Yalıtım Dergisi 45. Sayı (Kasım-Aralık 2003)

portre/röportaj ederek kendi mimarisini kurmaya çalışırken, biz de kopyanın kopyasını yapmaya çalışıyoruz. Bu bilinçsizlik kötü. Ama böyle bir kültür kalıtının üstünde, böylebir kültür kazanının içinde Sabahattin Eyüboğlu'nun dediği gibi "eriyen de biziz, eriten de...", böyle olmak Türkiye'yebir ayrıcalık veriyor. Osmanlı döneminde Bizans kenti Müslüman-Türk olmuş, yani İstanbul olmuş. İstanbul kelimesi de zaten "kente doğru" anlamına geliyor. Kent olarak gelişmiş, örneklik edecek bir silüet kazanmış. Şimdi bakıyoruz, oteller, yüksek yapılar... Büyükdere Caddesi'ndeki o anlayışı çok da yanlış bulmuyorum. Tamam,bir yerde olsunlar ama kendi alt yapılarını kendileri yapsınlar; kendi alt yapılarını ödesinler, ulaşımımızı bozmasınlar. Ama bütün bunların dışında bakıldığında Türkiye Amerikaolmaya çalışıyor. Finans kapitalin merkezi olmaya çalışıyor. Varsıl, giderlerini varsıl olmayanlara yüklemeye çalışıyor. Şimdi bir kar44 YALITIM • ARALIK 2003 gaşanın içindeyiz. Değişim birdenbire olmuyor. İnsan ağzına bir lokma aldığında örneğin 25 kez çiğniyor. Bütün bu evreler geçip, durulma başlayıp da insanlar başka bir biçimde yeniden geçmişe dayanarak geleceğe baktıklarında başka bir yorum yapacaklar. Ben kendi adıma bu kültürün bilincinde olan bir mimarlık ortaya koymaya çalışıyorum. Bunun bugün pazar değeri olur ya da olmaz hiç ilgilendirmezbeni. AmaAvrupa'daki bir mimarın ya da okulun Türkiye'deki "temsilcisi" olmaktan daha onurlu bir durumdur diye düşünüyorum. Türkiye'deokulubugünbitiren, yarın çokbüyükbir yapının altına girebiliyor Bir insan ancak kırk yaşına doğru mimar olabilir. Dört yıllık bir eğitim yetmez mimarlıkta. Dünyanın hiçbir yerinde Türkiye'de olduğu gibi dört yıllık bir eğitimden sonra mimarlık diploması vermiyorlar. Öğrenci önce ra ni örteliuykusuzum, açı ilir mi bu yüz u soluk ~ yürürtopraktan a bun~a kişi sus ıl bunca kişi da unca kişi Yapraksudaçürüyecek Damladamlageldidaldan Her yalvarı bir damla BirnenyOrürtopraktan ayaklarıma stajını yapıyor ki bazen bu on yılı buluyor; sonra sınava giriyor, örneğin bu sınav ABD'de bir yıl sürüyormuş. Sınavı kazandığınızda mimarlar odasına girebiliyorsunuz. Mimarlar odasına alınmadan mimar sayılmıyorsunuz. Türkiye'de bugün bitiriyor okulu, yarın isterse çok büyük bir yapının altına girebiliyor. Böyle olunca görüyorsunuz işte kentlerimizin durumunu... Hepimiz yaşıyoruz bu çirkinlikleri. İnsanın yaptığından çok yapmadığı önemli Bugüne dek şanslı olduğumu düşünüyorum; çünkü parası bol fakat kültürü özümseyememiş insanlara bina yapmayabildim. Asıl sorun bu... "Eyvah,para kalmadı şu işe de peki diyelim, yapalım" diyebilirdim. Hayır; işsizliğe katlanarak, giderleri iyice kısarak ayakta kalmayı becerebildim. Bu nedenle insanın yaptığından çok yapmadığı önemli.

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=