portre çoğunlukla yine bunlarla ilintili kültürel konularda, özellikle de mimarlık ve uygarlık mirasının korunması ve yaşatılması yönünde yazıyor, araştırmalar yapıyor ve aynı alandaki çalışmalara katılıyorum. İlhan Selçuk ve diğer Cumhuriyet yazarlarıyla da Muğla yıllarımızda tanışmış ve ilk yazılarımın gazetede yayımlanmasında teşvik ve desteklerini görmüştüm. İlerleyen yıllarda İstanbul'a da yerleşince, bir yandan Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi Başkanlığı'na seçilip bu görevi sürdürürken, bir yandan da Cumhuriyet'in kadrolu yazarı oldum. Mimarlığın ve Mimarlar Odası'nın İstanbul ve yurt düzeyindeki çevre ve kültür mücadelesinin tam içinde ve önlerinde olan birisinin, aynı eylemliliği yazılarında da sürdürmesi, galiba özgün bir "yazarlık" tipi yarattı. Çünkü sadece kuramsal fikir yazıları değil, bence asıl önemlisi hep "eylemlilik"içinden çıkan konuların yazıya dönüşerek kamuoyuyla buluşması, gazetedeki köşenin de sanki bir "etkinlik belgesi" olmasını sağladı. Tarihsel, kültürel ve doğal çevre değerlerinin savunulmasında odaklanan bu uğraşım, aslında mesleğimle ve hatta özel yaşantımla ilgili diğer tüm alanlarda da temel ve belirleyici bir alan... 8 yıl öğrencisi olduğum okulda şimdi öğretim görevlisiyim Örneğin, 1993 yılından bu yana Mimar Sinan Üniversitesi (MSÜ) Mimarlık Fakültesi-Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nde yürüttüğüm yüksek lisans derslerim de "kentsel planlamada yöresel kimlik değerleri" ve "kültür-çevre değerleri için koruma politikaları" ... Aynı zamanda 1977'de mezun olduğum Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin devamı olan MSÜ'nün mimari restorasyon eğitimi veren meslek yüksek okulunda da eşim Zehra Hanım hocalık yapıyor. 3 o YAUTIM• AGUSTOS2003 Ailecek mimarlığın ve kültürün içerisindeyiz Eşim Zehra da Akademi mezunu ve anlayacağınız ailece mimarlık ve kültür mirasının korunmasıyla bütünleşmiş durumdayız. Buna, büyük oğlumuz Kerem'in de yine MSÜ'de şehircilik eğitimi almasını ve ilk staj konularından itibaren tarihsel dokuların yoğun olduğu yerleşmelerde yoğunlaşmasını, ve küçük oğlumuz Haşim Esat'ın ise Bilgi Üniversitesi Sinema ve Televizyon Bölümünü tercih ederken, yıllardır bizlerle Anadolu kentleri ve ören yerlerindeki uygarlık değerlerinin izini sürüp, şimdi de bunları tanıtan ve belgeleyen bir mesleğe yönelmiş olmasını eklediğinizde, Ekinciler olarak adeta bir Koruma Kurulu gibi oluyoruz. Mimarlar Odası'ndaki çalışmalarımda da tarihsel-doğal mirasın korunmasının kavgasını verdik!.. Yine 1980'li yıllarda Muğla'da başlayıp, sonra 1992'den itibaren İstanbul'da süren ve 1998-2002 yıllarında da Genel Merkez düzeyinde üstlendiğim Mimarlar Odası yöneticilikleri ve başkanlık görevlerimde de çalışma arkadaşlarımla birlikte, tarihselkentsel ve doğal mirasın gözetildiği bir mimarlık ve şehircilik anlayışının dur durak bilmeden kavgasını verdik. . Yanlışların durdurulması, doğru uygulama ve politikaların geçerli olabilmesi yönünde, Mimarlar Odası'nın yurt düzeyindeki hemen tüm şube ve birimleriyle sürdürdüğümüz ve elbette ki bizden önceki yönetimlerden miras ;:ılıp, şimdi de artık daha genç kuşaklara esin kaynağı olarak devrettiğimiz mücadelelerde, aslında kendimizi de yetiştirmiş ve inançlarımızı güçlendirmiş olduk. Şimdi bu birikim ve inancımı da ÇEKÜL Vakfı'nın aynı yöndeki zengin deneyimleriyle birleştiriyorum ... 2000 yılında bizlerin de etkin desteği ve katılımıyla kurulan Tarihi Kentler Birliği'ne hem destek veriyoruz, hem de bu birliğin tarihi kent dokularını belediyeler eliyle koruma amaçlarına katkıda bulunuyor; ortak mesai içinde çalışmalar yapıyoruz ... Aileminkentiniihmaletmekbende bir burukluk yaratmıştı Yıllarca Muğla, İstanbul ve giderek de ülkenin bir çok kentinin tarih ve kültür değerlerine hizmet verirken, çocukluğumdaki hemen tüm yazlarımı geçirdiğim, çok sevdiğim ve müziğinden oyunlarına, edebiyatından efsanelerine kadar tüm kültürel zenginliklerini kendi kişiliğimle de bütünleştirdiğim Kars'a yeterince ilgi göstermiyor olmak, bende hep bir burukluk yaratmıştı. Mimarlar Odası Genel Başkanlığım sırasında Kars'a belediye başkanı olan Naif Alibeyoğlu'nun bizle ilişki kurup, kentin imar sorunlarına çözüm bulmak için katkı istemesi, yılların özlemini gidermeme neden oldu ve ÇEKÜLile birlikte bu kentin tarihsel dokusunu sürdüren bir imar ve planlama sürecine kavuşması için kolları sıvayarak, çalışmalara başladık. Yaklaşık 2,5 yıl süren çalışmalarımızın sonucunda, Kars'ta daha önce sayıları sadece 80 kadar olan tescilli ev ve bina sayısı 200'ü geçti. Bu, kenti bezeyen 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başı eski Rus binalarının elde kalan tümünün artık korunacağı demek. Baltık mimarisindeki bu özgün taş binaların bulunduğu tarihi kent merkezi için de "sit'' olması kararlarını üretmeye dayanak oluşturan "Koruma Amaçlı İmar Planlaması" çalışması tamamlandı. Eskiden aynı binaların arasına, hatta yanlarına yapılan 7-8 katlı apartmanlar artık durduruldu. Artık, tarihi kent merkezinde, eski binalarla uyumlu ve en çok 3 ya da 4 katlı binalar yapılabilecek. Burası kent dokusunun en büyük ve önemli kesimini oluşturuyor. 11
RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=