı, şehir içinde otoriteleri ve kimlikleriyletemayüz etmiş insanlardı. Yazdönemiliseninmüdürü beniokula çağırdı; fakat mimarolmamaengel olamadı ... O dönemlerde en gözde okul İstanbul Teknik Üniversitesi'yd.i.. Bütün başarılı çocuklarda arı rozeti takmak, "Teknik Üniversiteli"olmak bir ayrıcalıktı, çok prestijli bir okuldu. 3 6 YALITIM• ŞUBAT 2004 DOĞAN TEKELİ 1 1929 yılında lsparta'da doğdu. 1952 yılı ~ İTÜ Mimarlık Fakültesi'nibitirdi. Mezun,ly lı den sonra bir süre İzmir BelediyesiProje rosu'nda çalıştı. SamiSisaile birlikte g askerlik görevlerindensonra 1954 yılı d kurduklanSiTE, Doğan Tekeli-SamiSlsa 1~11 marlık Kollektif Şirketi, bugünlimited ş olarak mimarlık çalışmalarını sürdürüyor Doğan Tekeli, 1956 yılında GüzelSanatla demlsi'ndeProf. A. HikmetHoltaykü~'sü \ı\1\\\ de asistanlık; 1957 yılında bir dönemiç n ' 1 marlar O~a~.ı Başkanlığı; 1961-1971 ıl rı \ arasında ITU Teknik Okulu Mimarlık B 1 mü'ndeproje dersi öğretmenliği yaptı. 1 yılında Uluslararası Arap Birliği Genel e zi proje yarışmasında jüri üyeliği, 198 1 ı ,1 1 1 1 . c••' yılları arasında lstanbul Büyükşehir Bel ı,;.,,,_,.,.."'.: si Danışma Kurulu üyeliği yaptı. 1988 yıl Atatürk Kültür Dil ve Tarih YüksekKurull)II. Milli Komite üyeliğine seçildi. 1992 ve 19!JI; P yıllarında Ağa Han Mimarlık ÖdülüJürlsi'nde bulundu. 1995-1998 yılları arasında aytı kurumunyönetimkurulundayer aldı. Baz eserleri 1982 yılında Venedik Bienali'nde sergilendi. Dış ve iç mimarlık basınında çok sayı yayında yapıları, projeleri yayınlandı. Te ll'ye 2002 yılı Şubat ayında İTÜ senato u rafından Fahri Doktor ünvanı verildi. Liselerin en iyi öğrencileri İstanbul Teknik Üniversitesi'nin seçme sınavına girerlerdi. O yıl İTÜ'ye en çok öğrenciyi sokan lisenin matematik, fizikve kimya hocalarına Ragıp Devres Ödülü verilirdi.Bu ödül de o hocaların üç dört maaşları toplamındaydı. Onun için hocalarımız bizleri derslerin dışında ücretsiz ayrıca bir kursa tabi tutar; sabahtan öğlene kadar normal ders yapılır sonra da gözaltında çalışılırdı. O mütalaaların çoğu kurs olurdu. Dolayısıyla fen sınıfını neredeyse günde 18 saat çalışarak bitirdik ve ben de bu kadar baskıdan sıkılarak mühendis değil de mimar olmaya karar verdim. Çünkü mimarlıkta sanat vardı, düşünce vardı ve bu kadar da matematikyoktu ... İzmir 200 bin nüfuslu ufak bir yerdi, dolayısıyla bizim lisenin müdürü de bir yerlerden benim mühendis değil de mimar olacağımı işitmiş. Yaz tatili olmasına rağmen beni okula çağırdı ve "mimarlık, bizim lisenin edebiyat kolu gibidir, itibarı yüksek değildir; senin gibi çocuklar ya inşaat ya da makine fakültesine girer" dedi. Fakat ben ikna olmadım ve mimarlığa daha çok yöneldim. O sene imtihan sistemi değişti. Üniversiteler liselerin mezuniyet puanlarına göre öğrenci almaya başladılar. Halbuki bizim lisenin notları çok kıttı. Mesela Afyon'dan,Erzurum'dan yüz üzerinden yüz puan alan öğrenciler geliyordu. Sınıf birincisi olmama rağmen benim puanım ise 186'ydı; dolayısıyla 1947 Kasımı'nda üç veya dört arkadaş girebildik Teknik Üniversiteye. EminOnaten değer verdiğimiz hocalarımızdandı; iki doçentve dörtasistanla dersleregirerdi Mimarlık Fakültesi'ne 70 kişi kabul edilmiştik. Bu yetmiş kişinin 8 veya 9'u kız öğrenciydi. Birinci sınıf sonunda çok başarılı olamayan öğren-
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=