Yalıtım Dergisi 42. Sayı (Mayıs-Haziran 2003)

portre meyeceğim ve okumamakla övünen adam, mesleğinde de bazı yerlerde kafası çalışmaya alışkın olmadığı için tıkanır kalır... Okuma sevgisini bizlere ailemiz aşıladı. Bana da öğretmen annem okuma sevgisini aşıladı. Ve sonra bir daha bırakamadım ben okumayı, hala okuyorum... Hala binlerce kitabım var benim içeride. Boş vakit geçirmem ben, buradan denizi seyretmem,mehtap çıkar onu da seyretmem, biliyorum çünkü. AİLEM DEĞİL, ARKADAŞLARIMIN ZORUYLA MİMAR OLDUM Üniversiteye girme yıllarımda iki ihtimal vardı benimiçin...Ya mimar olmak ya da doktor olmak...Doktor olmak daha kolaydı. Çünkü lise ve olgunluk diplomasını alıp, mahalle muhtarından da ikametgah belgesini alan gidip kaydoluyordu. Ben Tıbbiye'ye kaydoldum, numaram da 5033'tü, hala aklımda o numara. Bir yandan da mimarlık falan diye de tereddütler geçirmekte iken, liseden iki arkadaşım beni yaka paça sınava götürdü ve "kaçma, sululuk da etme, döveriz" dediler. O sınavı kazandık, Tıbbiye'den 15 gün önce açılıyordu mimarlık bölümü, okulun açıldığı gün o iki arkadaşım sabah gelip beni yine yaka paça mektebe götürdüler. Birinci derste bir hoca geldi, Türk bir hocaydı fakat Türkçesi yürekler acısıydı. Bir saat onu dinledim, ikinci saatte pencereden atladım, kaçacaktım. Almancası harikaydı, dehşet bir adamdı, Türkçesi berbattı, kaçamadım, çünkü yine yakaladı beni arkadaşlarım, tehdit ettiler "ulan döveriz seni" diye.Bir hafta geçti zar zor, bir hafta sonra ısındım bir daha da ayrılmadım. Mimar olmaktan çok memnunum, sebeplerin birincisi birşeyler "yapmış" olmak, o bir mutluluk, pişman olduğum bir iş de yapmadım mimarlıkta, tabii yanlış işler yapmadım mı?.. Yaptım da... Ama yanlışlıklar gayri ahlaki sebeplerden 3 6 YALITIM• HAZiRAN 2003 doğmadı, sürüklendiğim mecralardan doğdu. "İlk kitabım 63 yaşında çıktı ... 17 yaşında yazdığımı 18 yaşımda yırtıyordum, 18 yaşımda yazdığımı 19 yaşımda yırtıyordum ... " Ben yazı yazmaya 61 yaşımda başladım. Beni yazı yazmaya yine arkadaşlarım sürükledi, Hasan Pulur sürükledi, o zamanlar Hürriyet'te yazıyordu Hasan Pulur... Hasan Pulur'la meyhane arkadaşıydık, o sebep oldu yazı yazmama...Bir şeyi gördüm, mimarlıkta kafada oluşturulan birşeyi çizerizya, bunca yıl bu alışkanlık büyük fayda getirdi, kafada oluşturduklarımı yazmaya başladım, hiç bir şey değişmedi ... 63 yaşımda çıktı benim ilk kitabım. 63 yaşıma kadar da yazıyordum kendi kendime, fakat 17 yaşında yazdığımı 18 yaşımda yırtıyordum, 18 yaşımda yazdığımı 19 yaşımda yırtıyordum... Şiirler yazıyordum o zamanlar... Sonra da karıma mektup yazdım, o da onları yırt- ' tı attı ... Daha çok okumanın içindeydim. .. "Mimarlık eğitiminde teorikyoldan gelip de aydınlatma yapılamaz, mümkün değildir." 15 sene kadar mimarlık öğretiminde görev aldım. Ve biz bu işi yaparken İTÜ'nün Maçka'da bir bölümü vardı, Mimarlık Mühendislik Fakültesi... Oraya gidiyorduk. Dışarıda çalışan proje yapan mimarları topladılar oraya, Doğan Tekeli, Yılmaz Sanlı, Hayati Tabanlıoğlu gibi... Biz orada haftada altı saat derse gidiyorduk, dışardaki işimizi de yapıyorduk. Ve altı saat diye gidiyorduk, gece yarısına kadar çıkmıyorduk. Bu uygulama orada başladı ve bitti, çok güzel bir uygulamaydı. Teorik hocaların yaptıkları bazı yanlışlıklar oluyor, öğrencileri şaşırtıyorlar, ~eveslendirmiyorlar ve doğru yollan gösterme kapılarını her zaman açamıyorlar, çünkü "yapılan bir şeyi anlatmak" lazım. Mimarlık eğitiminde teorik yoldan gelip de aydınlatma yapılamaz, mümkün değildir. MİMARLIĞIN ÇIKIŞ NOKTASI SANAT DEĞİLDİR Bir başka yöne gelirsek "mimarlığın çıkış noktası sanat değildir". Ben bu lafı söyledim diye beni öldürmeye kalkanlar bile oldu neredeyse... Mimarlık öncelikle bir "planlama" olayı. Doneler toplanacak, ihtiyaç nedir bilinecek, arsa nedir, şartlar nedir, bütün bunlar akılla ve bilgiyle yapılacak bir planlama hadisesidir. Burada böyle papyon kravatlı, uzun saçlı adamların züppece, dünyadan kopuk keyifleri rol oynayamaz, uçuk bir şeyler yapılamaz, bunu yapmaya çalışanların oynadığı bir ticari tiyatro var demektir. "İş görülecek"', "bir ihtiyaç giderilecek" Dünyanın en büyük mimari alçaklıklarından bir tanesi Sydney Opera Binası' dır. O bina plan olarak çok kötü bir plan. Sahne ağzı dar, irtibatlar kötü ve dışarıdaki o kabuk formları var ya, o da sahte. Kirişlerle yapılmış döşemeleri eğri. O boyutta kabuk olmuyor çünkü, betonorma kabuk formu olmuyor. Strüktürü sahtekarlık, dolayısıyla bu çeşit sahtekarlıkları ben mimarlıkta en büyük alçaklıklardan biri olarak görmekteyim. Aşağı-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=