Yalıtım Dergisi 42. Sayı (Mayıs-Haziran 2003)

portre Aydın Boyson'ın özlemini duyduğu eski Kumkapı Sahili. medeniyetinin, şehir uygarlığının ırzına geçilmesinin bir başka biçimidir... Yollar yaparak daralttılar. Daraltma zamanında ben Bedrettin Dalan ile Hürriyet adına bir röportaj yapmıştım. Hatta bir İstanbul dizisi yazdık 1980'lerde... "Neden daraltıyorsunuz bunu" diyorduk, "birkaç metre daraltsak ne çıkar" diyordu. Ben de ona dedim ki "bekaretin izalesi de birkaç santimle oluyor zaten..." Santim rol oynamıyor ki, ne kadar az olursa olsun, izale edildiyse edildi demektir. Sahilin tarzı bozuldu... "Yaşam artık yozlaştı, çocukluğumdaki sokak araları çiçeklerledoluydu, şimdi iseçöptengeçilmiyor. İnsanlar mahallece yaşardı, gençinsanlarnelerinyok edildiğini maalesebf ilmiyorlar" Elimde eski İstanbul'a ait fotoğraflar var, adam sokak aralarında evinin önünde çiçek bakıyor gaz tenekesinin içerisinde, şimdi ise evlerin önünde çöpler duruyor. Samatya, Kumkapı sahili ne kadar güzel ve sakin... İnsanlar denizle ne kadar içiçe, şimdi birbirinden koptu. Nelerin yok edildiğini genç insanlar bilmiyor... Biz balık tutmak için oltayı kendimiz örerdik, at kuyruğundan 3 2 YALITIM• HAZiRAN 2003 çifte yemek uğruna kıl koparır, önce üçer üçer burardık, sonra üç tane üçlüğü burardık, dokuzlu olta, ve ondan sonra örüp onu birbirine bağlamanın bir biçimi vardı. Onunla balık tutulurdu. Balık da çoktu o zamanlar. Ve iki tane dokuzluk oltası olana istediği kızı verirlerdi. Ve o zaman Samatya pazarında satılan balıkların çoğunu levrek, barbunya, tekir ve dilimlenerek kılıç oluştururdu... Palamut yiyene "vay ayı vay" derlerdi. Mesela Marangoz Tahsin Bey Amcam vardı, o balığa çok meraklıydı, ben onun kayığında ona yardım ederdim. Gününe göre bir teneke- yarım teneke balık tutardık, bana da ciddi bir pay ayırırdı Tahsin Amcam. Şimdi yaşama biçimi çok yozlaştı, rezilleşti. Narlıkapı Çıkmazı'ndaki komşularımı ben hala hatırlıyorum. Sağ tarafımızda müezzin Osman Efendi Amca,kahverengi tekesi vardı, bir de kara tekesi vardı, surların üzerinde toslaşırlardı bunlar, biz de seyrederdik, düşmezdi keratalar ... Osman Efendi Amca gayet sert bir insandı, yaramazlık edeni döverdi sokak ortasında. O'nun yanında kuyumcu Sahak Efendi, oğlu Agop ise arkadaşımdı. .. O'nun yanında piyano akortçusu Fasulyaciyan, kızı Suzi de arkadaşımdı ve İstanbul'da piyano akort etmesini en iyi bilen adam oydu. Onun yanında Talia Hanım, kocası yoktu, dünyanın en güzel kadınlarından birisiydiTalia Hanım, iki yanağında iki gamzesi vardı ki hala unutmamışım. Onbeş yaşımda ayrıldım ben Narlıkapı Çıkmazı'ndan, kadını hala hatırlıyorum. O'nun yanında İstihkam Mulazımıevvel İhsan Bey, sonra albay oldu, kızı Bedia ve oğlu Bülent arkadaşımdı. Onun yanında Mesadet ile Melahat otururdu, iki kız, hala yüzleri hatırımda, Mesadet kara kuru bir şeydi, Melahat da çok tatlı kıvırcık saçlı bir kızdı. Şimdi gelelim buraya, üstümde üç sene birileri oturdu yüzlerini görmedim. Şimdi de yine iki seneye yaklaştı birileri daha oturuyor, sanırım bir kere merdivende selamlaştık, fakat emin değilim o olduğundan. O zamanlarda insanlar birbiriyle mahallece yaşardı. Birbirine göz aşinalığı vardı, tanırlardı birbirlerini, selamlaşırlardı. .. Narlıkapı'da benim gittiğim okul 43. Mektep idi. O zaman sayıyla anılırdı mektepler. Adı sonra Yedikule İlkokulu oldu, şimdi binası büsbütün or-

RkJQdWJsaXNoZXIy MTcyMTY=